Başbakan Erdoğan Meclis’te bütçe görüşmelerinin kapanış konuşmasında “iki dil ve özerklik” tartışmalarına son noktayı koydu.
Günlerdir eleştiriliyordu “Neden sessiz kalıyor” diye...
Erdoğan’ın ne kadar önemli bir devlet adamı olduğu bir kez daha ortaya çıktı Meclis’teki konuşmasında...
BDP’nin terör örgütünün bir taşeronu olduğunu vurgulayan Erdoğan bu partinin Türkiye’nin gücü ve büyüklüğü karşısında fazla ciddiye alınmaması noktasında önemli bir duruş sergiledi.
Tepkisini de sert bir şekilde şu sözlerle dile getirdi: “Biz kimseye bu ülke üzerinde ameliyat yaptırmayız. Türkiye’nin resmi dili Türkçe’dir. Özerklik tartışması, demokratikleşmeyi hazmedemeyenlerin çirkin tezgahı. Bu gerçeği değiştirmeye yönelik hiçbir girişim kabul edilmez. Terör örgütünün ve onun uzantılarının, her seçim öncesinde olduğu gibi yeniden taşeronluk üstlenerek, iç politikayı dizayn etme girişimlerini karşılıksız bırakmayız.”
Şimdi yıl sonuna birkaç gün, seçimlere ise 6 aylık bir süre var.
Meclis’teki kapanış konuşmasında benim en çok dikkatimi çeken konu ise Erdoğan’ın geniş bir vizyon ortaya koyarak, 2023 yılına vurgu yapmasıydı.
Erdoğan Cumhuriyet’in 100. Kuruluş yıldönümünde 82 milyonu aşan bir nüfusla, kişi başına düşen gelirin 25 bin dolara ulaşacağı sözünü verdi.
İhracatın 500 milyar dolara, dış ticaret hacminin ise 1 trilyon dolara çıkacağını söyledi ve ortaya koyduğu vizyonu şöyle aktardı:
“Bakın, ben size dört yıllık program açıklamıyorum, cumhuriyetimizin 100. yılının programını, hedeflerini açıklıyorum. 2023’ü. İstihdam oranını 10 puan artırarak, çalışan nüfusumuzun 30 milyona çıkmasını sağlayacağız. Türkiye genelinde işsizlik oranını inşallah yüzde 5’lere kadar çekeceğiz. Kaliteli sağlık hizmetine herkesin eriştiği bir Türkiye olacak. Son yıllarda hızla düşen bebek ölüm oranlarını ve anne ölüm oranlarını 2023 yılında düşük, tek haneli rakamlara indiriyoruz. 10 bin vatandaşa düşen hekim sayısı en az 21 seviyesine ulaşacak.”
Erdoğan, 100. yıl hedefini açıklarken, ulaşım alanında yapılan atılımlara da özel vurgu yaptı: “11 bin kilometrelik demir yolu ağı 2 katına çıkacak. Edirne’den Kars’a, İzmir’den Diyarbakır’a, Trabzon’dan Adana’ya, Bursa’dan Antalya’ya yüksek hızlı tren hatları inşa edeceğiz. Bu hatlarda yerli iş gücünün, yerli mühendislerin yaptığı trenlerin... Asrın projesi Marmaray’ı, İstanbul-İzmir Otoyolu’nu, Körfez Geçişi’ni tamamlamış olacağız. 8 yılda 13.555 kilometre bölünmüş yol inşa ettik. 2023’e kadar 15 bin kilometre daha bölünmüş yolu buna ilave edeceğiz. Dünyanın en büyük 10 limanından 1’i Türkiye’de olacak. Bunun da çalışmalarını yapıyoruz.”
Erdoğan’ın konuşmasında belki de benim için en önemli nokta, yerli üretime ve Milli Savunma Sanayii’ne yaptığı özel vurguydu.
Bu konuda şöyle dedi Erdoğan:
“Kendi uçağımızı, kendi uydumuzu yerli tasarımla, yerli teknolojiyle kendimiz üretiyoruz ve üretmeye devam edeceğiz. Kendi savaş gemimizi, kendi tanklarımızı, kendi insansız hava uçaklarımızı üretmeye başladık, çok daha büyük projelerin altına imza atacağız.
Kendi savunma uydumuzu Türk mühendislerince tasarlıyor, imal ediyor, Göktürk uydumuzu uzaya gönderiyoruz.”
Bu sözler hiç kuşkusuz heyecan verici.
Zira savunma sanayii konularına olan ilgimden biliyorum ki, yeni dönemde Türkiye savunmasını millileştirmede bir ivme içerisinde olacak.
Öyle ki; savunma çevrelerinden gelen özel bilgilere göre Başbakan Erdoğan Savunma Sanayi İcra Komitesi’nde ilk defa görüş belirten, asker kanadına yeri geldiğinde itiraz eden, konusuna hakim, savunma sanayi ile ilgili bilgilere sahip ve yakından takip eden bir konumda.
Komite’de Erdoğan konuşuyor, tartışıyor, görüş belirtiyor.
Uygulamalarında da bunu görüyoruz.
Toplantıda, Amerikan ve İtalyan firmalarının genel maksat helikopteri temini, tamir ve bakımı için istedikleri 5 milyar dolara Başbakan Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı Koşaner ortak tepki gösterdi.
Bu tepki; Erdoğan’ın savunmanın millileştirilmesine yönelik çabasının asker tarafından da desteklendiğini ve yeni dönemde askerin, enerjisini ordunun ihtiyacı olan tüm askeri araç ve gerecin millileştirilmesine harcayacağını gösteriyor.