MuseviHristiyan ittifakı
Son zamanlarda uluslararası planda yaşananlara şöyle bir bakıldığında görünen o ki Türkiye ve İslam Dünyasına karşı yıllardan beri var olan Hristiyan ittifakı bu defa Hristiyan-Musevi ittifakına doğru ilerliyor. Elbette tüm ülkeler çıkarları doğrultusunda bir takım ittifaklar gerçekleştirebilirler. Bunu yaparken de öncelikli olarak çıkarlarını ön planda tutarlar. Ancak, ittifakların oluşmasında dün olduğu gibi bugün de sadece çıkarların düşünüldüğünü ve ilişkileri tek başına çıkarların belirlediğini söylemek doğru olmaz, dünya gerçeğine ters düşer.
Geçmişten günümüze bazı olaylar hatırlandığında Hristiyan dünyası hep bir Haçlı ittifakı oluşturmuştur. İhtiyaç duyduğunda işçi olarak Türklere ya da başka ülkelerin insanlarına kaplarını açmış, oralara gidenler merasimlerle karşılanmış ama geçen zaman içinde Avrupa'nın çeşitli ülkelerine gitmiş olan Türklerin kimliklerini korumaya devam etmeleri, oralarda kiliselerin cemaatini artırmak yerine camilerini oluşturma yoluna gitmeleri kısa zamanda karşı tepkiyi ortaya çıkarmıştır. Denebilir ki Haçlı ruhu hortlayıvermiştir. Şimdilerde Avrupa'daki yabancılara, özellikle de Müslüman kimliklilere karşı "Ya bizim gibi olun ya da ülkemizi terk edin" anlamına gelen tavırlar sergilenmektedir. Tarihin derinliklerine doğru gidildiğinde Ülkemize yönelik Haçlı seferleri, Osmanlıyı yıkabilmek için oluşturulmuş ittifaklar, ülkemizin işgali gibi olaylar hep bu Hristiyan ittifakının neticesinde ortaya çıkmıştır.
Şimdilerde ise özelde ülkemize, genelde İslam Dünyası'na yönelik yeni bir ittifak söz konusudur. Bu ittifakın adı Musevi-Hristiyan ittifakıdır.
Güya Türkiye için İsrail bölgede önemli bir müttefikti. Hemen her alanda birlikte hareket söz konusuydu. Uçaklarımızın yenilenmesinden tarım alanındaki pek çok ihtiyacımıza kadar İsrail'den karşılanırdı. Yani İsrail'e karşı sesinizi yükseltmediğiniz sürece sizin dostunuz gibi davranırlardı. Gerçi İsrail Türkiye'ye karşı hiçbir zaman gerçek anlamda dost olmadı. Söz gelimi ABD Kongresinde her sene gündeme gelen sözde soykırım tasarısı söz konusu olduğunda ABD'deki Yahudi lobisi meseleyi hemen pazarlık konusu yapma yoluna gitmiştir. Denebilir ki İsrail'den gidecek tavra göre hareketlerini belirlemişlerdir.
Geçmiş olayları zaman zaman hatırlamakta yarar var.
Geçtiğimiz yılın sonlarına doğru İsrail Kıbrıs Rum Kesimi ile Ekonomik Bölge Anlaşması imzaladı. Böylece Kıbrıs sorunu söz konusu olduğunda Rum Kesiminin yanında olacaklarını ilan etmiş oldular. Bu arada geçtiğimiz günlerde de İsrail Yunanistan ile benzer bir anlaşma imzaladı. Bu anlaşma hem ekonomik içerikli hem de güvenlik anlaşması şeklindeydi. Bu arada daha öncede İsrail ile Romanya ve Bulgaristan arasında bir güvenlik anlaşması imzalanmıştı. Kıbrıs Rum Kesimi, Yunanistan, Romanya ve Bulgaristan kime karşı İsrail'in güvenliğini koruma anlaşması imzalıyor? Bu anlaşmalarla kime gözdağı verilmeye çalışılıyor? İsrail için bölgede güvenlik sorunu mu var? İsrail etrafına saldırıp durmasa, Filistin Devleti'nin kurulması gibi bir tabii hakka saygı duysa İsrail'in güvenliğine yönelik bir tehdit söz konusu olabilir mi?
Demek istediğim o ki, geçmişte zaman zaman Musevilerle Hristiyanlar arasında çatışma gündeme gelmiş olsa da günümüzde tam bir ittifak söz konusudur. Ve bu ittifakın hedefi de İslam dünyasıdır. Yapılan açıklamalarda kim ne söylerse söylesin bir anlam ifade etmiyor. Bu bakımdan artık görünen o ki dün olduğu gibi bugünde uluslar arası ittifaklarının harcını inanç oluşturuyor. Bu arada Batı dünyası arasında sanki bir ortak inanç etrafında toplanma gibi bir gelişme de dikkat çekiyor.
Bu gerçeğin ışığında İslam dünyası kendini Batı'nın güdücülüğünden bir an evvel kurtarmak durumundadır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.