Nazif yeter mi?
Bugüne kadar Mısır halkı Mübarek ve rejimine rüşvet verdi durdu.
Bugün ise tablo tersine döndü ve ilk defa Mübarek halka siyasi rüşvet veriyor. Veya başka bir ifade ile ayakta ve iktidarda kalabilmek için kelle veriyor. Osmanlı döneminde buna dair bir çok olay hatırlıyoruz. Yeniçeri kazan kaldırdığında padişahların bir kısmı önlerine vezir kellelerini atar ve ocağı teskin etmeye çalışırdı. Üçüncü Selim döneminde olduğu gibi bazen de padişah kendisini siper eder ve haşiyesini ve yakın kadrosunu kurtarmaya çalışırdı. Lakin Üçüncü Selim bu fedakarlığını kellesiyle ödemiştir. Zira bazı kışkırtıcılar yeniçerileri kullanmış ve sonunda padişahın kellesini almıştır. Bunun içindir ki, II. Mahmut Yeniçeri Ocağı’nı kaldırma kararı almıştır. Kurumu dağıtmış ve gök kubbeyi başlarına yıkmıştır. Burada da Mübarek kendi kellesini kurtarmak için yeniçeri önüne değil ama halkın önüne yem olarak Başbakan Ahmet Nazif’i atıyor. Ahmet Nazif, bizdeki Süleyman Nazif tipini hatırlatan arkaik yapılı Mısırlı devlet erkanı arasında yer alıyor. Bıyıklarıyla ve endamıyla 1940’lı veya 50’li yılların Mısırlı jönlerine benziyor. Sanki ekranların saklı siması. Sadece geçen yıl Arapların ‘bezh’ dedikleri pahalı bir evlilik merasimi yapması nedeniyle Mısır’da eleştirilere konu olmuştur. Bu yönüyle de eski devrin jönlerini hatırlatmıştı. Bununla birlikte, Mübarek’in halkın önüne attığı Nazif’in kellesi veya siyasi rüşveti Mısırlıları ‘Bu kadar yeter’ demeye ikna eder mi? Zira Mısır halkı 2005 yılından beri Mübarek ve hanedanlığına ‘Yeter’ diyor.
*
Mübarek, Tunus devrik lideri Bin Ali’nin tam tersine bir denemede bulundu. Bin Ali kendisi kaçarken arkada hükümeti bırakmıştı. Lakin Tunus halkı buna bile razı olmamış ve Bin Ali’den kalma kabineyi de devirmişti. Şimdi Mübarek, halkı, Nazif’i ve hükümeti görevden alarak yatıştırmaya çalışıyor. Lakin muhtemel olarak yetmeyecektir. Nedenine gelince, olaylar çok hızlı bir vetire ile tırmanmış ve Mısır devrimi yüzlerce yaralı ve onlarca ölü kurban vermiştir. Bu nedenle, Mısırlıların kabaran öfkesi dinmiyor. Kan derya olurken bu kadar kan üzerinden Mübarek ve hanedanlığının hâlâ uyanıklık düşünmesi ve hâlâ iktidar hesapları yapması şaşırtıcıdır. Hâlâ pederşahi reflekslerinden kurtulamamıştır. Çocuksu bir iyimserlik içindedir. Mısır halkının öfkesinin hedefinde, kilit mevkii ve nokta olarak Milli Parti’nin (Hizbu’l Vatani) merkezi ve şubeleri yer almıştır. Sistemin ve düzenin beyin merkezi burasıdır. Mübarek ve ondan önce Safvet Şerif halkın galeyanını anladıklarını lakin yine de istikrarın bozulmasına izin vermeyeceklerini söylemiştir. Gazap günü veya Gazap Cuma’sında ilginç gelişmeler yaşandı. Bu gelişmelerin başında Batılıların Mısır halkına sükunet çağrısı vardı. Lakin El Cezire gibi kanallar asıl sükuneti halkın değil de rejimin kolluk güçlerinin bozduğunu duyuruyorlardı. Tunus’ta Bin Ali’ye bağlı kolluk kuvvetlerinin ve polisin ve istihbaratın sağı solu kundaklaması ve bunu da halkın üzerine atması gibi. Bu kesimler kaos üzerinden yeniden düzen üretmeye veya eski düzeni kurtarmaya çalışıyorlar.
*
Mısır’da da rejim, benzeri usulsüzlüklerden medet ummakta ve kendisini sağduyunun temsilcisi gibi göstermektedir. Halbuki, bütün sınırları aşan, sağduyuyu ve hikmeti bastıran, yerine sürrealizmi ikame eden rejimin kendisidir. Bundan dolayı Mübarek rejiminin sağduyu gösterileri sahtedir ve keza İngiliz ve Amerikan hariciyesinin sükunet çağrıları ve tavsiyeleri de halk düşmanlığından başka bir şey değildir. Halk hareketine İngilizlerin veya Amerikalıların çıta belirlemeleri yüzsüzlüğün işaretidir. Batılıların Doğu Avrupa ülkelerinde yaşananlara mukabil bölgede yaşananlara mukabelesi tipik ‘şarka özgü’ tavrının bir devamı ve yansımasından ibarettir. Esasında Mısır ve Tunus halkı uyanık Hüsnü ve tek adam Bin Ali rejimlerini yıkarken Batı’nın yerel acentalarını ve emanetçilerini yıkmaktadır. Bundan dolayı Batı iki arada bir derededir. Ardından hesaplaşma sırası, ulusalcılardan halk devrimlerini çalmaya müheyya liberal kesimlere gelecektir. Sömügecilerin birinci dalga emanetçileri ulusalcılardır. İkinci dalga emanetçileri ise liberaller. Mısır’da Eymen Nur, Baradey ve Sadettin İbrahim gibi isimler bu ikinci dalgayı temsil ediyorlar. Mübarek ile onlar arasındaki kavga ise birinci dalga ile ikinci dalga arasındaki kadro kavgasıdır. İslâmi kesimler bu oyunu İran’daki Tudeh örneğinde olduğu gibi aşmalıdırlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.