Hukuka saygı mı, yargıya müdahale mi?

Hukuka saygı mı, yargıya müdahale mi?

Ergenekon sanıklarından emekli orgeneral düzeyindeki iki isim, Şener Eruygur ve Hurşit Tolon, Kandıra cezaevinde tutuklu iken, önceki Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ’un bizzat görevlendirdiği Kocaeli Garnizon Komutanı tarafından ziyaret edilmişlerdi.
Başbuğ’un koltuğuna oturur oturmaz yaptığı ilk icraatlardan biri olarak kayda geçen bu ziyareti Genelkurmay “silâh arkadaşlarına vefa” ile açıklamış, ama işin es geçilen “yargıya müdahale” boyutu endişeyle karşılanarak eleştirilmişti.

Bilindiği gibi, sonraki süreçte Eruygur da, Tolon da serbest kaldı. Önce, merdivenden düşüp komaya girdiği söylenen Eruygur, ardından rahatsızlandığı gerekçesiyle Tolon GATA’ya sevk edilerek, bilâhare sağlık sebebiyle tahliye edildi.
Tahliyeler sonrasında ise her iki komutanın da gayet zinde ve sağlıklı görüntüleri yayınlandı.
Ve şimdilerde, bu olanlar “unutuldu” bile.
Derken, son Balyoz tutuklamalarının ardından cezaevine konulan generallere bir ziyaret daha gerçekleşti. Genelkurmay Başkanı, Kara ve Deniz Kuvvetleri Komutanlarıyla birlikte Hasdal’ı ziyaret etti. Sonra Jandarma Komutanı bir ziyaret yaptı. Sırada Hava Kuvvetleri Komutanı var.
Tutuklama kararlarının verildiği gece de Org. Koşaner, aktif şekilde devredeydi. Önce general eşleri başta olmak üzere sanık yakınlarıyla orduevinde görüştü ve onların “Arkamızda mısınız?” sualinde dile gelen sitemlerine muhatap oldu.
Ve tutuklu yakınlarına “Sonuna kadar arkanızdayım;” Hasdal’da görüştüğü komutanlara da, tutuklamaların gerçekleştiği 11 Şubat’ı bir “milât” olarak niteleyip, “Büyük bir oyun var, ortaya çıkaracağız” dediğine ilişkin haberler çıktı.
Bir tarafta bunlar olurken, diğer tarafta hakkında tutuklama kararı verilenlerden o sırada mahkemede bulunmayanlara, hattâ görev için yurt dışında olanlara, gelip teslim olmaları yönünde talimat verildiği haberleri de yayınlandı.
Böylece birbiriyle çelişen iki farklı görüntü ortaya çıktı. Birinde hukuka saygı, diğerinde yargıya müdahale anlamına gelebilecek davranışlar.
Koşaner için söylenen “Hukukun dışına çıkmaz” sözü, mahkemenin verdiği kararlara saygı duyulup uyulmasını gerektiriyor ki, hakkında tutuklama kararı verilenlerden dışarıda olanların derhal gelip teslim olmasının istenmesi, buna uygun bir hareket tarzı izlendiğini gösteriyor.
Ama sonra yapılanlar, bununla çelişiyor.
İyiniyetli bir yorumdan yola çıkılarak, gerek sanık yakınlarıyla görüşme, gerekse komutanlara yapılan ziyaretle tepkileri yatıştırma gibi bir amacın gözetildiği düşünülebilir. Ancak bu yapılırken, “Kurumsal kimliği ile Genelkurmay tutuklananların yanında” mesajı verilerek, tutuklamalara hükmeden ve dâvâyı gören mahkeme de bir şekilde baskı altına alınmış olmuyor mu?
Bu baskı, “silâh arkadaşlığından doğan vefa ve dayanışma” gerekçesiyle mazur görülebilir mi?
Eğer bundan sonra mahkemeden, Eruygur ve Tolon örneklerinde olduğu gibi, muvazzaf veya emekli üst düzey tutukluların tahliyesi yönünde bir karar çıkarsa, bu, Hasdal’a yapılan ziyaretle irtibatlandırılır. Ve tutuklama-tahliye gelgitlerinin fazlasıyla yaşandığı ve bunun yargı üzerindeki yıpratıcı etkilerinin görüldüğü Balyoz dâvâsı sürecinde adalete güven biraz daha zedelenir.
Aksi bir durumu da “siyasî iktidarın mahkeme üzerindeki etki ve baskısı”yla izah edenler olur.
Zaten dâvâ başlamadan birkaç gün önce heyet başkanının değiştirilmesini bu bağlamda değerlendirerek, sonrasında mahkemeden sâdır olan tüm kararları ve özellikle son tutuklamaları siyasî iktidarın baskısı ile açıklamaya çalışanlar var.
Sonuçta, özü, içeriği ve yargılanan sanıkların konumu itibarıyla çok zor olan bir dâvâ, böyle çift, hattâ çok yönlü baskılarla daha da zorlaştırılıyor ve oluşan kamplaşma görüntüsü, mahkemenin sağlıklı şekilde çalışmasını da engelliyor.
Dileğimiz, bu zorluklara rağmen dâvâdan, kurunun yanında yaşı da yakmadan, demokratik hukuk devletini güçlendirecek bir karar çıkması.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi