Kentsel dönüşüm ve konut yapımı
Büyükşehirlerin çevresinin kaçak yapılarla çevrilmesinin sorumlusu olarak köylerinden göçüp gelenleri ve başlarını sokacak bir yuvaya kavuşmak için bir gecede ev yapanları suçlamak esas suçluları gizlemek anlamına gelir. Bu ülkede uzun yıllar bir yandan köyden şehre göç devlet politikası olarak teşvik edildi, Batılı olmanın şartı olarak köy nüfusunun hızla azaltılması kabul edildi. Daha doğrusu yönünü Batı'ya dönenlere bu yönden telkinler yapıldı onlarda Batılılaşmak adına sürekli olarak göçü teşvik ettiler ama gereken tedbiri de almadılar. Sonuç olarak özellikle sanayileşmiş ve iş bulma imkanı olan şehirlerin etrafında barakalardan oluşan mahalleler ortaya çıktı. Hatta her seçim öncesinde bir gecede yapılan konutlara göz yumuldu. Sonra öyle bir noktaya gelindi ki şehirde yaşıyor olmalarına rağmen milyonlar köylerinin daha gerisinde kalan şartlarda hayatlarını sürdürmek zorunda kaldılar. Bu bakımdan gecekondu sakinlerini değil, bu yolu açanları, önceden gereken tedbirleri almayanları suçlamak gerekir. Gelinen noktada aslında kimin suçlu olduğundan çok soruna çözüm bulunması esas meseledir. Çünkü geçmiş geride kaldı. Bugün insanımız köyünde bile insanca yaşayabileceği konut ve alt yapıyı istiyor.
Bu tespitin ardından, bütün şehirlerimizin bu çağ dışı yapılanmadan kurtarılması gerekiyor ve bunun yolu da kentsel dönüşüm projelerinin hayata geçirilmesinden geçiyor. Kentsel dönüşüm projelerinin hayata geçirilmesine 1989'dan itibaren Milli Görüşçü belediyeler tarafından başlandığını söylemek bir hakkın teslimidir. Bu arada TOKİ'nin devreye girerek 8 yılda 500 bin konutu devreye sokması da kentsel dönüşümün başarıya ulaşmasında, daha doğrusu hızlanmasında önemli rol oynamıştır.
Bundan sonra şehirlerin etrafında kaçak yapıların oluşması söz konusu olmayacaktır. Çünkü, imar planlarının yapılmış olması kaçak yapılaşmanın önlenmesinde en önemli sebep olacaktır. Bu arada birde devlet politikası olarak ucuz sosyal konutların devreye sokulması kaçak yapıya duyulan ihtiyaca son verecektir. Ancak, yapılaşmanın gerçekleştiği şehirlerde kentsel dönüşüm projelerinin hayata geçirilmesinde çeşitli sıkıntıları ve zorlukları gündeme getiriyor. İmar planları ve alt yapısı hazırlanmış boş alanlarda yapılaşma hem ucuz hem de kolay olurken yıllardan beri kaçak yapılarda oturan insanların buralardan çıkartılarak başka yerlere nakli sanıldığı kadar kolay olmuyor. Bu sıkıntıyı Altındağ Belediyesi olarak 1994-1999 yılları arasında başta Belediye Başkanı Ziya Kahraman olmak üzere yaşamıştık. Çünkü, geçen zaman içinde 100 metrekarelik bir alana oturtulmuş gece kondu çevresinde sayıları onlarla ifade edilen mirasçılar oluşmuş, söz konusu evi yıkıp yerine bir apartman dikmek istediğinizde her varisçi bir daire sahibi olmak istiyordu.Bunu da belediyenin karşılaması mümkün değildi.Buna rağmen Aktaş-Atilla kentsel dönüşüm projesi hayata geçirilebilmiş, gecekonduların yerinde çağdaş görünüme sahip, her türlü alt yapısı olan modern bir mahalle ortaya çıkmıştı. Benzer çalışmaların bugüne kadar sürdürülüyor olması memnuniyet vericidir. Bu bakımdan bugün nerede bir kentsel dönüşüm projesinden söz edilse heyecanlanırım. Çünkü, gecekonduların yerine imar planlarına uygun modern binalar yapılmadan alt yapı da tam olarak sağlanamıyor. Söz gelimi imar planları hayata geçmemiş mahallelere doğalgaz getirilmesi mümkün olmuyor. Böylece şehrin ortasında hâlâ soba yakarak hayatlarını sürdürmek zorunda kalan insanlar bulunuyor.
Bu bakımdan TOKİ'nin devreye girerek 8 yılda 500 bin konut üretip bunları devreye sokması kentsel dönüşüm projelerinin destekçisi olmuştur. Çünkü, evlerinin yerine yenileri yapılana kadar gecekondu sakinlerinin TOKİ'nin yaptığı evlere taşımak yoluyla dönüşüm bölgelerinin boşaltılması kolaylaşmıştır. Ancak, uzun yıllar şehirlerin etrafında büyük kitlelerin adeta ikinci sınıf insan muamelesi görmelerine göz yumanların sanıyorum sorumluluğu ağırdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.