Erbakan'sız ama Erbakan ile beraber
Ankara'da Büyük Anadolu Oteli toplantı salonu dün yine büyük bir heyecan ve coşkuya sahne oldu. Aynı salonda kısa bir süre önce Olağanüstü Kongre öncesi istişare toplantısı için Milli Görüşçüler bir araya gelmişlerdi. Toplantı baştan sona büyük bir heyecana sahne olmuştu. O toplantıya Erbakan Hoca'nında katılmış olması bu coşku ve heyecanı artırıyordu. Dünkü toplantı da ise benzer heyecanın yaşanması Milli Görüş camiasının Erbakan'ın hatırasına ve emanetine sahip çıkacaklarının bir göstergesiydi. Bu bakımdan Erbakan Hoca bedenen orada yoktu ama manen toplantıya katılan herkesin gönlünde yaşıyordu. Öylesine yaşıyordu ki sergiledikleri tavırla, "Emanetine sonuna kadar sahip çıkacağız. Gözün arkada kalmasın Hocam" diye haykırıyorlardı. Bu bakımdan salonda sıkça tekrarlanan, "Mücahit Erbakan, Başbakan Kamalak" sloganı meseleyi özetliyordu. Saadet Partililer bir yandan Erbakan Hoca'nın temelini attığı ve sadece ülkemizde değil, tüm dünyada sahiplenilen Milli Görüş davasını yere düşürmeyeceklerini haykırırken, öbür yandan da "Bize emanet ettiğin genel başkanımıza da sahip çıkacağız, Yeni Bir Türkiye, Yeniden Büyük Türkiye ve Yeni Bir Dünya idealini hakim kılacağız" diyorlardı.
Saadet Partisi'nin yeni Genel Başkanı Mustafa Kamalak da yaptığı konuşmada bir yandan Erbakan Hoca'yı ve fikirlerini benimsemenin ötesinde özümsediğini gösterirken kendi katkısını da ortaya koyuyordu. Sanıyorum Büyük Anadolu Oteli'nin salonunu Türkiye'nin dört bir köşesinden gelerek dolduran, "Hak ve hakikat yolunun yolcuları" Milli Görüşçüler yeni bir heyecan verilen sözün ağırlığının idraki ile memleketlerine gittiler.
Aslında dünkü toplantı Milli Görüşçüler için farklı duyguların çatıştığı bir toplantıydı. Erbakansız ilk seçime hazırlık toplantısıydı. Bir yandan her vesile ve her söz içlerindeki hüznü ve acıyı depreştiriyor ama Milli Görüş bayrağının yere düşmeyeceğine olan inançları onları heyecanlandırıyordu.
Her Saadet Partili toplantı salonundan ayrılırken Milli Görüş davasının devamına olan inancını tazelemişti.
Bu noktada Sayın Kamalak'ın konuşması sanıyorum salondaki binleri tatmin ve mutlu etti. Bu sebeple de sık sık "Başbakan Kamalak" şeklinde tempo tutuldu.
Bu noktada Kamalak'ın konuşmasından bazı aktarmalar yapmak istiyorum:
"Halkımızın tabii mecrası Milli Görüş'tür. Zaman zaman milletimizin yolu kesildiği için başka yollara yönelmek zorunda kalmaktadır."
"Milli Görüş evrenseldir. Ezelden ebede sürecektir."
"Şehit kanları ile yoğrulmuş vatan toprağı ayağımızın altından kaymaktadır. Bu gerçeği görmek durumundayız."
Bir takım dış kaynaklı oyunlarla ülkemizin bugün layık olmadığı bir duruma sürüklendiğini belirten Kamalak, "İktisadi hayatı kontrol eden güçler bir gün siyasi hayatıda kontrol eder" diyordu.
Ekonomik bağımsızlığın önemine vurgu yaparak Erbakan Hoca'nın bu yöndeki çalışmalarını anlattı.
Yeniden Büyük Türkiye için her alanda üretimi artırarak tüketim toplumundan üretim toplumuna geçmenin zaruretini hatırlatıyordu.
"Ordu bizim, elindeki silah yabancının" diyerek Erbakan Hoca'nın ağır sanayi hamlesi ve savaş sanayimizi kurma idealine dikkat çekiyordu. Sanıyorum bu hususu, "Gövde benim ama baş benim değil" cümlesi özetliyordu.
Milli Görüş'ün geçmişte 4 partisinin kapatıldığına dikkat çeken Kamalak, "Dört defa yolumuz kesildi. Aslında yolu kesilen milletti. Sanayileşmeydi. Lider ülke olma hamlesiydi"diyordu.
Son söz olarak Kamalak'ın şu cümlesini aktarmak istiyorum:
"Saadet Partisi alternatif değil, tek çaredir."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.