O, bizim iki gözümüz
Aslında onu anlatmak için onun kelimeleri dışında edilecek ne bir kelam ne de hariçten söylenecek bir söz var.
Çünkü o; tüm kainatı yoktan var eden, herşeyin en doğrusunu bilen, sonsuz rahmet ve merhamet sahibi olan Yüce Yaratıcı’nın sözüdür.
O, uğruna milyonlarca şehid verdiren, destanlar yazdırandır.
O, sekülerizmin pençesi altında inleyen hastalanmış ruhlar için yegane şifa ve huzur kaynağıdır.
O, büyük bir sırdır.
Fakat aynı zamanda tek harf bile bilmeyenlerin dahi idrak edeceği apaçık gerçektir.
O, bizi biz yapan en büyük değerdir.
O, hakikatin ta kendisidir.
O, insanların gerçekleri öğrenebilecekleri ana kaynaktır...
Hülasa o bizim iki gözümüz; özümüz ve sözümüzdür.
Bilemiyorum bir nebze de olsa Kur’an-ı Kerim’i anlatmaya bu sözler yeter mi?
İlk emri “Oku” olan Kur’an’ın ilme verdiği önemi anlatmaya gerek var mı?
Şüphesiz insanlığın en önemli zenginlik kaynağı bilgidir, irfandır. Bizim medeniyetimiz, bilgi ve irfan üzerine kurulu bir medeniyettir. O medeniyetin imar ve inşaası ise Kur’an’la mümkün olmuştur.
Bir süredir gazetemizde yayınlanan anonsları görüyorsunuz.
Yeni Akit Umre Kampanyası’ndan sonra şimdi de Kur’an-ı Kerim kampanyası yapıyor. Akit’in duruşuna yakışan, misyonunu taçlandıran bir kampanya bu... Kutsal beldelere yolculuk ve umreden sonra Kur’an kampanyası...
İlginç bir tevafuk olmalı ki; önceki gün Diyanet işleri Başkanı Prof.Dr. Mehmet Görmez’le tam da umre yolculuğuna hazırlanırken karşılaştık.
Prof. Görmez, Diyanet İşleri Başkanı olarak etrafındakilere umreyi anlatıyordu. Umre ibadetiyle yorulan ve yıpranan bedenlerin yeniden tamir edileceğini, stresli ve sıkıntılı ruhların yeniden onarılacağını söylüyordu. Başkan umrenin kelime anlamının da zaten bunları ihtiva ettiğini belirttikten sonra şu açıklamaları yapıyordu: “Umre, kelimenin kök anlamının da ifade ettiği gibi ‘hayatı imar etmek, tamir etmek’ için gönüllülük esası üzerine îfâ edilen bir ibadettir. Kelime ‘umran’ yani medeniyet ve ‘tamir’ yani ‘ıslah’ kelimeleri ile aynı köktendir.”
Başkan’ın umre yorumu bittikten sonra Hasan Basri Çantay’ın Kur’an-ı Hakim ve Meal-i Kerim adlı eserini konuştuk.
Başkan, söz konusu eseri “Cumhuriyet tarihinin en iyi meallerinden birisi” olarak nitelendirdi ve Hasan Basri Çantay’ın Kur’an-ı Kerim’in orijinalliğine olan sadakatine vurgu yaptı. Bahsi geçen eserin takdir ettiği bir değer olduğunu belirttikten sonra şu ilginç bilgiyi aktardı: “Hasan Basri Çantay’ın Kur’an-ı Hakim ve Meal-i Kerim adlı eseri bir yarı tefsir niteliğindedir. Çünkü özellikle yaptığı açıklamalar ve izahatlarla bir yarı tefsir niteliğindedir. Ayrıca ayetlerin orijinal metinlerinde geçen kelimelerin Türkçe karşılığını hakkıyla ifade etmek için yapılmış en titiz çalışmalardan bir tanesidir.”
Evet Diyanet İşleri Başkanı’nın Hasan Basri Çantay’ın Kur’an-ı Hakim ve Meal-i Kerim adlı eserine bakışı böyle.
Önceki gün İcra Kurulu Başkanımız Mustafa Karahasanoğlu Ağabey Ankara’daydı.
Kendisinde bu sefer ayrı bir heyecan ve ihtimam gözlemledim. Kim bilir, belki de “Eserlerin Şahı”nı Akit okuyucusuna ulaştırmanın heyecan ve ihtimamıydı bu...
Eseri bir kez daha inceledik; baskı tekniği ve fiziki açıdan da dört dörtlüktü...
Şamua kağıda, lüks ciltli, iplik dikişli, toplam 3 cilt, pırıl pırıl bir baskı...
Emeği geçenlerden Allah razı olsun...
59 kupon karşılığı bütün Akit okuyucuları bu benzersiz esere sahip olabilecekler...
Biliyorsunuz Akit’in imkanları kısıtlı; bu yüzden çok geniş kapsamlı bir tanıtım çalışması yapamayacak. Burada yine Akit’in cefakar okuyucularına iş düşecek galiba... Zira Akit de bu vefayı hak ediyor desek hakşinaslıktan uzaklaşmış sayılmayız herhalde...
Şöyle ki; Ankara’da Mustafa Ağabey ile ilk defa karşılaşanlardan kimileri Cuma Dergisi’ni hatırladı, kimisi de Beklenen Vakit’i...
Hem Cuma Dergisi’nin hem de Beklenen Vakit Gazetesi’nin verdiği mücadeleden, bıraktığı izden ve ortaya koyduğu misyondan söz edildi gün boyunca... Özellikle Mustafa Ağabey adına onur ve mutluluk verici bir tabloydu bu.
Bir misyondan ve hiç kaybolmayacak nitelikteki izden bahsediliyordu. Esas olan da o değil mi?..
Gök kubbede hoş bir sadâ bırakmak.
Bundan daha güzel, daha büyük mutluluk kaynağı ne olabilir ki?
Yine kampanyaya dönecek olursak...
Okuyucularımıza demem o ki; böyle bir eserden dostlarınızı da haberdar edin...
Şunu asla unutmayın: Bir Akit okurunun Akit’e bir okuyucu daha kazandırması, Akit’in tirajının bir anda iki katına çıkması anlamına geliyor.
Bu anlamlı kampanyada “Akit için 10 dakika” diyorum.
Var mısınız dostlarınızla Akitleşmeye?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.