Nobelli proje suçlanıyor
Zaman zaman “Amerika mektubu” başlığı altındaki yazılarını okuduğumuz Said Çakır, “Uzaklarda bulunan, fakat sizleri yakından takip eden okuyucunuz ve kardeşiniz” diye imzaladığı mesajında şöyle diyor:
“Zamanını hatırlayamadığım bir yazınızda, Nobel ödülü verilen Bangladeşli Prof. Dr. Muhammed Yunus’un mikrokredi projesi üzerine bir tahlil yapmıştınız. El Cezire’nin bildirdiğine göre, Bangladeş Devlet Başkanı Hasina Wajid de bu projeyi ‘yüksek faizle kazanç sağlamak’ ve ‘fakirlerin kanını emmek’ ile suçluyormuş.
“Haberi görünce aklıma sizin yazınız geldi. Paylaşmak istedim. Ilgili haberin adresi şöyle:
“http://english.aljazeera.net/indepth/opinion/2011/03/20113911535158522.html”
Said Çakır’ın bahsettiği yazı “Nobel ve Müslümanlar” başlığıyla 4.11.2006 günü yayınlanmıştı. Yazının Yunus’la ilgili kısmı ise şöyleydi:
“Ödülün ona verilmesinin sebebi, ‘fakirliği önleme’ amaçlı mikrokredi projesinin mimarı olması. AKP’li Aziz Akgül’ün kurduğu İsrafı Önleme Vakfı kanalıyla ve hükümet desteğiyle bazı Güneydoğu illerinde de uygulamaya konulan bu projeye Soros da destek veriyor.
“Bu uygulamada, 500-2 bin YTL mikro kredi dağıtılan fakir kadınların kendi işlerini kurmaları öngörülüyor. Yunus’a göre, proje 19 milyon yoksul Türkün hayatını kurtarabilir ve kadınların durumunu düzelterek, ‘radikal İslâmcı akımlar’ın önünü kesebilir.
“Projeye, yapısal bozuklukları düzeltecek temel politikalar uygulanmadığı sürece fakirlik sorununu çözmesinin mümkün olmadığı yönünde ciddî eleştiriler de yöneltiliyor.
“Yoksulluğun diz boyu olduğu, adam başı 10-20 YTL dağıtılan kuyrukların kilometrelerce uzadığı bir yerde, 500-2 bin YTL gibi bir rakam elbette önemli. Krediyi amacına uygun şekilde kullanıp geçimini sağlayacak ufak bir iş kuran, hattâ birkaç kez kredi alıp geri ödeyerek işini büyüten kadınlar da var.
“Ama kadınları iş hayatına çekip kredi ve faize alıştırma, ‘radikal İslâmı önleme,’ arkadaki Soros silüeti gibi noktalar projeyi de, Nobel’le ödüllendirilmesini de sorgulatıyor.”
Bu yazının neşrinden yaklaşık dört buçuk yıl sonra, Bangladeş Devlet Başkanının projeye yönelik, aynı paraleldeki benzer eleştirilerinden bizi haberdar eden Said Çakır’a çok teşekkürler.
«««
Che Guevara mı, M. Kemal mi?
Sağlıkçıların Tıp Bayramı olarak kutladığı 14 Mart günü hükümetin sağlık politikalarını protesto etmek için yapılan bir eylemde Che Guevara’nın posterinin taşınmasını eleştiren Sağlık Bakanı Recep Akdağ, “Biz Che Guevara’nın değil, Refik Saydam’ın, İbni Sina’nın, M. Kemal Atatürk’ün izindeyiz” demiş (Sabah, 15.3.11).
Bir sağlıkçı eyleminde, sağlık hizmetiyle hiçbir alâkası olmayan bir kişinin posterinin taşınması ne kadar abes ise, Bakanın buna tepki gösterme adına sarf ettiği söz de o derece absürd. Akdağ’ın “İzindeyiz” dediği isimlerden, asırlarca Batıya da üstad olmuş bir Müslüman tıp âlimi ve filozof olarak İbni Sina tamam. CHP’nin 27 yıl boyunca tek parti diktasıyla ülkeyi yönettiği dönemin önde gelen sorumlularından biri olan Refik Saydam’ı da, asıl mesleği doktorluk olduğu için kabul edelim. Ama M. Kemal’i de onlarla birlikte zikretmenin anlamı ve izahı ne? Ve yıllardır istihza konusu olan “İzindeyiz” söyleminden medet ummak, Sağlık Bakanına yakışıyor mu?
«««
Din dünyevî sistemlerle bir tutulamaz
Başbakan, “Din de araçtır” sözünü bir kez daha tekrarlayıp, “Tüm sistemler ve yönetim şekilleri, buna din de dahil, hepsi tek amaca hizmet ederler; o da insanın mutluluğudur” demiş (Hürriyet, 7.3.11). Başbakan, semavî bir hakikat olan dini, dünyevî sistem ve yönetim şekilleriyle bir tutma yanlışından ne zaman kurtulacak?