BM şemsiyesi İsrail'i korumak için mi?
Aslında böyle bir soruya gerek olmadığı akla gelebilir. BM'nin İsrail'in kuruluşunu sağladığı ve kuruluşundan bu yana BM'nin bu ülkeye karşı hiçbir yaptırım uygulamadığı / uygulayamadığı, bırakın uygulamayı harekete bile geçmediği düşünüldüğünde sanki BM şemsiyesinin sırf İsrail'i, elbette bir de 'beşli çetenin' çıkarlarını korumak adına oluşturulduğunu düşünmek yanlış olmaz. Çünkü, İsrail'in kuruluşundan bu yana Filistinlilere karşı sürdürdüğü katliam, komşuları Mısır ve Suriye'ye geçmişteki saldırı ve bazı toprakları işgal etmesi, bununla da yetinmeyerek Afrika'ya yönelik saldırıları karşısında BM hep ya sessiz kalmış ya da İsrail'e destek vermiştir. Diyebiliriz ki Afrika'da hangi ülkede bir çatışma gündeme gelmişse İsrail o çatışmanın bir şekilde içindedir. Ya tek başına yada ABD, Fransa gibi ülkelerle birlikte olmaktadır.
İsrail özellikle son yıllarda Sudan ile yakından ilgilenmektedir. Sudan'da yaşanan Güney ile Kuzey arasındaki çatışmaların arkasında Çad ve Fransa ile birlikte İsrail de vardır. Elbette bunun çeşitli sebepleri vardır. Esas sebep Sudan'ın yer altı zenginliklerinin tek başına Sudan'a bırakılmaması, bunun paylaşımı önemli bir sebeptir. Bunun yanında Sudan'da İslami bir yönetimin bulunması İsrail ve diğer Batılı ülkeleri rahatsız etmektedir. Bu arada Sudan yönetimi Batılı sömürgecilere ülkeyi bırakmamaya gayret etmiş, yeraltı zenginliklerini çıkarmak için Çin ile işbirliğini geliştirmiştir. Bugün Sudan'da on binlerle ifade edilen Çinli bulunmaktadır. Hemen belirtelim ki Uranyum ve petrol bakımından Sudan zengin bir ülkedir. Bu zenginliklere tek başına sahip olmasını İsrail ve Batılı ülkeler istememektedir. Bunun için ayrılıklar körüklenmekte, çatışmalar desteklenmekte ve sonuçta Sudan'ı bölünmeye kadar sürüklemişlerdir.
Sudan'daki iç çatışmaların arkasında bu bakımdan İsrail ve Fransa önemli rol üstleniyor. Fransa eski sömürgesi Çad'ı kullanarak ayrılıkçı güçlere destek vermektedir. Elbette Sudan olaylarında ayaklanmacıları destekleyen sadece Fransa değil. İngiltere ve Amerika'da bu konuda Dünya Kiliseler Birliği ile birlikte sürekli olarak işin içinde yer almışlardır. Bu bakımdan Sudan üzerine konuşmak ve düşünmek söz konusu olduğunda bu ülkeye dönük Çad, İsrail ve Fransa'nın hesaplarını unutmamak gerekiyor. Bütün bunlar bilinmeyen hususlar değil. Ancak, hatırlatmakta yarar görüyoruz. Hatırlatıyoruz ki İsrail ve Batılı ülkelerin Müslümanlara karşı dün olduğu gibi bugün de iyi niyet beslemediği unutulmasın. Unutulup da bir takım gerekçelerle düşmanları dost edinmek gibi yanlışlara tekrar tekrar düşülmesin. Birde iş yapıyorlarmış havasında etrafta dolaşanlara prim verilmemiş olsun. Bugün Libya'ya muhaliflere destek vermek ve korumak adına müdahale eden ABD ve ortaklarından muhaliflerinde şikayetçi olduğunu göz ardı etmemek gerekiyor. Çünkü, bir ülkeye hangi gerekçeyle olursa olsun dış müdahaleye arka çıkmanın hiçbir haklı tarafı olamaz. Bu tür müdahaleler arkasından işgali ve sömürüyü getirir. Denebilir ki bir takım bahanelerle toplumun bir kesimini yönetime karşı korumak adına harekete geçseler de bilinmelidir ki bunun arkasından ülkede yabancıların sömürüsü ve işgali gündeme gelecektir. Yani dış müdahaleye evet demenin kırk katır ya da kırk satır tercihinden öte bir anlamı olamaz. Bir de bu tür iç ayaklanmaların hazırlayıcısı olarak arkasında bu koruyucuların (!) olduğu düşünülecek olursa ülkesini seven herkesin öncelikli olarak dış müdahalelere karşı tavır alması gerekir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.