Demokrasi bahane hedef sömürü!..
Aptallar ve işbirlikçiler dünyanın her köşesinde sömürgecilerin işini kolaylaştırıyor. Çünkü, bunlar yalanları doğru gibi kabul edip yalancılara teslim oluyorlar. Teslim olmakla da kalmıyor mensubu oldukları toplumların kandırılmasına zemin hazırlıyorlar. İşin acı tarafı sömürgecilerin gerçek yüzünü toplumlarına göstermeye çalışanların da sesini duyurmuyorlar. Sömürgeciler doğrudan ya da dolaylı olarak ele geçirdikleri basın yayın organlarını kullanarak yalanları gizliyor, demokrasi çığlıkları atarak çağdaş sömürgeciliklerini sürdürüyorlar. Yeryüzünde bunun pek çok örneği olmakla birlikte son bir kaçını iki gün içinde medyaya yansıyan haberlerle hatırlatmak istiyorum.
Söz gelimi Afganistan ve Irak'ın işgali öncesi söylenenleri hatırlamak bile sömürgecilerin sahtekarlığını görmeye yeter.
Irak'ta önce nükleer ve kimyasal silahlar olduğu ileri sürüldü. Komşu ülkelerin muhtemel bir tehlikeden kurtarılması için bunların imha edilmesi ve Irak'ın demokrasiye kavuşturulması gerektiği günlerce medyada tartışıldı. Öyle bir noktaya geldi ki her kesimden insanlar bir an evvel Irak'a vurulması ve işgal edilmesine destek verir oldu. Benzer Durum Afganistan işgali öncesi de yaşandı. Sonunda işgale NATO bile ortak edildi.
Irak işgalinin planlayıcısı ve iki ortağı İngiltere ve ABD'nin o zamanki yöneticilerinin söylediklerinden birer cümle aktarmak istiyordum:
ABD Başkanı George W. Bush: Amerika Birleşik Devletleri'nin Irak'taki petrol yatakları ile hiçbir ilgisi yoktur. Petrol, Irak halkınındır.
İngiltere Başbakanı Tony Blair: Irak savaşına petrol için girdiğimiz iddiası absürd bir komplo teorisinden başka bir şey değildir.
Halbuki bu sözler yalandı ve tek gerçek petrol ve İsrail'in güvenliği idi. O zaman bu hususa dikkat çekmeye, hedefte Irak petrolünün paylaşımının olduğunu izaha çalıştık. Ancak çok geçmeden Bush yönetiminin Irak savaşından hemen önce Irak petrol sahaları ile ilgili Amerikan petrol şirketleri ile görüştüğü, işgal sonrası için plan yaptıkları ortaya çıkmıştı. Şimdilerde İngiliz belgelerinde işgalin ikinci büyük gücünün de gözünün petrolde olduğu ortaya çıktı. The Independent gazetesinde yayınlanan belgelere göre İngiliz Dışişleri ve Ticaret Bakanlıkları ile İngiliz petrol şirketleri BP ve Shell arasında Irak savaşından 5 ay önce Irak petrollerinin paylaşımı konusunda görüşmeler yapılmış. Gazetede yayınlanan belgelerde "Irak'ın çok büyük bir petrol potansiyeli var. BP bu piyasaya girmeyi çok istiyor ve siyasi anlaşmalar yüzünden bu fırsatı kaçıracağından endişe ediyor. Saddam sonrası Irak'ta İngiliz şirketleri için adil bir pay elde etme konusunda kararlıyız" deniliyor. Ne biçim adalet anlayışı ise sanki kendi mallarını kendi şirketleri arasında adil şekilde(!) pay ediyorlar. Sömürgecilerin mantığını anlamak bakımından sanıyorum bu belgeler önemlidir. Ne var ki bu gerçeği görebilmek için ille de bir İngiliz gazetesinde bir takım belgelerin yayınlanmasını beklemek gerekmez. Çünkü, işin başında gerçek görülemezse daha sonra iş işten, atı alan Üsküdar'ı geçmiş oluyor.
Şimdilerde gündemde Libya var. Libya bir yandan havadan vuruluyor öbür yandan isyancılar ABD ve ortakları tarafından eğitiliyor, silahlandırılıyor. Hedef güya Libya'da demokratik bir yönetim oluşturmak. Ne var ki daha ilk günden itibaren Mısır üzerinden Libya topraklarına ABD ve koalisyon ortaklarının askerleri girdiği halde sadece hava saldırılarından söz edildi. İşin kara harekatı boyutu gizlendi. Yani yine aynı yalan. Elbette yalana inanan salaklar bu kadar çok olunca da sömürgecilerin işi kolaylaşıyor. Libya'ya karadan müdahale ayyuka çıkınca bu defa aptallar için bir başka yalan devreye sokuldu. Güya İngiltere, Fransa, İtalya Libya'daki isyancılara danışmanlık yapmak bir diğer ifadeyle, "Müttefik askerler isyancılara 'abi'lik yapmaya gidiyor" larmış. Geçmiş hatırlandığında Amerikalılar Vietnam'a da bu ad altında gitmişlerdi.
Emperyalistlerle ilgili bir başka husus ise Amerika'nın İsrail yandaşlığı ve ittifakı.
Bilindiği gibi Gazze yıllardan beri İsrail kuşatması altında açık cezaevi görünümünde. İsrail saldırıları devam ediyor. 2008 senesinde İsrail Dökme Kurşun adını verdiği saldırılarda 1600 Filistinliyi katletmiş, dünyadan büyük tepki almıştı. Ne var ki emperyalistlerin bu tepkilerinde de samimi olmadıkları çok geçmeden anlaşıldı. Çünkü, ABD'nin, İsrail'in saldırılar sırasında işlediği savaş suçlarının soruşturulmaması için BM'de kapalı kapılar ardında girişimlerde bulunduğu ve soruşturmayı engellediği bugün ortaya çıkmış durumda.
Kısacası emperyalist çağdaş Firavunların stratejisinin temelini yalan oluşturuyor. Ne yazık ki bu yalanlara inanan saflarda oldukça çok. Bu safların aklı başına gelene kadar da sanıyorum yalan dünya çağdaş Firavunların yalanlarına teslim olmaya devam edecek.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.