Meclis 135 yaşında
Bugün TBMM’nin 91. kuruluş yıldönümü. Yine Çankaya’dan başlayarak bürokrasinin önemli koltuklarında, aylar öncesinden belirlenip talimler yaptırılan çocuklara, ezberletilmiş lâflar söylettirilip “şirinlik”ler sergilenecek. Mesaj ve konuşmalarda “millî irade” nutukları atılacak. Ama millet iradesi ve onun tecellîgâhı olan Meclis üzerinde, yürürlükteki darbe anayasasından kaynaklanan baskı ve gölgeler, bu nutukları bir kez daha havada bırakacak. Bu gölgeleri kaldırma sözleri ise, 12 Haziran sonrasına ertelenen vaad ve taahhütler olarak, seçim kampanyalarına konu edilecek.
Ancak 2002’den bu yana Meclis kompozisyonunu oluşturan belli başlı partilerin, anayasadaki değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez maddelere dokunmama yaklaşımı, bu vaad ve taahhütleri daha baştan boşlukta bırakacak.
Oysa son olarak, TBMM Başkanının “Meclisin gücünü zayıflattı” dediği YSK-BDP krizinde olduğu gibi, ihtilâl ürünü anayasa ve paralelinde hazırlanıp hâlâ yürürlükte olan yasalar, her an her alanda yeni ve beklenmedik kriz patlamalarına yol açabilecek tehlikeli mayınlarla dolu. Ve bunları temizlemenin şartı, o anayasa ile yasaların külliyen iptal edilip, yerlerine evrensel kriterlere uygun yeni düzenlemelerin ikame edilmesi.
Ve böyle topyekûn bir demokrasi hamlesi, “değişmez maddeler”i koruyarak asla başarılamaz.
«««
Resmî ideoloji tabuları aşılmadan...
“Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir” sözündeki mânâyı gerçekleştirebilmek ve Meclisi antidemokratik dayatmalarla sürekli zayıf bir konumda tutan yapıdan kurtulabilmek için, değişmez maddelere sokuşturulan resmî ideoloji tabularının mutlaka aşılması ve millet iradesine 61 anayasasıyla getirilip 82 anayasasıyla pekiştirilerek devam ettirilen zoraki ortakların, evrensel demokrasi ve hukuk prensipleri çerçevesinde yerli yerine oturtulması gerekiyor ki, gerçek anlamda millî irade üstünlüğünden söz edebilelim.
«««
23 Nisan ve Kutlu Doğum
Mevcut tablo ve sistemde bunun olmayışının çok çarpıcı ve düşündürücü örneklerinden biri, dört yıl önce bugünlerde Genelkurmay’ın internet sitesine konulup 27 Nisan muhtırası olarak tarihe geçen ve hâlâ orada durmaya devam eden bildiri. O günkü Meclisin cumhurbaşkanı seçmesine engel olmayı amaçlaması yönüyle de antidemokratik bir müdahale vasfını taşıyan o bildirinin son derece problemli bir başka ciheti ise, Kutlu Doğum programlarını eleştirip, bunların 23 Nisan’la aynı tarihe denk getirilmesini laikliğe aykırı, kasıtlı bir projenin parçası olarak nitelemesi. Ve o “muhtıra”ya karşı “23 Nisan, Meclisin, sırf mübarekiyetinden istifa için seçilen Cuma günü, Cuma namazından sonra hatim duaları, kurbanlar ve tekbirlerle açıldığı gün. Dolayısıyla, Kutlu Doğum programlarının böyle bir güne tevafuk etmesi çok isabetli ve anlamlıdır” diyemeyen Diyanet, tam tersine Kutlu Doğum programlarını 23 Nisan’dan ayırmak için bir hafta geriye çekti ve hâlâ da öyle devam ediyor...
«««
1876 ve 1908’den bugüne
TBMM’nin 91. yıldönümünü idrak ederken, selefi Meclis-i Meb’usan’ı ve onun da ilk açılış tarihi itibarıyla 135. yılının içinde bulunduğumuzu unutmayalım. 1876’da Birinci Meşrutiyetin ilânıyla birlikte toplanan ilk Meclis-i Meb’usan’ın, devrin şartları içinde fazla devam edemeyip kapatıldığını ve 1908’de tekrar hayat bulup Osmanlının çöküşüne kadar hizmetine devam etttiğini hatırlayalım. O süreci ve o günlerden bugünlere geliş serencamını daha iyi anlayabilmek için de, İkinci Meşrutiyet döneminde fikir âlemine aktif şekilde dahil olan Bediüzzaman’ın o zamanki makalelerini, “Hürriyete hitap” nutkunu, Divan-ı Harb-i Örfî müdafaasını, Münâzarât’ını, Hutbe-i Şamiye’sini, Muhakemat’ını... yeni baştan dikkatle ve defaatle mütalâa edelim.