Fazıl Say da cesedini yaktıracak mı?
Opera çevrelerinde dünyaca üne kavuşan Leyla Gencer İtalya'da öldü.
Vasiyeti üzerine, İtalya'da bir kilisede düzenlenen törenin ardından cesedi yakılacak ve külleri İstanbul'a getirilip Boğaz'ın sularına serpilecek..
Belli ki, Leyla Gencer, Müslüman değildi. Belki Türk olduğuna bile pişmandı, ondan da istifa etmişti. O yüzden, cesedinin Türkiye'nin toprağına karışmasını değil, yakılıp havaya savrulmasına istedi.
Ne denir ki? Bir tercih meselesi... Külleri Boğaz'ın sularında bir çevre kirliliğine yol açmayacaksa, kimse bir şey demez. Aslında ilginç bile değil...
İlginç olan, Fazıl Say'ın onun hakkındaki sözleriydi:
- Leyla Gencer bana hayatım boyunca yol gösterici bir kutup yıldızı oldu. Leyla Gencer bir Türk sanatçısı olarak dünyanın parlayan bir yıldızıdır.
Fazıl Say'ın yalnız sanatında değil, dünya görüşünde de Leyla Gencer'i takip ettiği ortada. O da Gencer gibi Türkiye'de yaşamaktan ve Müslümanlıktan pek hoşlanmıyor.
Merak edilen, Fazıl Say'ın da öldükten sonra cesedinin yakılmasını vasiyet edip etmeyeceği.
Doğrusu bu çok ilginç olur. Hattâ bütün sevmeyenler izlemeye gelir. Arkasından birer sigara yakıp, havada onun dumanıyla buluşurlar bile...
ZİHNİ çAKIR'IN KİTABI
Zihni çakır'ın "Kod Adı Darbe" isimli kitabı, yayınlandığının ertesi günü, iki gazetede birden manşete çıktı.
Zihni çakır'ın kim olduğunu ve kitabında yer alan bilgi ve belgelere nasıl ulaştığını pek bilmiyoruz. Fakat bu yılın en çok konuşulan kitabının ne olacağını şimdiden görüyoruz.
Vakit'in manşetinde, Ekim 2007'de İzmir'de patlayan iki bombayla ilgili çakır'ın bir beyanı vardı. çakır, daha önce "PKK eylemi" olarak yansıtılan olayın, aslında "Ergenekon eylemi" olduğunu delillendiriyordu.
Olaya ilişkin krokilerin Ulusal Kanal İzmir temsilcisi Hayati özcan'ın evinde ve işyerinde çıktığını belirtiyordu. Asıl hedefin askeri tesisler ve NATO olduğunun altını çiziyordu.
Ortada gayet ciddi bir iddia ve bu iddiaya dair deliller vardı. Eğer olay bir "komplo" değilse, bugüne kadar faili meçhul kalan pek çok eylemin de adresini işaretler nitelikteydi.
"Komplo" olması mümkün görünmüyordu. Zira sözkonusu çevrenin, oyunu nasıl çirkinleştirdiği ortadaydı. Emeline ulaşmak için her yola başvurduğu biliniyordu.
Yine Zihni çakır'ın kitabına dayandırılan ve Taraf'ın manşetine çıkan hadise ise bize biraz "düşündürücü" geldi.
Gerçi gazetenin manşetiyle birlikte, Ahmet Altan da sütununu bu hadiseye ayırmış ve uzun uzun izah etmişti. Fakat bize biraz "hayal mahsulü" göründü yine de.
Sözü edilen hadise, 1996 yılındaki özdemir Sabancı suikastı. Zihni çakır'ın bir MİT raporuna dayandırdığına göre, suikastı Abdullah çatlı, Hüseyin Kocadağ ve Yüzbaşı Hüseyin Pepekal plânlamış.
Uygulayıcı olarak görev alan Fehriye Erdal, İsmail Akkol ve Mustafa Duyar (hapiste Karagümrük çetesi tarafından öldürüldü) ise, "Türk istihbarat birimleri tarafından ortaklaşa kullanılıyormuş."
Suikastı DHKP-C, para karşılığı üstlenmiş. Devletle DHKP-C lideri arasında aracılık yapan da, beynelmilel uyuşturucu kaçakçısı Hüseyin Baybaşin olmuş.
Yani özdemir Sabancı'yı aslında "derin devlet" öldürmüş. çünkü özdemir Sabancı, kendisine yapılan uyarıyı ciddiye almamış. Devlet tarafından operasyonlarda ele geçirilen uyuşturucular, özdemir Sabancı'ya ait Akçimento fabrikasında imha ediliyormuş.
Son zamanlarda ise imha edilmemeye, yurtdışına pazarlanmaya başlamış.
***
Zihni çakır'ın yayınladığı MİT raporunda hadise böyle anlatılıyor.
Ama bu bize hiç de inandırıcı gelmiyor. Eğer MİT raporları böylesine "gayri ciddi" şeylerse, vay başımıza gelenlere...
Haydi, diyelim ki, söylenenler hep doğru. Suikastı plânlayanlar ve uygulayanlar, hep "derin devlet"in elemanları...
Peki ama, "derin devlet"in özdemir Sabancı'yı ortadan kaldırabilecek kadar "derin" olduğuna nasıl inanalım?.. Hele böyle "sudan" bir sebepten..
Raporu kim hazırlamışsa, masal anlatmış: özdemir Sabancı'nın uyuşturucu kaçırdığına veya kendi imkânlarıyla kaçırılmasına göz yumduğuna, kargalar bile konmaz...
Hadiseye "derin devlet"in bir yerinden sızmış olabileceği bile akla uzak bir ihtimâldir.
"Derin devlet" dediğiniz nedir? Görevini kötüye kullanan üç-beş görevli ve onların kullandığı beş-on serseri değil mi?..
Bunlardan hangisi Sabancı ailesine yönelecek kadar cesaret sahibidir?..