İstibdat sonrası Mısır
Arap dünyasında olup bitenler, eskisinden çok farklı yeni bir dönem ve sürecin başladığını düşündürürken, bir yönüyle “Eski tas, eski hamam, sadece tellaklar değişti” dedirten kaygı verici işaretlerle, “Artık güzel şeyler olacak” ümidi veren gelişmeler içe içe.
Tunus ve Mısır’da, Bin Ali ve Mübarek’in devrilmesi sonrasında benzer ve paralel süreçler yaşanıyor. Önceki rejimlerin dışladığı kesimleri bir ölçüde de olsa sisteme dahil etmeyi öngören yapılanmalara gidiliyor. Bu ise nisbî de olsa bir özgürleşme ve rahatlamayı beraberinde getiriyor.
Özellikle Mısır’da ümit verici işaretler var.
Bunlardan biri, darbeyle gelen Nâsır döneminden itibaren ağır baskı altında tutulup devlete bağımlı bir konuma getirilen bin yıllık Ezher Üniversitesinin eski özgür ve bağımsız konumuna tekrar kavuşturulması yönündeki taleplerin kuvvetli vurgularla seslendirilmeye başlanması.
Ve eşzamanlı olarak, Ezher’le İhvan-ı Müslimîn arasında otuz senedir kopuk olan bağların tekrar kurulup diyaloğun yeniden başlatılması.
Bu kopukluğun sebebi, Ezher’i kıskaca alıp adeta siparişle fetva veren bir kurum haline getirirken, İhvan’ı da “iç tehdit” sayarak bu camiaya karşı amansız bir mücadele yürüten istibdattı.
Şimdi o istibdat, en azından o şekliyle bitince hem Ezher, hem de Mısır başta olmak üzere Arap toplumlarında çok yaygın olup büyük ağırlığa sahip olan İhvan’ın birbirlerine yakınlaşması önündeki en ciddî engel ortadan kalkmış oldu.
Aradaki iletişimin güçlenmesi, hem Ezher’in özgürleşmesine, hem de kendi içinde siyaset ve radikal tavırlardan arınma mücadelesi vermekte olan İhvan’ın bu gayretlerine yardımcı olabilir.
Mısır’daki değişimin bir başka olumlu yansıması da Filistin’de kendisini gösterdi. Çoktandır araları açık olan, hattâ zaman zaman iç savaşı hatırlatan çatışmalara giren el Fetih’le Hamas ve diğer bazı Filistinli gruplar, aralarındaki ihtilâflara son vererek, “ortak hükümet” kararı aldılar.
Öncesinde Mübarek rejimi Hamas’a karşı İsrail’i dahi geride bırakan sertlikte bir tavır sergilemişti. O gidince bu tavır terk edilip, yerine, Filistinlileri ittifaka teşvik eden bir politika geldi.
Tabiî, bu gelişmenin arkaplanında, göreve gelir gelmez İslâm dünyasıyla yeni ve beyaz bir sayfa açma sözü veren Obama yönetiminin yaklaşımları da önemli bir faktör olarak görünüyor.
Ortadoğu barışının kilidini oluşturan Filistin meselesinde, Filistinlilerin bölünmüşlüğü çözümün en büyük engellerinden birini oluşturuyor ve bu durum en çok İsrail’in işine yarıyordu.
Hem bu ihtilâf, hem de bundan istifadeyle kafalarına göre hareket eden kontrol dışı Filistinli grupların rastgele eylemleri ile, bunları bahane eden İsrail’in acımasız misillemeleri, Filistin’i bir türlü içinden çıkamadığı kanlı bir kısır döngüye mahkûm etmişti. İnşaallah artık oradan çıkılır.
Yeter ki, Filistinlilerin ittifakı sağlam ve kalıcı olsun, yeni provokasyonlarla sabote edilmesin.
Ki, bu çeşit provokasyonların öncelikli hedeflerinin başında, gerek Ezher-İhvan yakınlaşmasına sahne olan, gerekse Filistin ittifakında etkili rol oynayan ve istibdat yadigârı yapıdan çıkış sürecinin kırılganlıklarını yaşayan Mısır geliyor.
Ülkede son günlerde yeniden alevlendirilmek istenen ve “Müslüman-Hıristiyan çatışması” şeklinde lanse edilen olaylar bu açıdan önemli.
Daha önceki benzer olayların yatıştırılmasında, Mısırlılık ortak paydasında bir araya gelen Müslümanlarla Hıristiyanların sergilediği ortak dayanışma son derece faydalı ve etkili olmuştu.
Ama görünen o ki, konu, yeni kaşımalara müsait bir provokasyon alanı olmaya devam ediyor.
Ve son hadiselerde, evvelce Mübarek rejiminin İhvan-ı Müslimîn’e karşı öne çıkarıp kullandığı bazı radikal unsurların aktif şekilde devreye sokulması da çok dikkat çekici ve düşündürücü.
Evet, istibdat rejimleri, ömürlerini uzatıp hükümlerini devam ettirebilmek için her yerde ve her zaman hep benzer taktiklere başvuruyorlar.
Ama artık inşaallah hepsi boşa çıkacak...