Yazılarda 20. yıl
Geçtiğimiz 5 Mayıs’tan itibaren, günlük yazılardaki 20. yılımıza girdik ve Nisan’ın son haftası itibarıyla da, Yeni Asya’daki fiilî hizmetimizin 33. senesini geride bıraktık.
1992’de başladığımız günlük yazılar, önceleri Köprü’den taşıdığımız “Satırarası” başlığı ile yayınlanıyordu. Daha sonra, Yeni Asya’da öteden beri devam edegelen “Tahlil” başlığının daha uygun olduğu yönündeki mülâhazalar üzerine Tahlil’e döndük ve “Satırarası”nı eşimiz devraldı.
19 yıl boyunca, kısa süreli tatiller ve seyahatler dışında ara vermeden günlük yazıları devam ettirebilmek, hele bizim şartlarda kolay bir iş değil.
Günlük yazıların yanı sıra, o işle birlikte tevdî edilen genel yayın müdürlüğü kapsamındaki görev ve sorumluluklar, meselenin ayrı bir boyutu.
Gazeteciliğin genel anlamda yorucu ve yıpratıcı bir meslek olduğu, işin içinde olanlarca hakkalyakîn olarak yaşanan ve genel anlamda da hemen herkes tarafından kabul edilen bir vâkıa.
Bizim, refiklerimize kıyasla daha dar ve kısıtlı imkânlarla çalışıyor olmamız, ekstra bir zorluk.
Bunlara, “bize özel” birtakım farklı sıkıntıların ve müşkilâtın da eklenmesi, yapılan işin yoruculuk ve yıpratıcılık katsayısını daha da yükseltiyor.
Bu şartlarda, 19 yıl boyunca her gün okuyucunun huzuruna çıkarak, gündemden bizi en çok ilgilendiren bir konuyu belirleyip, yine bize müteallik yönleriyle değerlendirmek, yorucu bir iş.
Söz konusu yorumları, Yeni Asya gibi bir misyon gazetesine temel oluşturan ortak referanslara uygun şekilde yapma gereğinin bize yüklediği ilâve sorumluluk da işin bir başka önemli vechesi.
Bu köşede çıkan her bir yazı, bir veya birkaç gün önceki gazete ve televizyon yayınlarında yer alan haber, bilgi ve yorumların dikkatle taranması, notlar alınması, gereksiz ayrıntıların ayıklanması, bizim bakış açımız itibarıyla öne çıkan noktaların tesbiti ve toplanan bilgilerin Risale-i Nur süzgecinden geçirilerek yorumlanması gibi aşamalardan oluşan bir sürecin sonunda yazılıyor.
Bu çalışma yapılırken, doğru ve maksada en uygun mesajın, yine çok itinalı ve dikkatli bir üslûpla verilmesi de, gözetilen çok önemli bir ölçü.
Bilhassa eleştirilerde, hakkın hatırını her hal ve şartta yüksek tutmayı, ama bunu yaparken kul hakkını ihlâl kapsamına girebilecek, mağduriyet ve incinmelere yol açabilecek ölçüsüzlüklerden kaçınmayı esas alan bir hassasiyet de gözetiliyor.
Her halükârda müsbet hareket, hakşinaslık, iyiniyet, samimiyet ve yapıcı tavır, bu hassasiyetin hep nazarda tutulan temel parametrelerinden.
“Olgu”ların fotoğrafı çekilirken, algıların buna uygun şekilde oluşması, yanlış algılamalara yol açılmaması noktasında da çok özen gösteriliyor.
Gelişmeler, olayları ve kişileri aşan geniş ve kalıcı bir perspektifte, fikir bazında, temel prensipler çerçevesinde yorumlanmaya çalışılırken, kişisel polemiklere hiçbir şekilde kapı açılmıyor.
Velhasıl, “Lâf olsun, torba dolsun” veya “Günü kurtarma” kabilinden geçiştirmeci yaklaşımlara tevessül edilmesi asla söz konusu değil, olamaz.
Her bir yazı için sarf edilen emeğin, burada zikretmediğimiz daha birçok detayı da mevcut.
Şu anda akla gelen ve gelmeyen birçok husus dikkate alınarak kaleme alınan yazılarda, yine de farkında olmadan, niyet ve kasıt dışı olarak yanlış algılamalara sebebiyet verilme ihtimali her zaman için var. Çünkü beşer hatadan hâlî değil.
Böylesi durumlar için öncelikle, istemeden ve fark etmeden de olsa incitmiş olabileceklerimiz varsa helâllik diliyor ve istiğfar ediyoruz. Ve bir kısmını anlatmaya çalıştığımız zorluk ve sıkıntılar içinde 19 yılı tamamlayıp bugünlere erişme nimetini bahşeden Rabbimize de şükrediyoruz.
Ve 2006 başından bu yana günlük aktüalitenin dışında, daha ziyade enfüsî ve hizmete müteallik konulara tahsisli bir formatta yazdığımız Pazar yazılarıyla beraber, bu 19 senelik yolculukta bize refakat eden değerli okuyucularımızdan, sıcak ilgi, katkı ve dualarının devamını rica ediyoruz.
Son nefese kadar bu çizgide devam niyazıyla.