AK Parti'nin ve Türkiye'nin geleceği
2006'nın ilk aylarında şöyle bir değerlendirmede yazısı yazmıştım: "AK Parti son dönemlerin en akılcı stratejisini uyguladı. Kendi politik hedefleriyle Türkiye'nin politik hedeflerini örtüştürdü. AK Parti'yi büyütecek veya küçültecek ne varsa, Türkiye'yi de rahatlatacak veya bunaltacak hususlardı. Bu yüzden AK Parti'yi hedefinden saptırmak, bir anlamda Türkiye'yi hedeflerinden saptırmak anlamına gelecekti ki, bunu göze almak ancak sorumsuzca bir gözü karalık gerektirecekti."
AK Parti'nin kendi geleceğiyle Türkiye'nin geleceğini örtüştürecek mahiyette politikalar izlemiş olması bugün gelinen noktada çok daha anlamlı bir hal almıştır.
AK Parti'nin Avrupa Birliği üyeliğine verdiği önem ve bu çerçevede gerçekleştirdiği demokratik dönüşüm Türkiye için hayati derecede önemlidir. AB perspektifi, Türkiye'yi sadece çağdaş uygarlık çizgisinde tutmuyor, aynı zamanda devletin "yönünü" de belirliyor. AK Parti'nin AB ekseninde kendisini konumlandırması ne kadar önemliyse, Türkiye'nin bu eksende tutunabilmesi de önemlidir.
Aynı şekilde açılan dava, Türkiye'nin AB perspektifini de ciddi şekilde etkileyecektir.
AK Parti'nin kendisini merkez partisi olarak konumlandırarak, çatışmacı kimlik siyasetinden uzak durması, her türlü farklılığa kucağını açarak "birlik siyaseti" izlemesi ne kadar gerekliyse, Türkiye'nin birlik ve bütünlüğünü koruyabilmesi için de aynı yaklaşım o kadar gereklidir.
AK Parti'nin maruz kalacağı sıkıntılar, bu anlayışın da sarsıntı geçirmesi anlamını taşıyacaktır.
AK Parti'nin serbest piyasa ekonomisine, yabancı sermaye ve yatırımlara, dünyaya açık bir rekabete taraftar olması kendi pozisyonu için ne kadar anlamlıysa, Türkiye'nin ekonomik performansı için de bu ekonomik yaklaşım o kadar anlamlıdır.
AK Parti'nin kendi siyasi geleceği açısından hayati derecede önemli gördüğü demokratik ve ekonomik istikrarı gözetmek, çatışmacı ve ayrışmacı yaklaşımlar yerine birleştirici ve uzlaştırıcı yaklaşımları savunmak, Türkiye'nin geleceği açısından da aynı derece önemlidir. AK Parti'ye yönelen oklar, öncelikle Türkiye'nin güven ve istikrarını vuracaktır.
Temel yaklaşımlar, politikalar ve vizyon açısından AK Parti'yi büyütecek veya küçültecek her durum, aynı zamanda Türkiye'yi de güçlendirecek ya da zayıflatacak bir durumdur.
AK Parti'nin siyasi kaderiyle Türkiye'nin kaderi benzer yaklaşım ve hassasiyetlere endekslenmiş durumdadır. AK Parti'ye yönelecek her tutum, aynı zamanda bu yaklaşımlara yönelmiş olacaktır.
Bu gerçeğin her geçen gün daha iyi anlaşılmaya başlandığını görüyoruz. Makul ve mantıklı hareketin neyi gerektirdiği çok açık... Ancak bunun karşısında daha belirsiz, ne yapacağını bilemeyen, bugünü atlatalım yarını düşünürüz kolaycılığına sığınan sorumsuz görüşler de yok değil.
Oysa bir ülkenin kaderi belirsiz, hesapsız, tutarsız yaklaşımlara feda edilmemelidir.
AK Parti'nin siyasi muarızlarının böyle bir beklenti içinde olmaları kısmen doğal karşılanabilir, ancak bu mesele siyasi tarafgirlikle değerlendirilemeyecek kadar hayati bir meseledir.
Türkiye'yi onlarca yıl geriye götürecek bir belirsizliğe, kaos ve krize kimse yol açmamalıdır.
Demokrasi ve hukuk, kilitlenmeleri aşabildiği oranda güç sahibidir. Yeni kilitlenmeler ve çözümsüzlükler üretmek çıkar yol değildir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.