Ölümü düşünmek...
çin depreminde ve eski adı Burma olan, içinde yıllar yılı zulüm gören Müslümanların da yaşadığı Myanmar’daki kasırgada bir anda yüzbinlerce insanın ölüvermesi; savaşların, katliamların ve felaketlerin hiç eksik olmadığı coğrafyamızda ve dünyamızda sürekli insan ölümlerine tanık olunması, bizi “ölüm”ün ve “hayat”ın anlamını Kur’ân ışığında bir kez daha düşünmeye yöneltti. Doğrusu, dünya hayatının hızlı koşusu ve nefsani arzular, ihtiraslar insana ölüm gerçeğini gereği gibi düşünmekten ve ölümün, dolayısıyla da hayatın anlamını kavramaktan uzaklaştırıyor. Rabbimiz ise Mülk sûresinde şöyle buyurur:
“O (Allah) amel bakımından hanginizin daha iyi/güzel olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı” (67/2)
Bu hikmet yüklü âyette; “ölüm”ün “hayat”tan önce zikredilmesi hayli ibretâmizdir. İmtihandan ibaret olan dünya hayatı, anlamını “ölüm” gerçeği ile bulur. Dünya hayatının ebedi değil ölümlü/sonlu olması, bu dünyadaki herşeyin hesabının-kitabının görüleceği bir ahiret yurdunu ilzam eder. Ne ki insan, dünya hayatını ebedi sanarak bu dünyayı önceler, ahireti ise ihmal ve imhal edip unutur. Kıyâmet gerçeğinin hatırlatıldığı Kıyamet sûresinde (75/21-22) bu insani zaaf çok net ifade edilir:
“Hayır! Doğrusu siz, çarçabuk geçen/dünya hayatını seviyor, ahireti ise bırakıyorsunuz.”
İmtihandan ibaret olan ve göz-açıp kapayıncaya kadar geçen bu dünyayı ve nimetlerini ebedi zannetmek dehşetli bir yanılsamadır. Zira Ahiret’e oranla Dünya hayatı “bir saat” gibidir(30/55). Dünyanın sonlu/geçici olduğu ‘sözde’ itiraf edilebilir, ancak bu hakikatin düşünce ve davranışlara yansıması ‘özde’ farklı olur; dünya nimetlerine karşı tutuma gelindiğinde iş değişir yani yollar asıl burada ayrılır: İnkancılar, “Ahiret’e tercih ettikleri Dünya hayatını severler.” (14/3) Oysa Dünya Ahiret’in tarlasıdır (42/20). Ahiret ebedi karargâhtır (40/39). Bu hakikatlere binaen, müminler, Ahiret hayatını Dünya hayatına tercih edenlerdir; yani bu dünya hayatını Ahiret için yaşayanlardır.
Müminler, geçici dünyanın imtihan olduğunun bilincindedir: “Andolsun ki sizi, biraz korku, biraz açlık, biraz da mallardan, canlardan ve mahsullerden yana eksiklikle imtihan edeceğiz, sabredenlere müjdele.” (2/155)
Bu dünya hayatının en hakiki imtihanı ise, “canların eksilmesi” yani ölümdür; zira ölüm geldiğinde ne malın, ne ürünün ne de diğer nimetlerin anlamı kalır. Böylece dünya hayatının gerçek anlamı “ölüm”le yani ölüm gelip çattığında ortaya çıkar. Mülk sûresinin 2. âyetinde “ölüm”ün “hayat”tan önce zikredilmesi hususu bu bağlamda çok iyi anlaşılmalıdır.
Elmalılı Hamdi Yazır Hak Dini Kur’ân Dili’nde, bu âyeti tefsir ederken Beydâvî’nin izahını aktarır: “Birisi, "Siz ölüler idiniz. O sizi diriltti. Yine öldürecek, yine diriltecek..."(2/28) âyetindeki mânâya işaret olması, diğeri de ölümün yararlı işler yapmaya daha fazla götürmesi nükteleridir. Birincisi, yok iken verilen hayat nimetine şükür açısından, ikincisi de onu zorla alacak olan ölümü unutmayarak hayata zarar veren kötülüklerden sakınma itibariyle güzel amele çağırır.” Elmalılı şöyle devam eder: “Asıl yararlı işler yapmaya sevkeden sebep, yalnız ölüm düşüncesi değil, ölümden sonraki hayata inanarak yaşanan hayattan o suretle istifadeyi düşünmektir. İşte "ölümü ve hayatı yarattı" âyetinde ölüm ve hayattan maksat, cins olma itibariyle ölümün önce zikredilmesi "Siz ölüler idiniz O, sizi diriltti" âyeti noktasından şükür ile yararlı işlere sevketme nüktesini ifade edebilirse de, asıl nükte, "yarattı" karinesiyle "Sizi öldürecek, sonra yine diriltecek" âyetinde öldürme ve diriltme ile ifade edilen "ölüm ve hayata" işaret olup, burada ölümden maksadın yaratmak ve öldürmekle ilgili olan dünya hayatının arızî ölümü, hayattan maksadın da o ölümden sonra ebedî olarak gerçekleşecek olan ahiret hayatı olduğunu anlatmaktır. Bu suretle önce ölümü göz önünde bulundurmakla beraber, asıl neticenin ölüm değil, hayat olduğunu, fakat Hadid Sûresi'nde geçen "Bilin ki dünya hayatı ancak bir oyun, eğlence, bir süs, aranızda bir övünme ve daha çok mal ve evlat sahibi olma isteğinden ibarettir. Tıpkı yağmurun bitirdiği ve ziraatçıların da hoşuna giden bir bitki gibi önce yeşerir, sonra kurur da sen onun sapsarı olduğunu görürsün; sonra da çerçöp olur. Ahirette ise çetin bir azab vardır. Yine orada Allah'ın mağfireti ve rızası vardır. Dünya hayatı aldatıcı bir geçimden başka bir şey değildir."(57/20) âyetiyle tasvir edilen bir gurur sermayesi, bir aldatış zevkinden ibaret olan dünya hayatı değil, sonunda ya şiddetli bir azab veya mağfiret ve hoşnutluk gerçekleşecek olan "Bu dünya hayatı sadece bir oyun ve eğlenceden ibarettir. Ahiret yurduna gelince işte asıl hayat odur..."(29/64) âyetiyle de beyan edildiği üzere, bilenler için hakikatte sırf hayattan ibaret olan ahiret hayatının bağış ve hoşnutluğu ve Allah'ın şiddetli azabından sakınarak mağfiret ve rızasına ermek gayesi ve bu vechile Allah'ın mülkünde insanlardan istenen ne ölüm ne de onunla sonuçlanacak olan fâni hayatta kalmak değil, hayattan hayata geçişle ilerideki daha üstün hayata yükselmek için yararlı işler yapmada yarışa gayret görevi bulunduğunu bildirmektir.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.