Yener Dönmez

Yener Dönmez

İstihbarata (sakın) karşı koyma

İstihbarata (sakın) karşı koyma

İKK yani istihbarata karşı koyma, çok basit; savaşın kazanılmasına yardımcı olacak her türlü bilgi, belge ve materyallerin düşmanın eline geçmesini engellemek için alınacak tedbirler bütünüdür.
Peki niye başlıkta “sakın” dedik?
Tabii ki Genelkurmay Başkanlığı İKK Güvenlik Daire Başkanı M. Mutlu Arıkan’dan dolayı.
TSK’dan son yıllarda yüzlerce, belki de binlerce belge sızdı basına.
Bu belgelere bağlı olarak onlarca dava açıldı.
Koca Genelkurmay Başkanları bu “kağıt parçaları” yüzünden ko(z)mik durumlara düştüler.
Buna rağmen bu sızmalara karşı hiçbir tedbir alınamadı.
Hiç merak ettiniz mi acaba, kim bu sızmaların engellemesinden sorumlu kişi? Hiç kimse bunu sormuyor.
Kim sızdırdı diye yer yerinden oynuyor ama, “Kim kanunsuz iş yapıyor? Kim sızmaları engelleyemiyor?” diye sorulmuyor.
TSK’da bu tedbirlerin alınmasından sorumlu olan bir numaralı kişi “Tümgeneral Mutlu Arıkan”dır.
Peki ne yapıyor bu komutanımız?
Şimdiye kadar sızdıranları bulabilmiş midir?
Tabii ki hayır.
O, onunla uğraşmıyor zaten.
Belki de umudunu kestiği içindir. Ama her şeye rağmen 3 yıldır koltuğunda oturuyor.
Şu son zamanda ortaya çıkan İlker Başbuğ ile Osman Paksüt görüşmesi ile ilgili belge bile Paşamızı pek yerinden oynatmadı.
Hani geçenlerde Başbuğ’un, Paksüt’le AK Parti’yi devirme üzerine yaptığı gizli görüşme ile ilgili basına bir bilgi notu düşmüştü.
Bunun üzerine hemen basın bilgilendirilmişti: “Elimizde böyle bir belge bulunmamaktadır” diye...
İki gün sonra bir belge daha düştü.
Meğerse 2009’da bu belge incelenmiş, karşısına da “Gizliliği kalkmamıştır” ibaresi yazılmış ve sivil savcılığa gönderilmiş.
Kim yazmış?
İKK Güvenlik Dairesi.
Kime göndermiş?
Adli müşavirliğe.
O da almış sivil savcılığa göndermiş.
Bunu hatırlayamadılar ki “Elimizde böyle bir belge bulunmamaktadır” deyiverdiler hemen.
O tarihte İKK Daire Başkanı kimdi acaba?
O da hatırlayamadı herhalde...
Genelkurmay Başkanı hayatını bu makama adasın, sen onun adına bilgilendirme notu koy!
Hem Paşa’nın kişiliğini, hem makamını, hem de kurumun güvenilirliğini doğru dürüst araştırmadığın bir hususta tartışmalı hale getir.
Aynı hatayı astları kendisine karşı yapsa ne yapardı acaba?
Paşa’nın, Deniz Kuvvetleri İstihbarat Başkanı Caner Bener ile birlikte Can Ataklı’yı besleyerek kamuoyunu yönlendirme işini de unutmayalım.
Balyoz’da ele geçen “Darbeyi destekleme durumu” tarzındaki çizelgede isminin karşısına bir adet artı (+) konulmuştu.
Onca darbe planı ve belgenin doğruluğuna yüzde yüz emin olup da yıllardır inkar edebilmenin hakkı bir artı (+) mı olmalıydı?
Beş yıldızlı artı bulunması gerekmez miydi?
Hatırlarsanız Genelkurmay 2. Başkanı Arslan Güner’in ismi bir dinleme aracı ile anılmıştı.
Hani o yüksek teknoloji ile donatılmış, teröristleri dinlemek için alınmış ama Ankara içinde dolaşan seyyar araç.
Bilin bakalım o araç için bilirkişi olarak kim atandı?
Elbette ki istihbarata karşı konulacak bu duruma Mutlu Paşamız bilirkişi oldu. Hem de MEBS Başkanlığı’nda onca bilgisayar mühendisi varken.
Peki acaba Mutlu Paşa’nın teknoloji ile bir alakası var mı?
Elindeki cep telefonu dışında açıp kapattığı teknolojik bir alet var mı?
Bilinmez!
Her şey bir yana, İKK konusunda ordunun ve harp durumunda 70 milyon Türk halkının gözünün içerisine baktığı insandır.
İnsan üzülüyor tabii...
Bu kadar sızma ve bilgi ihlali yaşandı ve hâlâ yaşanıyor.
Aslında İKK Güvenlik Dairesi, bu bilgi sızmalarına karşı gerekli tedbirleri almayarak asli görevini yapmıyor ve bu görevi ihmal ediyor.
Böyle İKK ancak düşmanı sevindirir.
İKK Başkanı, sıralı komutanlara sızmaların sebebi olarak “İçimizde hainler var, satın alınmış insanlar var” diyerek, olayı çok basite indirgeyip “görevi ihmal” suçunu sümenaltı etmeye çalışıyor.
Şayet böyle bir gerekçe belirtmemiş olsa, komutanların “İKK Başkanı olarak niye tedbir almıyorsun? Bu nasıl görev anlayışı?” gibi sorularına muhatap olmak zorunda kalacak.
İnsan, Paşa üç senedir komutanlarını yanıltıyor mu acaba diye düşünmeden edemiyor.
Yoksa, şimdiye kadar hakkında gerekli işlem yapılırdı.
Tabii bu ihmallere göz yuman birisi varsa; o da İstihbarat Başkanı Korgeneral İsmail Hakkı Pekin’dir.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ali menfaatini kendi şahsi menfaatlerinden üstün tutan bir general, bu tür mazeretlerin arkasına sığınmaz, böyle uluorta ordunun değerli mensuplarını hainlikle itham etmez ve üzerine düşen görevi en iyi şekilde yapıp, sızmalara karşı tedbir alır.
Mutlu Paşa, görevini hakkıyla yapmış olsa idi; Murat Yetkin’in dediği gibi “Karargah kevgire dönmezdi.”
Şu konuda kendisine hak vermek lazım. Bu kadar usulsüz belgenin hazırlandığı bir ortamda, onlarca dava açılmışsa ve bu davalar hâlâ sızan belgelerle besleniyorsa belki de istihbarata karşı koymamak lazım?
Ki her şey gün yüzüne çıksın, ülke nefes alsın. İhlallerin ve sızmaların olmasını istemiyorsanız, en başta verilen görevin dışına çıkmamanız gerekir. Üzerinize vazife olmayan işleri yaptıkça ve yapanlara da çanak tuttukça hem asli işinizi hem de gayri hukuki işleri elinize yüzünüze bulaştırmanız kaçınılmaz olur. Geçmiş 4 yıl bu örneklerle doludur.
Mutlu Paşa’ya “İstihbarata Karşı Koyma” dediler, Paşa da “Emredersiniz karşı koymam” deyip tersten anladı herhalde.
İşte işin özeti bu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yener Dönmez Arşivi