Şike, meslek ahlakı ve siyaset
Türkiye’yi günlerdir “futbolda şike” iddiaları meşgul ediyor. Meğer milletin huzurunda oynanan bazı futbol maçları bir tiyatroymuş. Emniyet teşkilatının başarılı çalışmaları sonucu bilgi sahibi oluyoruz... Şike olayları futbolda meslek ahlakının hangi seviyelerde olduğunu gösteriyor. Aslında tüm futbol camiasına zarar veren bu tür girişimler belki de uzun süredir devam ediyordu. Başlangıçta rahatça yapılan sahtekarlıklar sıradan olaylar olmaya başlamış... Oldukça ağır cezalara rağmen yapılıyor olması gözlerini ne kadar hırs bürüdüğünü ortaya koymaktadır. Sadece faillerin bulunması değil esas olan futbol ahlakını, meslek ahlakını bu insanlara kazandıracak çalışmaların, eğitimin yapılmasıdır. Bu sadece futbol için değil her meslek için ve bilhassa siyaset için de söz konusu olmalıdır ve bir ülkenin kalitesini ortaya koyan önemli bir parametredir.
İşin enteresan tarafı şike olayları Meclis’te CHP ve BDP’nin yemin etmemeleri ile ortaya çıkan krizin üstünü neredeyse örtmüş oldu. Bu durum partilerin yemin etmeyerek gündemde kalma ve böylece toplumu etkileme stratejilerini engelledi... Bu arada Meclis Başkanlığına Cemil Çiçek seçildi. Sayın Çiçek rahmetli Özal’ın kurmaylarından... Başta Kürt meselesi olmak üzere Özal’ın güvendiği ve devleti iyi tanıyan bir siyasetçi... Fazilet Partisi’nin ve AK Parti’nin kapatılma davalarında Anayasa Mahkemesi’nde bu partileri savunan bir demokrat... Ayrıca 27 Nisan e-muhtırasına karşı dik duruşu ile Türkiye’nin demokratik hayatına en önemli katkıyı yaptı, tarihi görevini yerine getirdi. Onun yeni sivil anayasa yapılmasında hayati katkılarının olacağına inanıyorum ve başarılar diliyorum. Nitekim böyle bir Meclis Başkanı’nın verdiği güven ile CHP ve BDP’nin yemin etmeme eylemlerinde yumuşama eğilimleri ortaya çıktı. Bu vesile ile 61. Hükümetin kurulmasının da ülkemiz için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.
Tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer kürkçü dükkanıdır
BDP’nin bir taraftan mecliste 29 milletvekili ile grup kurmak için müracaat etmesini diğer taraftan Diyarbakır’da grup toplantılarını yapıyor olmasını yeni dönem taktiği olarak değerlendiriyorum... Ayrıca geçen seçime göre daha başarılı olarak gördükleri son seçim sonuçları onları sarhoş etti. Bu seçimde PKK’nın şehir yapılanması KCK, seçmen listelerinden takip ederek Kürtlerin mutlaka bağımsız adaylarına oy vermesini sağlamaya çalıştı. BDP’nin aday gösterdikleri şehirlerde Kürt vatandaşların KCK ile kıskaca alınacağı, alınmaya çalışılacağı seçim öncesi basına yansıyan haberler arasındaydı. Kürt vatandaşlarımızı PKK’nın tehdidinden koruyacak yeterli önlem alınmıyor, alınamıyor... BDP’nin tek başına hareket etmediği herkesin bildiği bir gerçek. Bir diğer gerçek ise PKK’nın varlığına bağlı olarak BDP’nin efelenmesidir... Bu şartlarda devleti istedikleri noktaya getireceklerini düşünüyorlar!.. Bu çok kötü bir durum. İstedikleri sonuç ülkenin bölünmesi ise bunun sonu hüsrandır. İki toplumun çatışmasına neden olacak bu girişimlerden bir an önce vazgeçilmelidir. Çarpıştırılan iki testiden biri kırılabilir ancak diğeri de zarar görür. BDP bu davranışları ile düşündüklerinin provasını yaptı ve şimdilik bu kadarını yeterli gördü.
Türkiye’deki siyasi irade Kürt sorununun çözümünü istiyor, bu açık... Çünkü bunun her iki toplum için zararı ortada... İki toplumun karşı karşıya getirilmesi üzerine siyaset kurulamaz. Ayrıca PKK’nın terörü sürdürerek Kürt sorununun çözümüne katkısı olamaz. TBMM’de, PKK tehdidi varlığını sürdürürken, yapılacak çalışmaların sonuçları toplumda kabul görmez, Türk insanını incitir. Bu durum sonuçta siyasi otoritenin seviye kaybetmesine neden olur. Bunu AK Parti’nin de isteyeceğini zannetmiyorum. Nitekim demokratik açılımda ümitler dağdan inmenin gerçekleşmesine bağlıydı. Habur kapısı özel olarak dizayn edildi, ancak çözüm olmadı. Bundan sonra yeni sivil anayasa çalışmaları devam ederken beklenen, PKK’nın silah bırakma programının uygulanması olmalıdır.
Diğer taraftan CHP meclise geliyor, yapılan faaliyetleri izliyor ancak yemin etmediği için faaliyetlere katılamıyor. Yargının verdiği karar böyle mi değişir? Onların durumu BDP’den daha kötü... Tıpkı bir davete katılan ancak ikram edilen yiyeceklere dokunmayan(!), sadece seyreden birileri gibi... Kılıçdaroğlu’nun yaptığı bu son hata onun CHP’deki geleceğini etkileyecektir. Bu zihniyetin yani Ergenekon avukatlığına soyunanların toplumdaki siyasi itibarı zayıflıyor, bilsinler... Ergenekon sanığı iki tutuklunun serbest bırakılması için kendilerini aciz duruma düşürdüler... Artık yemin meselesi her iki parti için de gündemden düşmeli...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.