Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Annan planını Rumlar kabul etseydi ne olacaktı?

Annan planını Rumlar kabul etseydi ne olacaktı?

AK Parti iktidarının ilk yıllarında estirilen hava Kıbrıs'ta kesin çözüm ve AB üyeliği idi. Sanki bu iki konu AK Parti'nin olmazsa olmazıydı. Hatta denebilir ki Kıbrıs'ta çözüm AB üyeliğinin önünü açacak düşüncesi yaygındı. Bu hava içinde 2004'te Annan Planı gündeme geldi ve AK Parti iktidarı Annan Planı'nın kabulü için KKTC'ye bastırdı. O günlerde Annan Planına karşı çıkan, reddedilmesi gerektiğini söyleyenler suçlu ilan ediliyordu. Bu konuda sadece iktidar partisi değil, destek veren medyada da benzer hava estiriliyordu. Hatta iktidara destek vermek, Denktaş'ın gücünü kırmak için bir takım iddialarda gündeme getiriliyordu. Bu iddiaların doğru ya da yanlışlığını tartışıyor değilim. Ancak, Denktaş ömrünü Kıbrıs davasına adamış bir insandı. Netice itibariyle Denktaş ve onunla aynı çizgide olan KKTC'li siyaset adamları ikinci plana itildi. Ortaya Mehmet Ali Talat çıktı. Talat çok iddialıydı. Sorunu çözecekti. Hatta sorunun çözülememesinde Rumları değil, Denktaş ve arkadaşlarını sorumlu tutuyorlardı. Bunun için Annan Planı'nın kabulü yönünde kampanya yürüttüler. Rum Kesimi ile müzakerelerin hemen başlatılması yönünde çaba gösterildi. Neticede ne oldu diye geriye dönüp baktığımızda Kıbrıs Türk Kesimi Annan Planı'nı kabul ederken Rumlar reddetti ve ilk seçimde de Talat ve yandaşları seçimleri kaybetti.

Annan Planı'nın Kıbrıs Türkleri tarafından kabul edilmesine karşılık Rumlar tarafından reddedilmesi Türkiye'nin elini güçlendireceği ileri sürüldü. Rumların uluslararası platformda uzlaşmaya zorlanacağı gibi bir hava estirilmeye başlandı. Aradan geçen zaman gösterdi ki Rumların zorlanması bir yana sürekli destek görüyor, aksine Rumların şartlarını kabul ederek bir anlaşma sağlanması için KKTC ve Türkiye'ye baskı yapılıyor. Dünya kamuoyunun desteğini arkasında gören Kıbrıs Rumları ise kendi istekleri doğrultusunda bir anlaşma dışında anlaşmaya yanaşmıyorlar.

Başbakan Erdoğan'ın Kıbrıs Barış Harekatının 37. yıldönümü münasebetiyle yaptığı açıklama bizim yıllardan beri söylediklerimizin tekrarı mahiyetindeydi. Bu tespiti 'Biz dememiş miydik?' anlamında kesinlikle yapıyor değilim. Ortada bir doğru varsa bu herkesin ortak değeridir. Ancak, bu noktada ister istemez insan sormadan edemiyor: "Annan Planı Rumlar tarafından da kabul edilseydi ne olacaktı? Bugünkü tespitler o gün için geçerli değil miydi?"

Başbakan'ın 5 madde halinde sıraladığı isteklere katılmamak mümkün değil. Söz gelimi Başbakan Kıbrıs sorunu çözülmezse Rumların dönem başkanlığında Türkiye-AB ilişkileri donar diyor. Görünen o ki Kıbrıs sorunu çözülmeyecektir. Buna karşılık Rumların dönem başkanlığı ne olur bilinmiyor. Bu arada Rumlara çağrısının da bunca yıldır olduğu gibi bundan sonrada karşılık bulmayacağını söylemek yanlış olmaz. Hemen belirtelim ki bunları çözümsüzlükten yana olduğumuz için belirtiyor değiliz. Rumları bilen herkes için bunu söylemek mümkündür. Bu arada garantör devlet olarak Yunanistan'ın üzerine düşeni yapması isteği de havada kalmaya mahkumdur. Yunanistan şu sıralarda Kıbrıs konusunda eğer sessiz kalıyorsa boğuşmak zorunda kaldığı sorunlar sebebiyledir. Yoksa Yunanistan yıllardan beri olduğu gibi bugünde Kıbrıs kendinse ait görmektedir. Bu arada Başbakan Erdoğan BM'den de 2004 Annan Rapor'nun açıklanmasını istiyor. Annan Planı ortada duruyor ve bu plan çerçevesinde Kıbrıs'ta referandum yapıldı. Rumlar reddetti de ne oldu? Bir müeyyide mi uygulandı?

Demek istediğim o ki, uluslararası alanda uzun yıllara dayanan cepheler oluşmuştur. Bu cepheler içinde yoğun bir dayanışma söz konusudur. Bu dayanışma çerçevesinde ABD ve AB, Yunanistan ve Kıbrıs Rumlarını üzecek bir tavır ortaya koymazlar. Koyarlarsa ne olur? Sorun çözülür. Ama ABD ve AB için Kıbrıs sorununun çözümünün tek bir yolu vardır o da KKTC ve Türkiye'nin Rumların isteklerini kabul etmesidir. Bu ise çözüm değil, çözümsüzlüğü beraberinde getirir, adayı 1974 Kıbrıs Barış Harekatı öncesi şartlara geri götürür. Böyle bir durum Türkiye tarafından çözüm olarak kabul edilebilir mi? Bu soruya 'evet' diyecek bir siyasetçinin olduğunu sanmıyorum. 2004'te AK Parti iktidarının Türkiye'nin Kıbrıs politikasındaki değişikliği bir takım beklentilere dayanıyordu. O beklentilerin gerçekleşmediği, hatta gerçekleşmeyeceğini görenlerin eski yanlışa bir daha dönmeleri mümkün değildir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi