Yener Dönmez

Yener Dönmez

Paşa’dan açıklama!

Paşa’dan açıklama!

TSK Sağlık ve GATA Komutanı Korgeneral Orhan Akbaş aradı...

Yazılarınızı sürekli takip ediyorum. Dengeli yazılar yazıyorsunuz ancak benim de adımın geçtiği yazınıza bazı itirazlarım var” dedi.

Hem tanışmak hem de izahatlar yapmak üzere beni makamına davet etti. Yoğunluk sebebiyle Akbaş’ın davetine icabet edemedim ancak, açıklamasını değerlendirebileceğimi söyledim.

Akbaş’ın açıklaması şöyle:

“Yazınızda: ‘... Konunun anlaşılması açısından taze bir örnek verelim: TSK Sağlık Komutanlığı görevini yürütmekte olan Korgeneral Orhan Akbaş’ın dosyası. Rüşvet aldığına dair kuvvetli şüpheler var olduğu halde ve zamanın Elazığ Askeri Savcısı Bülent Ulaş’ın yasal olarak görevsizlik kararı verip Genelkurmay’a gönderdiği dosya neden hâlâ işleme konulmadı? Görev yapan bir paşa hakkında bir suç isnadı bu kadar kontrolsüz, denetimsiz ve keyfi bir uygulama ile sümenaltı yapılabilir mi? Maalesef bu sümenaltıları al gülüm ver gülümlere neden oluyor ki; hepsi yasadışı. Korgeneral Orhan Akbaş’ın dosyasını sümenaltı eden Hıfzı Çubuklu 2010 yılında hakkındaki bir dava nedeniyle İstanbul özel yetkili savcılığınca çağrıldığında imdadına Sağlık Komutanı Korgeneral Orhan Akbaş yetişti. İstediği gün kadar hasta raporu verilmesine aracılık eden Orhan Akbaş, Hıfzı Çubuklu’nun kolayca rapor almasına önayak olmuş ve böylece hakkındaki rüşvet iddiası dosyasının sümenaltı edilmesinin de diyetini ödemiş oluyordu.’ İfadeleri kullanılmış.

Yazının yukarıda alıntı yapılan kısmında; benim rüşvet almak gibi onursuz, aşağılık ve yüz kızartıcı bir suç işlediğim konusunda kuvvetli şüpheler bulunduğu, hatta bu sebeple hakkımda Elazığ’da Askeri Savcılık tarafından soruşturma dahi başlatıldığını, daha sonra hakkımdaki dosyanın görevsizlik kararıyla (görevli savcılık sıfatıyla soruşturmaya devam etmek üzere) Genelkurmay Başkanlığı Adli Müşavirliği’ne gönderildiğini fakat Hıfzı Çubuklu’nun görevini yapmaktan kaçındığını ve keyfi biçimde beni kurtarmak amacıyla dosya hakkında hâlâ işlem başlatmadığını, benimse vakti geldiğinde geçmişte işlediğim bu suçları ortaya çıkartmayan ve saklayan Hıfzı Çubuklu’ya vefa borcumu ödemek adına TSK Sağlık Komutanı olarak yetkilerimi kötüye kullanmak suretiyle gerçeğe aykırı rapor düzenlenmesi için aracılık ettiğim iddia edilmiştir.

Kara Harp Okulu’ndan mezun olduğum 1974’ten bugüne kadar ve tüm hayatım boyunca hakkımda rüşvet veya benzeri yüz kızartıcı bir suç nedeniyle başlatılmış bir tek soruşturma dahi bulunmamaktadır. İddia edildiği gibi Elazığ 8. Kolordu Askeri Savcılığı tarafından benim hakkımda başlatılmış bir soruşturma var ise bu soruşturmaya ilişkin kayıtların ve sonrasında verildiği iddia edilen görevsizlik kararının anılan savcılığın kayıtlarında yer alması gerekir. Hiçbir dayanak göstermeden ve hiçbir bilgi ve belgeye dayanmadan tarafıma haksız ve ağır ithamlar yöneltilmiştir. Sonuç olarak mesleğim adına hiçbir suç işlemedim ve tüm meslek hayatım boyunca hakkımda başlatılmış hiçbir soruşturma da bulunmamaktadır. Bu sebeple de Genelkurmay Başkanlığı Adli Müşaviri Tümgeneral Hıfzı Çubuklu’nun sakladığı, hakkında işlem yapmaktan kaçındığı bir dosyam bulunmamaktadır.

Tümgeneral Hıfzı Çubuklu 11 Ağustos 2010 tarihinde saat 14:33’de ‘koroner arter hastalığı’ nedeniyle yirmi gün istirahatla taburcu edilmiştir. Hastaya tanı koymak ve istirahat süresini belirlemek uzman hekimlerin yetkisi dâhilinde bir konudur. Ben 11.08.2010 tarihinde bir önceki Türk Silahlı Kuvvetleri Sağlık Komutanından görevi devir – teslim töreniyle teslim almıştım. Benim henüz aktif olarak göreve başlamadığım ve halen görev devir-teslim törenim yapıldığı bir sırada Tümgeneral Hıfzı Çubuklu uzman hekiminin raporuyla taburcu olmuştur. Verilen raporda ve yapılan işlemde benim hiçbir etkim olmamıştır ve olması mümkün de değildir. Raporlara müdahale etmek gibi bir yetkim olmadığı gibi böyle bir niyetimin olabileceğinin telaffuz edilmesini dahi hakaret olarak kabul ederim. Kaldı ki daha göreve başladığım ilk gün ben devir-teslim töreniyle meşgulken taburcu edilen bir hasta için böyle bir iddianın ileri sürülmüş olması iddia sahibi açısından hicap duyulacak bir durumdur. Hekimler tarafından düzenlenecek raporlara ve istirahat sürelerine müdahale etmek suçtur. Hakkımda ileri sürülen rapora müdahale ettiğim yönündeki iddia da yukarıda açıkladığım diğer iddia gibi tamamen gerçek dışıdır.

Gazetecilik meslek ahlakı ve meslek kuralları, bir gazetecinin göstermesi gereken titizlik, iftiranın Türk Ceza Kanunu’nun 267. Maddesi’nde suç olarak düzenlemiş olması karşısında yasalara saygılı bir yurttaşın göstermesi gereken özen ve vicdan sahibi bir insandan beklenecek objektif davranış yükümlülüğünü dahi bir an için unutalım. İftira ve gıybet ‘kul hakkı yemek’ olduğundan yüce Allah’ın Kur’an-ı Kerim’de açıkça yasakladığı (Hucurat Suresi 12. Ayet, Nisa Suresi 112. Ayet) davranışlardandır. Bir Müslüman için yalnızca Kur’an-ı Kerim’deki bu hükümler dahi doğruluğunu araştırmadan kesin ifadelerle iddiada bulunmaktan kaçınmak için fazlasıyla yeterli olmalıydı. Tüm bunlardan sonra haber kaynağının derhal açıklanmasını ve iddiaların somut, açık delillerin ortaya konmasını bekliyorum.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yener Dönmez Arşivi