Sağlık Bakanı üniversite hastanelerini neden istiyor?
Bir süredir Sağlık Bakanı Recep Akdağ üniversite hastanelerinin Sağlık Bakanlığı’na devri ile ilgili konuyu gündeme getiriyor. Üniversite hastanelerinin hem yönetimlerinin ve hem de eğitimlerinin birlikte yapılmasının mümkün olmadığını; isterlerse Bakanlığın kontrolündeki “uzmanlık eğitimlerini” de üniversitelere devredebileceklerini ifade ediyor. Bunu söylerken de üniversite hastanelerinin perişan hale getirilmiş(!) durumunu öne sürüyor... Ancak Üniversite Hastaneleri Birliği Başkanı ve İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Yunus Söylet bu konu hakkında aynı düşünceye sahip değil. Rektör Söylet, Sağlık Bakanı’nın açıklamasının ardından NTV’ye verdiği röportajda, önerilen bu modelin uygulanabilir olmadığını; sadece Tıp Fakültesi öğrencilerinin değil çeşitli sağlık eğitim programlarında okuyan öğrencilerin de eğitimlerinin yapıldığı Üniversite Hastanelerinde, eğitimin ve işletmenin birbirinden ayrılmasının mümkün olamayacağını ifade etti.Aksi takdirde öğrenci eğitiminin kontrol edilemeyeceğini ve mutlaka eğitimin ve uygulama birimi olarak hastanelerin aynı el tarafından yönetilmesi gerektiğini söyledi. Bu tespit doğrudur. Aslında yeni kurulan üniversitelerin Tıp Fakültelerine, mevcut Eğitim-Araştırma Hastaneleri, uygulama hastanesi olarak verilmekte, üniversitelerin başka da bir seçeneği olmadığı için bunu kabullenmektedir. Bunun dışında üniversite hastanelerinin verdiği sağlık hizmetinin kalitesini hiçe sayan anlamsız SGK uygulamaları nedeniyle kendini taşıyamaz hale getirilmiş üniversite hastanelerinden birine örnek olarak, Marmara Üniversitesi’nin uygulama hastanesi verilebilir.Bakan buna yenilerini eklemek istiyor.
Üniversite Hastanelerinde tam gün ve performans sistemine geçildi; tıpkı devlet hastanelerinde, Eğitim-Araştırma Hastanelerinde olduğu gibi... Ancak o günlerde Üniversite Hastanelerinde performans sisteminin uygulanmasında muhtemel sıkıntıları dile getirmiştim. Performans sistemi yani çok hasta bakma ve hastalarla ilgili yapılan tetkik ve işlemlerin sayısının fazla olmasına bağlı olarak gelirin artırılmasını teşvik eden bir ödeme sistemi. Eğitim-Araştırma Hastanelerinde bu sistem belki oturtulabilir. Ancak Üniversite Hastanelerinde bu sistemi oturtmaya çalışmanın getirdiği/getireceği sıkıntıları görmek, içinde yaşayan insanlar için zor değil.
Üniversite Hastaneleri devlet hastaneleri gibi değil... Diğer hastanelerde bakılamayan, sorunları çözülemeyen hastaların sorununun çözüldüğü yer... Hem bu nedenle hem de aynı işi, örneğin bir ameliyatı devlet hastanelerinde belki üç kişi yapabilir. Ancak üniversite hastanelerinde bir öğretim üyesi, onunla uzmanlık eğitimini yapan iki-üç asistan, interrn öğrenciler, tabii ki anestezi uzmanı ve teknik personel...
Bu durumda üniversite hastanelerinde yapılan bir ameliyatın maliyeti daha yüksek olmaktadır. Oysa SGK iki hizmete de aynı ücreti ödemekteydi. Yeni bir uygulama olarak Üniversite Hastanelerindeki yapılan işlemlere SUT ödemelerinde 0.1 kadar artış sağlandı. Bunun durumu kurtarmayacağı açıktır. Üniversite Hastaneleri Tıp Fakültelerinin uygulama yerleridir. Tıp Fakültelerini Eğitim-Araştırma Hastanelerinden ayıran diğer bir özellik Temel Tıp Bilimleri Bölümünün olmasıdır. Bu bölümdeki öğretim üyelerinin hasta tedavisi vs. den gelecek gelirleriyle döner sermayeye katkısı olamaz.
Böyle olmasına rağmen Tıp Fakültelerinde Temel Bilimler Bölümü öğretim üyeleri ve yardımcılarına döner sermaye gelirlerinden performans ödenir. Bu uygulama fakülte olmanın gereğidir. Temel Tıp Bilimleri başta olmak üzere tüm bölümlerin öğretim üyeleri ve yardımcılarının aynı zamanda araştırma yapmaları, bilgi üretmeleri gerekir. Yapılan araştırmaların satılması diye bir durum olamaz, yani bu çalışmaların döner sermayeye katkısı olmaz... Aslında Sağlık Bakanlığı’nın bakışı ile bunlara performans verilemez!.. O zaman eğitim-öğretim kalitesi düşer; üniversite olmanın özelliği kalmaz.
SAĞLIK HIZMETLERININ KALITESI
KORUNMALIDIR
Tam Gün Kanunu uygulamasının başlanmasından sonra görülen o ki; Sağlık Bakanı çeşitli bahanelerle Üniversite Hastanelerini ve öğretim üyelerini, devlet hastanelerinde olduğu gibi kontrolleri altına almak istiyor. Tam Gün Çalışma benim de önemsediğim bir modeldir. Üniversite hastanelerinde “Tam Gün Çalışma” uygulamaya geçti...
Ancak öğretim üyelerinin, Anayasa Mahkemesi ve Danıştay’ın kararları ile artık mesai saatinden sonra muayenehanelerinde çalışmaları da mümkün oldu.
Buna karşı olan Bakanlığın, işi kasten zorlaştırdığı, muayenehane açılacak mekanlarda istenen özelliklerin yerine getirilmesinin mümkün olmadığı ifade edilmektedir. Yani Sağlık Bakanlığı yasa ile yapamadığı bazı işleri sık sık iptal edilse de yeni kararlar çıkararak, doktorları yormak ve böylece kontrol edilebilir hale getirmek istemektedir.
Bilhassa Tıp Fakültelerimizde dünya seviyesinde özellikleri olan öğretim üyelerinin bulunduğu düşünülürse bu potansiyelin sağlıklı devamı için yapılması gerekenlerin bunlar olmadığını söylemeliyiz. Bu kalite öğretim üyelerinin üniversitede tutulmasıyla sürdürülebilir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.