Bir ömrü kuşatan ideal Yeniden Büyük Türkiye
Geçtiğimiz hafta ev taşımak ve yerleşmekle geçti. Bir hafta boyunca yerleştirecek eşyan mı var diye bir soru akla gelebilir. Eşyam yok ama kitaplarım eşyalarımdan benim için daha önemli. Bu bakımdan evi yarım günde taşıdık ama özellikle kitaplarımı kolilerden çıkartıp onları raflara yerleştirmek, artanlarına yer bulmak, uzun yıllar kolilerde kalmış olmaktan dolayı oluşan ağır havadan kurtarmak için salona uygun bir şekilde yerleştirmek uzun zaman aldı. Ama yaşadığım yorgunluğa değdi. Özelikle yıllardır görmediğim dostlarıma rastlamak heyecanlandırdı, beni yıllar öncesine götürdü. Her fırsatta elime geçen kitapları okumaya, gözden geçirmeye başladım. Kısacası sevgililerimle hasret gidermeye başladım. Bu arada birkaç yıl süren yayıncılık dönemimde bastırdığım ve dağıtımını yaptığım kitaplarımla yeniden yüzleşmek 35 yıl önceye gitmeme vesile oldu.
1975 yılında Millî Gazete'de çalışırken önce dağıtım ağırlıklı 'Dağarcık' Yayınevini kurmuştum. Yayınevinin ilk kitabı Rahmetli Erbakan Hoca'nın çeşitli konferanslarının bir araya getirilmesi ile oluşan, "Milli Görüş Temel Görüş" olmuştu. Arkasından Mustafa Yazgan Ağabeyin 'Fetihname', Yesevizade'nin 'Sosyal Demokrasi' kitapları geldi. Bunları Dündar Soylu'nun 'Komando Sorunu' ile Yılmaz Yalçıner'in 'Yokuşlarda Susamak' romanı ve CHP-MSP koalisyonun Bülent Ecevit'in Kıbrıs zaferini oya tahvil etmek arzusuyla bozmasının ardından ortaya çıkan bir kriz döneminin anlatıldığı "Buhran" isimli kitapları takip ettimişti... Bu son taşınma sırasında sadece kendi bastığım kitaplar değil, yıllar önce aldığım büyük bir bölümünü okuduğum, bir kısmını ise okuma imkanı bulamadığım kitaplarla yüzyüze gelmek beni heyecanlandırdı. Baskıdan önce ve baskı sırasında en az iki defa okuduğum Buhran ve Komando Sorunu kitaplarını bir çırpıda yeniden okudum. Bu arada 1969 basımı Claude Julien'n yazdığı Tahsin Saraç ile Aysel Gülercan'ın tercüme ettiği "Amerikan İmparatorluğu' kitabı dikkatimi çekti. Bugünün tek kutuplu dünyasında süper güç olarak her istediğim yaparım mantığı ile hareket eden ABD'nin 40 yıl önce de aynı mantıkla hareket ettiği kitapta genişçe anlatılıyor. Bu kitaptan ileri kısa alıntıları sizlerle paylaşmak istiyorum.
Buhran isimli kitaptan kısa bir alıntıyı sizlerle paylaşmak istedim. Ecevit'in yol açtığı hükümet krizinin Sadi Irmak Başbakanlığında kurulan hükumetinin güven oyu alamaması ile Milliyetçi Cephe çalışmaları gündeme gelmişti. Bu sebeple söz konusu kitapta MSP Genel Başkanı Rahmetli Erbakan Hoca'nın o dönemde yaptığı açıklamaya yer verilmişti. Ömrünü verdiği Yeniden Büyük Türkiye idealini Erbakan Hoca 35 yıl önce şöyle ifade ediyordu:
"Yeryüzünün en zengin ülkesi üzerinde yaşıyoruz. En çalışkan milletiz. Fakat maalesef manevi ve maddi sahada birçok meselelerimiz var. Milletimizin ahlak ve maneviyatı çeşitli tesirlerle hergün tahrip ediliyor. Çocuklarımıza gönüllerini ve kalplerini doldurucu ve doyurucu, her türlü taklitçilikten uzak yapıcı ve bulucu bir maarif sistemi tatbik edilmiyor.
İnsanı asıl insan yapan, ahlak ve maneviyatı, edep ve terbiyeyi hiçe saymak isteyen materyalist cereyanlar türemiş, bütün milli ve manevi değerleri tahrip etmeyi, her şeyi yakıp yıkmayı hedef almış, fırsat kolluyor.
Ana hedef, milletimizin çözüm bekleyen meselelerini elbirliği ile halletmeye çalışmak, yurdumuzun manevi ve maddi kalkınması için elden gelen gayreti sarf ederek manen ve maddeten kalkınmış 'Yeniden Büyük Türkiye'yi kurmaktır.
Yeniden Büyük Türkiye, mamur ve müreffeh Türkiye ancak milli ve manevi değerlere sahip çıkılarak kurulabilir.
Yeniden büyük Türkiye hür demokratik rejim içinde kalınarak kurulabilir.
Yeniden Büyük Türkiye'de herkesin insan haysiyetine yaraşır hak ve hürriyetlere sahip olması esastır.
Yeniden Büyük Türkiye hür teşebbüs hakkının korunması ile milli, güçlü, süratli, yaygın kalkınmaya inanışla kurulabilir."
Erbakan Hoca'nın Yeniden Büyük Türkiye idealini izah için bir kitap yazılabilir. Bu alıntı ile maksadım siyasi hayata atıldığı günden ölümüne kadar çizgisinden hiç sapmadan, her türlü bedeli ödemek pahasına yoluna devam etmiş olduğunu takipçilerine hatırlatmaktır. Bu arada 1974 yılından itibaren yakın çevresinde bulunma şerefine nail olduğum Erbakan Hoca hiçbir güçlük karşısında yılgınlık göstermediğini hatırlarsak çizgi kırıklığı gibi bir ruh halinin ona çok yabancı olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Kısacası, kitap rafları arasında gezinirken beni 35 yıl öncesine götüren duyguları sizlerle paylaşmak istedim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.