Dünya hayatı
Medya dünyası Ramazan ayını üç önemli(!) haberle ihya ediyor; Teravih namazı, iftar sofraları, şortlu kız.
“Şortlu kız” benzeri haberler, dindar modeliyle ilişkisi kurularak karalama niyetiyle olayın ardına bakılmaksızın her ramazan gündeme getirilir. İşin aslı sokaklarda sık sık rastladığımız öfkeli davranışlardan olsa bile, kasıtlı bir maksat uğruna olay çarpıtılır, dedikodusu çoğaltılır, zihinler ifsat edilir. Dedikoduyla beslenmek gibi bir alışkanlıktan uzak durmak için, belki en iyisi selâmetle deyip bu tür haberlerden yüz çevirmektir.
İftar sofraları meselesi ise, özellikle son yıllardaki çeşitliliğiyle Ramazan ayında yapılan tartışmaların arasında yer almaya başladı. Bu sene devlet erkânından çok önemli bir ismin de gösterişli iftarlardan duyduğu rahatsızlığı dile getirmesi meseleyi ilk sıralara taşıdı.
TBBM Başkanı Sayın Cemil Çiçek, siyaset hayatının öncesinden tanıdığımız bir isim. İnancıyla, irfanıyla vatan topraklarına sağlam basan insanlardandır. O yüzden onun ağzından işitmek konuya daha da ağırlık kazandırıyor. Servet ve gösteriş arasındaki ilişkiyi tartışmaya açıyor.
Önce şunu açıkça belirtmek lazım, lükse ve gösterişe karşı olmak ayrı şey, servet düşmanlığı ayrı şey. Türkiye’de sol hareketler servet düşmanlığından hareketle yola çıktıkları için memlekete artı bir katkıları olmadı. Sol demek; bu milletin dinine, inandığı kültürel değerlere, tarihine, zenginliğe hakaretle özdeşleşmekti. Türkiye’de sol, içeriden, yerli bir ses olamadı, fikri olarak alelacele tercüme edilen kitaplardan beslendi. Mehmet Ali Aybar gibi denemeye kalkışanların da soluğunu kestiler. Her şeyin aşırısı sonunda maksattan saptırır.
Allah, kulunun her hâlini bilendir. Nerede ayağı kayar, nerede gücü kesilir, neye karşı zayıftır, kemâle nasıl bir ahlâkla erişir v.s. Bize emrettikleri, eşref-i mahlûk nitelemesinin vasıflarını edinebileceğimiz yol haritasıdır. Bu yüzden verdiği her nimet emanettir ve tasarruf şekli de Allah tarafından belirlenmiştir. Dolayısıyla derdimiz servetle değil, servetin ediniş ve kullanış şekliyle olmalı. Sahiplendiğimiz, benim dediğimiz her şeyin gerçek sahibini hatırdan çıkarmamak gerekir.
Her insan farklı karakter özellikleriyle yaratılmış. Zevkler, algılar, idrakler farklı farklı. Her insanın hoşlandığı yaşama biçimi de farklı olabilir. Kimi sessizlikten hoşlanır, kimi harketli bir hayattan. Allah kullarına meşru zevkleri yasaklamıyor. Zevk algımız ne olursa olsun gözetilmesi gereken, amellerin Hakk’ın rızasına uygunluğudur. Zaaflarımıza, dinî kılıf uydurma gafletine düşmemektir.
Âyetlerde zikredildiği gibi dünya hayatı geçici bir süstür, oyalanmadır. Ama son yıllarda geçici olana biraz daha fazla kalıcı gözüyle bakmaya başladık galiba. Tüketim konusundaki şuursuzluğumuz da biraz bunu göstermiyor mu? Gösteriş, sadece iftarlar da değil, hayatımızın her alanında yer edinmiş. İftarlara takılmak, meselenin bütünü görmeye engel olmamalı. Varlığı kullanma şekli bir terbiye, bir görgü meselesidir. O yüzden zenginliğe değil, görgüsüzlüğe karşı çıkmalıyız.
Medeniyet inşası için zenginliğe ihtiyacımız var. Ama önce, zenginliği Hazreti Ebubekir gibi kullanabilen ahlâka muhtacız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.