Sermaye sahipleri bastırıyor!.
Meclis Başkanlığı'na kredi kartı faiz oranlarına sınırlama getirilmesini öngören yasa teklifinin verilmesi ile birlike bankacılar harekete geçerek faiz oranlarının düşmemesi gerektiği yönünde yoğun bir kampanya başlattılar. Gerekçeleri ise faiz oranlarının düşürülmesi kredi kartlarında taksit sayısını ikiye, üçe düşürecekmiş. Bu ise tüketimin azalması, piyasada durgunluğun başlaması anlamına geliyormuş. Tüketimin azaltılmasını istemek doğru değilmiş. Aslında tüm bu iddialar bankaların kârında meydana gelecek düşüşü önlemeye yöneliktir ve işin aslını gizlemektedir.
Taksit sayısının düşeceği bunun da tüketimi kısacağı iddialarını ciddi ve inandırıcı bulmak mümkün değildir. çünkü, kredi kartı taksit kartı değildir. Hele hele 15-20 hatta bunun 25-30 aya ulaşmasını sağlıklı bir ekonomi ile izah etmek mümkün olabilir mi? Eğer, firmalar bankalarla işbirliiği yaparak mallarını satabilmek için böylesine uzun vadeler teklif ediyorlarsa bu durum zaten piyasalarda durgunluğun yıllardan beri yaşandığını göstermez mi? Kaldı ki tüketimi teşvik etmenin ekonomiyi canlandıracağını söylemek de doğru değildir. Tüketimin bir takım zorlamalarla teşvik edilmesi bir süre sonra öyle bir tıkanma meydana getirir ki, ülke tam bir bozgun yaşar.
Tüketimin artması ekonominin canlanması, kısacası durgunluğun yerini hareketliliğin alması insanların gelirlerindeki artışa bağlıdır. Sağlıklı olan budur. İnsanlar yıllardan beri kemer sıkmaya zorlana zorlana alım gücü sıfır noktasına geldi. İnsanlar sadece hayati ihtiyaç maddelerini alabiliyorlar. Böyle bir noktada yüksek faiz oranları ve uzun vadeli satışlarla insanları tüketime yönlendirmek piyasanın canlanması değil, insanların borçlarının artması anlamına gelir. Bu bakımdan bankalar kârlarından biraz fedakarlık ederek kredi kartlarındaki faiz oranlarını indirmek surteyle belki piyasadaki durgunluğun hafiflemesine katkı sağlayabilirler. Yoksa yüksek faiz oranları ve uzun vade kandırmacaları ile halka hiçbir katkıları olmaz. Alabildikleri kadar milletin cebinden parayı çekerler, tıkandıklarında ise tüm piyasa temelden sarsılır.
Kaldı ki, ekonomi demek sadece bankalar ve bankaların kârlılığı değildir. Bir ülkede sadece sermaye sahiplerinin çıkarı kollanır, halk dikkate alınmazsa tam bir zulüm sistemi uygulanıyor demektir. Bir yönetim hiçbir zaman kitlelerin çıkarlarını sermaye sahiplerinin çıkarlarına feda edemez. Ediyorsa ortada bir çarpıklık var demektir. Hele hele bir ülke insanını küresel sermaye çevrelerinin insafına terketmek düşünülemez. Lafı uzatmanın anlamı yok. Kredi kartı faiz oranlarında sınırlama yapılması yönündeki teklifin Meclis'ten geçmesi ya da geçmemesi küresel sermayenin ülkemizdeki etkisini gösterecektir. Sermaye sahipleri bastırıp böyle bir yasanın Meclis'ten geçmesini engeleyecek olurlarsa bilinmelidir ki, kendi kendimize karar alma imkanını kaybetmişiz demektir. Ondan sonra bağımsızlıktan nasıl söz edilebileceğini de ilgililerin düşünmesi gerekiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.