Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Her olay bir sorun haline geliyor

Her olay bir sorun haline geliyor

Bir zamanlar "Türkün Türk'ten başka dostu yok" demek moda olmuştu. Bu düşüncenin doğru ya da yanlışlığı üzerinde düşünülmediği gibi eğer doğru ise bunun sorumlusunun biz mi başkaları mı olduğu da gündeme hiç gelmedi. Sonraları bu söyleme karşı çıkmak moda haline geldi. Yine bir zamanlar dünya üzerinde en sağlam dostumuz ABD idi. Buna karşı çıkanlar ise kendilerine Sovyetler Birliği'ni dost olarak görüyor ABD ise can düşmanımız olarak algılanıyordu. Kısacası hep dış dayanaklar peşinde koşuldu. Sonra "Komşularla sıfır sorun" söylemi gündeme geldi. İlk başlarda da düne kadar ilişkilerimizin çok gergin olduğu ülkelerle sarmaş dolaş oluverdik. Gerçekten Türkiye komşuları ile tüm sorunları çözmüş, her ülke ile bir dostluk köprüsü oluşturmuştu. Ne olduysa bir anda Kuzey Afrika'dan başlayan birilerinin Arap Baharı olarak nitelendirdiği mevcut iktidarlara karşı halk ayaklanmaları başladı. Düne kadar dost bildiğimiz ülkeler konusunda Türkiye tavır belirlemekte zorlandı. Hatta başlangıçta özellikle Libya ve Suriye'de mevcut yöneticilerden yana bir tavır sergilerken sonra birden bire bu tavrını değiştirerek muhaliflerin yanında yer aldı. Bundan sonraki tutumumuzu ise muhaliflerin duruma hakim olmaları ile Türkiye'ye bakışları belirleyecek. Her halde Türkiye bir başka ülkenin muhaliflerine destek vermek için askeri harekata girişecek değildir. Zaten başımızda yeteri kadar problem var. İsrail sürekli olarak ilişkileri kaşıyor, bununla da yetinmiyor Akdeniz'de Kıbrıs Rumlarını öne sürerek adeta bir çatışma ortamı oluşturmanın peşinde. Perde arkasında da stratejik müttefik(!) ABD var. Bu konu dünkü gazetelerin hemen hepsinde "Akdeniz'de restleşme" şeklinde veriliyordu. İsterseniz buna meydan okuma diyelim. Meydan okumaların sonunda çatışmaya dönüşme ihtimali yüksektir.

Bu arada AB'de başgösteren ekonomik iflaslar da ülkemizi yakından ilgilendiriyor. Düne kadar ekonomimiz hakkında pembe tablolar çizen ekonomiden sorumlu bakanlar şimdilerde ihtiyatlı konuşmayı, hatta cari açık sebebiyle dış dalgalanmaların ülkemize olumsuz etkisinin olabileceğini dillendiriyorlar. Kısacı düne kadar ekonomi kanosunda bazı hatırlatmalarda bulunanlara karşı çıkanlar birden bire ihtiyatlı oluverdiler.

Yeni anayasa çalışmaları ise gündemden düşmüyor. Düşmemesi de gerekiyor çünkü iktidar partisi sözcüleri seçim kampanyasında millete yeni bir anayasa yapılacağı konusunda söz verdiler. Kaldı ki yeni bir sivil anayasa yapılması için ortamın çok müsait olduğu görülüyor. Yeni bir anayasa hazırlanması konusunda toplumun yüzde 80'i hem fikir. Buna rağmen yeni anayasa yapılması ile ilgili toplantılarda ortaya çıkan görüntü, yeni anayasadan yana olduğu bilinen bir takım çevreler işi yokuşa sürmeyi tercih ediyorlar. Bunların içinde bir kesim var ki bunları anlamak mümkün değil. Hem yeni anayasa yapılmasından yanalar hem de "Bu Meclis anayasa yapamaz" diyerek anayasa için kurucu meclis istiyorlar. Yani bir kurucu meclis oluşturulup yeni anayasayı bu meclisin yapması gerektiğini iddia ediyorlar. Hemen belirteyim ki bu Meclis'in anayasa yapamayacağını iddia etmeyi sağlıklı bulmuyorum. Her türlü yasayı çıkarma hakkına sahip bir Meclis niçin anayasa yapamasın. Kaldı ki bugüne kadar darbeciler tarafından kurucu meclisler oluşturuldu ve bu meclisler anayasa hazırladılar. Yani darbecilerin atadığı kimseler anayasa yapabiliyor da halkın seçtikleri niçin yapamaz? Bu soruya inandırıcı bir cevap vermek mümkün olabilir mi?

Bu Meclis istediği an yeni bir anayasa yapabilir. Bu yetkisini tartışmaya açmak millet iradesine inanmamak anlamına gelir. Bize göre tartışılması gereken bu Meclis'in anayasa yapıp yamayacağı değil, nasıl yapacağı, bu yöndeki mutabakatın nasıl sağlanacağıdır.

İktidar partisi yeni bir anayasa hazırlama konusunda samimi ve bunu gerçekleştirebileceğine inanıyorsa bu Meclis'in anayasa yapıp yapamayacağını tartışmaya açmaya imkan verilmemelidir. Elbette bir konuda farklı düşünceler olacak ve herkes fikrini söyleyecektir. Ancak ,birileri değiştirilmez maddelere dokunulamayacağını ileri sürer, birileri de bu Meclis'in anayasa yapamayacağını iddia ederek anayasa hazırlık çalışmalarına katılacak ise bilinmelidir ki bundan sonuç alınamaz. Her konuda olduğu gibi buda yeni bir karmaşanın sebebi olacaktır. Halbuki yapılması gereken karmaşaya son vermektir. Topluma olayları olduğundan farklı göstermek, bir başka ifade ile bir şeyler yapmak yerine yapıyormuş gibi görünmek kafa karışıklığının biraz daha koyulaşmasından başka bir işe yaramaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi