Selâm sana ey ruhum
Esselâm-u Aleyke ya Ruhî; bu selâm Elest meclisinden yansıyan bir büyük buluşmanın ilk hitabıdır. Amcası Molla Ali Efendi tarafından uzun yıllar ayrı kaldığı babasının yanına, Tillo’ya götürülen İbrahim Hakkı Hazretleri, İsmail Fakirullah Hazretlerini ilk gördüğünde onun çehresini babasından daha tanış bulur. Zamanlar ötesi tanışıklığın ilk cümlesi İbrahim Hakkı’nın dudaklarından kendiliğinden dökülür; “selâm sana ey Ruhum” ve o henüz dokuz yaşındadır.
İbrahim Hakkı Hazretlerini Tillo yollarına düşüren yolun ve yolculuğun hikâyesi aslında babası Derviş Osman Efendinin hikâyesi ile başlar. Âşkın halkalar hâlinde ateşini yakan, yüzünü göstermeden önce, mesafeler ötesinden nefesiyle Hasankale’ye (Erzurum) âşk ateşinin yakıcılığını duyurur. Bu, “âşık-ı ferzâne kılacak” olanın gel diyen çağrısıdır, gel bekliyorum. Çağrının ilk muhatabı olarak, Derviş Osman seçilir, seçildiğini ve muhataplığını bilmeden.
Derviş Osman’ı hâlden hâle sokan, kapı kapı dolaştıran çilesi, seçilmişliğinin ve halkaya giren ilk adımın bedeli olur. Nihayet deva bulmak ümidiyle yedi yaşındaki yetimi İbrahim Hakkı’yı amcasına emanet ederek (çünkü, eşi iki yıl önce Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur), Kâbe yollarına düşer. Ama yol onu Tillo’ya götürür. Çağrının sahibi, İsmail Fakirullah Hazretleri olarak simasını aşikâr eylemiştir ve şimdilik Haccı burasıdır.
İbrahim Hakkı, Tillo’ya geldiği zaman karşısında artık aradığı mürşidi bulup huzura ermiş bir baba vardır. Şimdiden sonrası artık yeni gelen misafir içindir, çünkü o, beklenen asıl muhataptır.
Siirt Valiliği, İbrahim Hakkı Hazretlerinin hocası İsmail Fakirullah Hazretleri için yapmış olduğu türbedeki meşhur ışık hadisesinin yeniden hayata geçirilmesi dolayısıyla Tillo Bilim ve Kültür Ekinlikleri düzenledi. Işık hadisesi, geceyle gündüzün eşit olduğu (ekinoks) 21 Mart ve 23 Eylül günlerinde, dağların ardından doğan günün ilk ışıklarının türbeye, İsmail Fakirullah Hazretlerinin sandukasının başucuna yansımasıdır. İbrahim Hakkı Hazretleri Hocasından aldığı her şeyi, muhabbetinin ve vefasının delilini güneşin kâsesinden sunarcasına, tekrar ona ışık olarak yansıtmıştır. Bu hadise bile, başlı başına İbrahim Hakkı’nın hikmetle bütünleşen ilminin boyutları hakkında bilgi vermeye yeterlidir. Molla Halil Siirdî onun için; “gökyüzündeki yıldızların hareketini Tillo’nun sokaklarından daha iyi bilir” diyordu.
1960’lı yıllara kadar kolaylıkla seyredilebilen yansıma bir restorasyon sonrası bozulmuş, yerli ve yabancı ilim adamlarının, mühendislerin bütün çabalarına rağmen hesaplamalar tam yerine oturtulamamıştır. Kendi zamanının dar imkânlarıyla onun bunu nasıl başardığının cevabı ise hâlâ yeni soruları doğurmaktadır. Son yıllarda bu konu üzerinde yeniden ciddi şekilde çalışmalar yapıldığını işitiyorduk. Nihayet TUBİTAK ve Akdeniz Üniversitesi’nin iş birliğiyle kurulan ilim heyeti bütün bu çalışmaları da değerlendirerek uzun ve titiz çalışmalar neticesinde, 23 Eylül, 2011 tarihinde Tillo tepelerinin ardından doğan günün ilk ışıklarını Fakirullah Hazretlerinin başucuna düşürmeye muvaffak oldu.
İbrahim Hakkı Hazretleri çağlar öncesinden bizi; “Ey dide nedir uyku gel uyân gecelerde / kevkeblerin et seyrini seyran gecelerde” mısralarıyla uyanışa davet ediyor ve diyor ki; “ne akl-ı kasır kim ol sanır âlem bu âlemdir/felekler bu feleklerdir cihan ya bu mekân olmuş”. O, bir zamanlar ilimdeki şaşırtıcı buluş ve fikirleriyle dünyanın gözünü kamaştıran İslâm âleminde ilmin meşalesini yeniden tutuşturmak gayretindeydi, zira Müslümanlara uykuyu yakıştıramıyordu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.