Yeni eğitim-öğretim yılı hayırlı olsun
Üniversitelerimizde 2011-2012 eğitim-öğretim yılı başladı; ülkemiz için hayırlı, uğurlu olmasını ve huzurlu bir dönem geçirilmesini diliyorum. Üniversite yönetimlerinin kendi işleri, yani eğitim-öğretim ve araştırma ile ilgilenmesi son derece önemlidir. Toplumun maddi ve manevi imkanları en iyi şekilde, israf etmeden kullanılmalıdır. Üniversitelerimizin ve görevli öğretim elemanlarının “varlık sebebi” elbette öğrencilerimizdir. Onları geleceğe hazırlamak, çağın bilgi ve teknolojisiyle topluma hizmet edecek vasıfta yetiştirmek en hayati görevleridir. Her zaman ifade ettiğim gibi bir ülkenin beyni durumundaki üniversitelerin, enerjilerini boşa harcamaması gerekir. Yöneticilerin, öğrencilerimizin kafasının içindekileri okumaya çalışarak ahkam kesmesinin ülkeye ne kadar zarar verdiğini gördük, yaşadık. 28 Şubat döneminde, bu gün Ergenekon davası içinde sanık olarak yargılananlar tarafından, kurumlarımız bir vasıta olarak kullanıldı. Yükseköğretim Kanunu’nun kişilere göre değişen uygulamaları nedeniyle yasal bir engel olmamasına rağmen kız öğrencilerimiz kıyafetlerinden dolayı üniversitelere alınmadılar. Ancak 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun “kişiye bağlı olarak değişen uygulamalara” izin veren özelliği halen devam etmektedir. Bu durum gelecekte yöneticilere göre uygulamaların da değişebileceğini göstermektedir. Geçmişte olduğu gibi bu gün de darbe döneminin yasasından kurtulmamız gerektiğini söylemek istiyorum.
Üniversite yönetimleri şimdi tercihlerini özgürlükten yana kullanıyorlar. Ancak demokrat olmayan bazı öğretim üyeleri bu durumdan rahatsız olduklarını açıklamaktalar. Toplumda karşılığı olmayan bu tavırları üniversitelerin de önemsemediğini görüyorum, korkuların kalmadığını düşünüyorum. Bu öğrencilerin okuma haklarını kullanmalarıyla ülke yıkılmadı, üniversiteler geri kalmadı. Aksine üniversitelerimizin dünya üniversiteleri arasındaki değeri daha da arttı. Üniversitelerde herkesin fikrini özgürce ifade edebilmesini isteriz; ancak siyaset yapmak isteyenler bunu üniversite dışında yapmalılar. Bu milletin evlatları 28 Şubat sürecinde çok bedel ödediler. Bu bedel gerekirse gene ödenir; ancak kaybeden ülkemiz olacaktır. Onlar onurlu ve haysiyetli yaşamak; çağın bilgi ve becerileriyle donanıp milletine hizmet etmek istiyorlar. Buna tavır koymak yobazlıktır...
28 Şubat’ın bir yasağı daha kalktı
22 Temmuz 1999 tarihinde, MHP-ANAP-DSP hükümeti tarafından Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanun’da yapılan değişiklik ile Kur’an Kursları’na devam için yaş sınırlaması getirilmişti. Geçtiğimiz günlerde 633 sayılı bu kanunda değişiklik öngören Kanun Hükmünde Kararname ile de Kur’an Kurslarına katılımdaki yaş sınırı kaldırıldı... AK Parti hükümetinden sürekli kaldırılmasını istediğimiz 28 Şubat sürecine ait bu acımasız ve gayr-ı insani yasağın sonlandırılması sevindiricidir. Emeği geçenleri kutluyorum. Böylece rahmetli BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun vasiyeti olarak kabul edilebilecek bu husus da sonuçlanmış oldu. O bu yasağın kaldırılması için meclise kanun teklifi sunmuştu; ruhu şad olsun. 25 Mart 2009 tarihinde seçim çalışmaları için Kahramanmaraş mitinginden Yozgat-Yerköy mitingine gitmek isterken içinde bulunduğu helikopterin düşmesi sonucu hayatını kaybetti. Sayın Cumhurbaşkanı’nın konuya müdahil olmasıyla Devlet Denetleme Kurulu’nun çalışmaları sonucu, bu güne kadar kaza olarak gösterilen olayın sabotaj olabileceği ihtimallerinin gittikçe arttığı ifade edilmektedir... Helikopterin beyninin resmi giyimli kişilerce söküldüğünü gösteren bir videonun ortaya çıkmış olması ile olayın görünümü farklılaşmaya başladı. Gerçeğin ortaya çıkması hepimizi mutlu edecektir. Türkiye’de faili meçhul olmayan cinayetlerde dahi sonuca ulaşmanın ne kadar zor olduğunu görmekteyiz. Olay sırasında yurtdışındaydım... Aramaların sonucunda kurtulacağı ümidiyle dua ettim, bekledim... Kocatepe Camii’nde kılınan cenaze namazına yetişebildim. Milletimiz sanki ayağa kalkmış, ona son görevini yapmak üzere Ankara’da toplanmıştı. O siyaseti kendi hesabı için değil, milletinin huzuru, mutluluğu ve geleceği için yapıyordu. 28 Şubat’ta arkadaşları ile onurlu bir duruş sergiledi. Onu rahmetle anıyorum. Allah nur içinde yatırsın.
Artık sıra İmam-Hatip Liseleri’nin orta kısımlarını kapatmak amacıyla getirilen, ancak meslek liselerini perişan eden, 28 Şubat’ın zorunlu kesintisiz eğitiminde olmalı... Türkiye’de mesleki eğitim bu uygulama ile çok yara aldı. İş hayatı kendi küçük çabaları ile sorunları halletmeye çalışsa da ülkenin ihtiyaçları giderilebilmiş değil. Yeni teknolojilerin uygulanması için ihtiyaç olan elemanların açığı devam ediyor... Türkiye’de iş var, ama o işi yapacak yetenekte eleman bulma meselesi çözülememiştir. Zorunlu eğitim sekiz yıl olmalı, ancak kesintisiz değil; 5+3 olarak uygulanmalı ve yönlendirme ile üniversitelere daha fazla yönelmenin önüne geçilmeli... Ülkemizde işsiz üniversite mezunu oranı oldukça yüksek durumda... Türkiye kesintisiz eğitim nedeniyle mesleki eğitimi cazip hale getirememiştir. Bunu başarmak zorundayız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.