Görevde başka, emekli olunca başka konuşuyorlar
Avrupalı ve Amerikalı politikacıların dün söyledikleri ile bugünkü sözleri karşılaştırıldığında ortaya ciddi bir çelişki çıkıyor. İşbaşında iken mi gerçek niyetlerini yansıtıyorlardı yoksa emekli olduktan sonra ve özelikle Türkiye'yi ziyaretleri sırasında söylediklerinin mi gerçek düşüncelerini yansıttığını anlam mümkün değil.
ABD Başkanlarının hemen tamamı işbaşındayken bir çok konuda Türkiye'nin lehine olabilecek pek çok adımı bir takım bahanelerle atmamış/atamamış, mevcut sorunların çözümü konusunda sadece Türkiye'den taviz beklemişler ama iktidardan uzaklaşınca tek yanlı Türkiye'den taviz beklemenin gerçekçi olmadığını, olayın çözümüne katkıda bulunmayacağını görmüş oluyorlar ki bu defa tavır değişiyor. Tavırları değişiyor da iktidarları döneminde çözüme kavuşturulmamış sorunlara değişen tavır çözüm getiriyor mu? Hayır... İktidarda güç ellerindeyken, söz gelimi Kıbrıs'ta çözümün sağlanması için Rum kesimine hiçbir baskı uygulamazken çözüme giden yolun sadece Türkiye'nin vereceği tavizlerde görenlerin son tavır değişiklikleri bir işe yaramıyor. Belki herhangi bir vesile ile Türkiye'ye geldiklerinde ya uzatılan mikrofonlara ya da katıldıkları toplantılarda söyledikleri sözlerle sempati topluyorlar, bir takım kimselerin bu sözleri ciddiye alarak yaptıkları yorumlarda emekli ABD'li politikacılara alkış tutarak Amerikancılık yapmalarına vesile olsa da bu durumda derde derman olmuyor, işe yaramıyor.
Benzer söylemlere son günlerden iki örnek aktarmak istiyorum. Aktarmadan önce sözünü edeceğim Avrupalı emekli politikacılar eğer iktidarları sırasında bugükü tavırlarını sergilemiş olsalardı Türkiye'nin Kıbrıs Sorunu kesinlikle çözüme ulaşır, AB ile ilişkileri de bugünden çok ileri noktalarda olurdu.
Şimdi öncelikli olarak İngiltere eski Dışişleri Bakanı Straw'ın Rum yönetiminin Kıbrıs'ın tamamını temsil edemeyeceği ve "Çözüm konusunda gelişme olmazsa uluslararası toplum Adada bölünmeyi desteklemeli" sözlerini bilginize sunmak istiyorum.
Kıbrıs sorununa öncelikli olarak çözüm bulacak taraflardan birisi İngiltere... Yani soruna çözüm arayışında İngiltere'nin tavrı önemli bir belirleyiciliğe sahiptir. Ne var ki İngiltere sorunun başından beri Straw'ın söylemine uygun bir tavır sergilememiş, tavşana kaç tazıya tut mantığı içinde hareket ederek sorunun çözümsüz kalmasında etkili olmuştur. Çıkarının çözümde değil çözümsüzlükte olduğunu düşünmüştür.
Buna karşılık Türk dostu olarak takdim edilen Almanya eski Başbakanı Schröder yaptığı değerlendirmede AB'nin siyasi bir güç olarak tarihteki yerini alması ve istikrarın devam için Türkiye'yi de içine alması gerektiğini belirtiyor.
AB içinde İngiltere ve Fransa ile birlikte Almanya üç belirleyici ülkeden birisidir, hatta şu yanda AB'nin motor gücü Almanya'dır. Almanya'ya rağmen AB'de karar almak imkansız değilse bile çok zordur. Çünkü, Almanya AB'nin ekonomik sorunlarından kaynaklanan yükünü de omuzlamış durumdadır.
Kısacası diyebiliriz ki Türkiye'nin AB ve Kıbrıs konusundaki sorunlarının aşılmasında Almanya ve İngiltere isteselerdi katkı sağlayabilirlerdi. Ancak bugüne kadar katkı sağladıklarını söylemek mümkün olmadığı gibi köstek olmuşlar, sorunları sürüncemede bırakarak Türkiye'yi bıktırma yolunu tercim etmişlerdir.
Hemen belirteyim ki koltuğun arkasında oturmak ile önünde oturmanın çok farklı olduğunu biliyorum. Birinde siyasiler kendi kamuoylarının tepkisini, seçilmedeki oy hesaplarını yapmak durumundadırlar. Birde belirlenmiş olan devlet politikalarını sürdürmek zorunda kalabilirler. Ancak, koltuğun bu bağlayıcı etkisinden kurutulunca işin gerçeğini görmeleri de bir işe yaramıyor. Sadece kişisel sempati toplamaktan ibaret kalıyor. Halbuki dünyanın meselesi kişisel sempati toplamak değil sorunlara çözüm bulmaktır. Çözüm için ister işbaşında ister emeklilikte olsun haklının hakkını teslim edebilme meziyetine sahip olmak gerekir. Gerektiğinde bunun için siyasi hesapları bir kenara bırakabilmek şarttır. Ne var ki dünyanın gerçeği hakkın teslimi değil, siyasi gücü korumaya dayanır. Bunun için iktidarda başka siyaset dışında başka konuşabiliyorlar. Belkide iktidar koltuğu gerçeği görmelerini engelliyor, çelişki de bundan kaynaklanıyordur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.