Şefik Dursun

Şefik Dursun

Marksist devlet Kürtlere hizmet eder mi?

Marksist devlet Kürtlere hizmet eder mi?

Türkiye Hakkari-Çukurca’daki son kanlı saldırı sonucu derin bir yasa girdi. 24 evladımızın şehit olması bizleri yeniden üzüntülere gark etti. Şehitlerimiz arasında Kürt kardeşlerimiz de var. Allah(cc) anne-babalarına, yakınlarına ve milletimize sabır ihsan etsin, başımız sağ olsun...

Bu olay sonrası Türk Silahlı Kuvvetleri sıcak takip için K.Irak’a girdi. Mehmetçiklerimizin başarısı için dua edelim; Allah(cc) yardımcıları olsun.

PKK, PJAK’ın İran’daki saldırılarını sona erdirdiğini, burada silahları bıraktığını açıklamıştı. Şimdi PJAK’ı da yanına alarak bütün gücüyle Türkiye’ye yönelik saldırılarını tırmandırıyor. Bu saldırıların sadece anayasa çalışmaları üzerinde baskı olsun diye planlanmış olduğunu düşünmüyorum.

Çünkü yeni anayasada Kürt sorunu ile ilgili kazanımlar olması PKK’yı o kadar ilgilendirmiyor.

Bu cinayet şebekesi Kürt sorununu istismar ederek topraklarımızın bir parçası üzerinde Marksist bir devlet kurmak istiyor. Geçmişte ülkemizde başarılı olamayan Marksist-İhtilalci grupların da arzuları bu yönde... O günlerin devrimcileri(!) olup bu gün gazeteci-yazar geçinenler de onlara bu desteği veriyorlar.

İşçilerin haklarını savunuyoruz diye denediler, onların sorunlarını istismar etmek istediler, ama başarılı olamadılar.

Şimdi Kürt sorunu var ve bunu istismar ederek sonuç alabileceklerini sanıyorlar.

Eğer başarılı olurlarsa Marksist-Komünist bir devlet kuracaklar(!). Acımasız ve kalleş caniler tarafından kurulacak bu devletin o yöredeki insanlarımıza ne hizmetleri olabilir ki?.. Bu Marksist devlet inançlı Kürt kardeşlerimize zulmedecektir. Onlar da bu oyunu görmüş ve tavrını koymaya başlamıştır.

Milletimiz ve Türk-Kürt kardeşliği ebediyen yaşayacaktır

Terörle mücadele Milli Mücadele haline gelmiştir. Bu nedenle sorumluluğu hangi iktidar yüklenmişse ona destek olmak tüm partilerin görevidir. Ancak AK Parti hükümeti daha çok gayret göstermesi gereken konumda bulunmaktadır. Genelkurmay’ın hükümetle uyum içinde çalışacağı ve terör konusunda başarılı olacağını ümit ettik. Ben halen ümidimi koruyorum.

Bu millet geçmişte olduğu gibi, en zor günlerinde gösterdiği birlik ve beraberliğini gene gösterecek, bu sıkıntının da üstesinden gelecektir. Ancak biliyoruz ki, Ergenekon, Balyoz vb. devam eden davalarda bazı komutanlar, bir kısmı tutuklu olarak Silivri’de yargılanıyor. Bu davalar aslında terörle mücadele etmenin bir parçası olmuştur. Çünkü Silahlı Kuvvetler içindeki bazı odakların PKK’ya destek verdiği gerçeği hâlâ diri olarak ortadadır.

Heron’ların PKK’lılara zarar verdiği ve bunlarla ilgili tedbir alınması gerektiği yönünde TSK mensupları arasında konuşmaların olduğunu biliyoruz. Tüm saldırıların sonunda hep şunu soruyoruz; güvenlik zafiyeti mi var?.. Bu caniler nasıl ağır silahlarla sınırlarımızı aşıp, topraklarımızda kalleşçe asker-sivil demeden saldırılar gerçekleştirebilirler?.. Doğrusu bu konunun Silivri ile alakalı olduğu konusunda ileri sürülen tezlerde haklılık payı var.

Saldırılar sadece kırsalda olmuyor, şehirlerde de oluyordu. Şehirlerde bu tür planlanmış saldırıların biri gerçekleşse bile diğer birkaçına polis, olay meydana gelmeden engel olabiliyordu. Örneğin yakın zamanda hızlı trene bomba koyma hazırlığındaki bir grubu yakaladılar ve büyük bir faciayı önlediler... Buna benzer meydana gelmeden muhtemel faillerin yakalandığı hadiseler var.

Ancak kırsalda meydana gelen olaylara baktığımızda şunu görmekteyiz; teröristler saldırıların hazırlıklarını rahat rahat yapıyorlar; ağır silahlarını katırlarla sınırdan geçirip işlerini bitirdikten sonra da geldikleri bölgeye geri dönüyorlar!.. Şunu hiç duymadık; “teröristler yurda ağır silahları sokarken silahlı kuvvetlerimiz tarafından etkisiz hale getirildi!”...

Ayırım yapmıyoruz ama artık polisin başarılı terör mücadelesini silahlı kuvvetlerimizin de göstermesini bekliyoruz. Teröristler sınırı geçtikten sonra onları karşılayacak bir gücümüz olmalı. Bu hareketli güç teröristleri karakollara saldırmadan önce etkisiz hale getirmelidir. Hatta K.Irak’ta da görev yapmalı, PKK ile kendi alanlarında karşı karşıya gelmelidir.

Çukurca’da önceki saldırılardan birinin gerçekleşmesinden sonra bir komutan “Biz onları çoban sanmıştık” diye mazeret ileri sürdü. Bu saldırıda da benzer şekilde teröristleri “vatandaş sanmıştık” gibi kabul edilemeyecek mazeret ileri sürülmesi milletimizi şaşırtmaktadır. Genelkurmay Başkanı’nın ve Kuvvet Komutanları’nın terörle mücadele konusunda samimi olması elbette çok önemli, ancak yetmediğini görmekteyiz.

Doğrusu bu tür davranışların hata mı yoksa bilerek köstek olmak mı olduğu tartışılıyor. Ergenekon aslında vesayet rejiminin bir diğer yüzüydü. Sivilleşmenin süreç içinde vesayet düzenini bitirmesi gerçekleştikçe bu tür planlar elbette bekleniyordu. Bir zincirin halkalarından biri kopsa o artık zincir olarak görevini yapamaz. Sadece zafiyet buradan kaynaklanmıyor.

Heron’ların İsrail’den satın alınması ve yazılımlarının onlarda bulunması başka bir sıkıntıdır. Çünkü nankör İsrail hükümeti artık açıktan PKK’ya destek vermektedir. Yıllardır terörle mücadele etmekte olan Türkiye’nin “terörle mücadele teknolojisi”ne sahip olmaması çok acıdır... Teröristlerin her hareketini gece gündüz takip edecek ve bulguları iyi değerlendirecek mekanizmaya ihtiyaç bulunmaktadır.

Yani önce istihbarat zafiyeti giderilmelidir. Bu problemin çözülmesi hem hükümetin hem de TSK’nın sorumluluğundadır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şefik Dursun Arşivi