Gereksiz tartışmalarla zaman öldürmek
Doğruyu bulmak için karşılıklı fikirlerin ortaya konulması, tartışılması elbette gereklidir. Ancak, sadece karşı çıkmak için başlatılan tartışmaların insanları avare kasnak durumuna düşürdüğünü fark etmek gerekmez mi? Bir diğer ifade ile siyasette iktidarı ve muhalefeti ile karşımızdaki ne söylerse onun aksini savunmak gibi bir davranış biçimi sağlıklı olabilir mi? Hele birde olayın hukuki bir boyutu var ve bu konuda kabul edilmiş temel ölçüler bulunmasına rağmen bu ölçüler bir kenara itilerek bir hadiseyi hiç yoktan tartışma ortamına çekmek toplumun kafasını karıştırmaktan öte bir anlam ifade eder mi?
Sözü uzatmak değil maksadım.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün süresi özellikle CHP tarafından sürekli olarak tartışma konusu yapılıyor. Buna şimdilerde MHP de katılmış görünüyor.
Cumhurbaşkanı Gül 28 Ağustos 2007'de o zaman yürürlükte olan Anayasa'ya göre 7 yıl için seçilmiş bulunuyor. Bunun tartışılacak bir yanı da yok. Ayrıca sadece 7 yıl için bir defaya mahsus seçilmişti. Daha sonra 12 Eylül 2010 tarihinde referandum ile kabul edilen anayasa değişikliğine göre bundan sonraki Cumhurbaşkanı halk tarafından ve 5 yıl için ve ikinci defa seçilebilecek. Elbette ikinci defa seçilip seçilemeyeceğine halk karar verecek.
Kısacası Cumhurbaşkanının süresinin 5 mi yoksa 7 yıl mı olacağı tartışmaları temel hukuk kurallarına aykırıdır. Bu bakımdan Yüksek Seçim Kurulu'na da sorulsa sürenin 7 yıl olduğu yönünde karar çıkması büyük bir ihtimaldir. Kesindir demekten özellikle kaçındım. O takdirde Yüksek Seçim Kurulu'nun vereceği karara sanki ambargo koyma yetkisi varmış biri görüntü ortaya çıkmasın diye. Ancak, edinilen bilgilere göre Yüksek Seçim Kurulu'ndan görüş istendiği takdirde kararın bu yönde olacağı havasının hakim olduğu ifade ediliyor. Bu arada Anayasa değişikliği doğrultusunda Meclis'in yeni bir hukuki düzenleme yapması, bir diğer ifadeye göre Cumhurbaşkanı'nın seçiminin esaslarını düzenlemesi gerekiyor. Ancak, bu düzenlemeyi yaparken, "Her şeye ben karar veririm. Öyle ise Cumhurbaşkanı'nın eski anayasaya göre ve 7 yıl için seçilmiş olması beni ilgilendirmez. Süreyi yeni hükme göre 5 yıla indirdim" demesi temel hukuk kurallarına aykırı olur. AK Partili Elitaş'ın ifadesine göre bu darbe anlamına gelir. Seçilmişlerin de temel hukuk kurallarına uymasının zorunlu olduğunun unutulmaması gerekiyor. Özelliklede seçilmişleri hukuk kuralları bağlar. Biz istediğimiz yasayı çıkartabiliriz anlayışı demokratik olmaz. Çünkü, yasaların temel insan hakları ve evrensel hukuk kurallarına uygun olması gerekir. Unutulmaması gerekir ki darbecilerin istedikleri yasayı çıkarmaları ülkeyi hukuk devleti olmakta çıkararak kanun devleti haline getirir. Bundan sonra darbelerin bir daha yaşanmaması istenirken öbür yandan halkın seçtikleri, daha doğrusu Meclis'te çoğunluğu elinde bulunduranların keyiflerine göre her istediklerini yapabileceklerini sanmaları başka bir sakat uygulamaya yol açar.
Kaldı ki şu anda ülkenin bir Cumhurbaşkanı sorunu yoktur. Sırf bir takım siyasi hesaplar uğuruna Cumhurbaşkanlığı sorunu varmış gibi göstermek, Cumhurbaşkanlığı makamını siyasi malzeme haline getirmek sistemi tartışmaya açmak anlamına gelir. Yıllardan beri bir takım siyaset dışı müdahaleler sebebiyle sürekli tartışılan sistem bir takım anayasal ve yasal düzenlemelerle tartışmanın dışına çekilmeye çalışılırken hukuk açısından çok net olan bir takım meseleleri tartışmalıymış gibi göstermenin kimseye bir yararı olmaz. Şu sıralarda Cumhurbaşkanının süresinin ne olduğu etrafında tartışmalarla vakit öldürmek ve kafaları bulandırmak yerine yeni anayasa yapılması çalışmalarına katkıda bulunmak sanıyorum hem sistem hem de siyasi partilerimiz açısından çok daha yararlı olacaktır. Şu anda mahalli seçimler ile genel seçimlerin, hatta bunlara birde Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin birleştirilmesi tartışmalarını eklemek için vakit çok erkendir. Zamanı gelince tartışmak, herkesin fikir beyan etmesi gereklidir. Ama şu an için bu tür gereksiz tartışmalar gündemdeki esas konulardan toplumun dikkatinin başka yönlere çekilmesine sebep olmaktadır.
Aynı tarihe rastlayan seçimlerin birlikte yapılması yararlı olabilir ama bunun sakıncaları da vardır. Milletin karşısına çok sayıda sandık çıkartılması ülkemizin çeşitli bölgelerinde sıkıntıya yol açabilir. Çünkü, insanların sandık başına gittiklerinde mahalle muhtarından, ihtiyar heyetine, belediye meclis üyeleri ile il genel meclisinden, belediye başkanı ve milletvekiline kadar, bu da yetmedi bir de Cumhurbaşkanı için oy kullanmak durumunda kalması seçimlerin hem uzamasına hem de iptal oyların artmasına yol açacaktır. Bütün bunların özellikle siyasiler tarafından iyi düşünülmesi ve ona göre karar verilmesi gerekiyor. Bu arada Cumhurbaşkanı, milletvekili ve mahalli idare seçimlerinin birlikte yapılmasının yararlı tarafı da olabilir. Toplumun siyasi iradesinin mahalli yönetimler, milletvekili ve Cumhurbaşkanı seçimi konusunda çatışmaları önleyici bir sonuca vesile olabilir. Yani mahalli yönetimler ile genel yönetim arasında zaman zaman ortaya çıkan çatışmalar olmayabilir. Elbette tüm alanlarda tek parti hakimiyetinin ciddi sakıncaları da olabilir. Tüm bunların temel hukuk kuralları çerçevesinde ele alınmalı, parti çıkarları uğruna bu kurallar ihlal edilmemelidir..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.