İnsan ölümü üzerine yapılan istismarlar
Uludere’de 35 insanımızın hayatını kaybetmesinden sonra incelemeler devam ediyor ve olayın netleşmesini bekliyoruz... Türkiye’nin 12 Eylül 2010 referandumundan sonra demokrasi yolunda kazandığı ivmenin, ülkemizi daha üst seviyelere çıkaracağına inanıyorum.
Bu nedenle gerçekleri öğreneceğimizden ümitliyim... Diğer taraftan Uludere’deki faciadan sonra taziyeye giden Kaymakama yapılan muamelenin üzücü olduğunu herkes kabul ediyor, BDP’liler dışında... “35 can kaybedilmiş, bunun yanında Kaymakama saldırının sözü mü edilir?” diye adeta savunuyorlar. Oysa o Kaymakam yöre halkının tüm sorunlarıyla ilgilenmiş biri. Ancak daha kötü sonuçlar da olabilirdi. Çünkü BDP milletvekili Hasip Kaplan “ben onların canlarını kurtardım” diyerek vahameti ortaya koyuyor. Aslında şu anda terörle mücadele eden Hükümet temsilcileri ve AK Parti milletvekilleri PKK tarafından nasıl görülüyorsa BDP tarafından da aynı şekilde görülmektedir... Hasip Kaplan samimi değil, doğru konuşmuyor; Allah (cc) korusun, bugün can kaybına sebep olan tahrikçi olarak karşımızda olacaktı. Olay sırasında görgü tanıklarının ifadesiyle “Kaymakamı kaçırmayın” diye yanındakilere hedef gösteriyor. Ve bunlar kalkıyor barıştan söz ediyor. Bu topluma bakışları kardeşce değil. Biz “Kürt kardeşlerimiz” diyor ve Kürt sorunu çözülsün istiyoruz. Onlar bizimle köprüleri atmış ilişkilerini bu zihniyet üzerine kurmuşlar. Ancak Hasip Kaplan’ın CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun taziye çadırına gelişinde yanında nasıl bir duruş sergilediğini izledim ve hayret ettim. Hizmete hazır biri gibi duruyor. Acaba Ergenekon’a bakışları mı onları yakınlaştırıyor?
Meğer “Uludere faciası” PKK’lıları mutlu eden bir olaymış... Ölümler sonrası iki PKK’lı arasında geçen ve basına intikal eden konuşmaya bakılırsa facia onlar için verimli olmuş... “Beş karakol bassaydık bu kadar iyi sonuç alamazdık” diyen bu zihniyet, insanların ölümüyle ortaya çıkan durumun nasıl istismar edildiğini göstermektedir. Cenazeler defnedilirken bir çok tabuta PKK’yı temsil eden bezler sarılmıştı; sanki bu ölenler onların mensubuymuş gibi mezarlığa taşındı. Bu zihniyet geçmişten bu yana cenaze istismarını yapar...
68 öğrenci olaylarında ve daha sonraları benzer olaylar yaşandı... Biri hayatını kaybettiğinde, ister Dev-Genç ister Devrimci Doğu Kültür Ocakları v.b tarafından tabutu dolaştırmak ve gösteri yapmak olagelmiştir.
BILEREK YA DA BILMEYEREK TERÖRE DESTEK OLMAK
Terörle baş edebilmek topyekün mücadeleyi gerektirir. Askeriyle, öğretmeniyle, basını ile... Bazıları “bakın işte operasyonlar devam ediyor PKK’ya bir şey olmuyor; o halde operasyonlar dursun, PKK ile oturup konuşulsun” diyorlar. PKK da zaman kazanmak için bunu istiyor; daha fazla zayiat vermeden kışı atlatmak için... Bu söylemler PKK’nın belinin kırılmaya doğru gittiği şu günlerde dile getiriliyor. Bir PKK’lının babası Meclis’te konu ile ilgili Komisyon tarafından dinlenmiş... Bu vatandaş PKK’lı diğer oğlunu da çatışmada kaybetmiş. “Ölümler dursun; barış istiyorum” diyor. Komisyon üyelerinden biri “oğluna bir mesajın var mı; onun dağdan inmesinin gerektiğini ve bu yolun çıkmaz yol olduğunu söyleyebilir misin?” diye soruyor. Ancak buna bir cevap vermiyor; Devlet de, PKK da silahı bıraksın istiyor.
Görünen o ki PKK operasyonları durdurup zaman kazanmak için her yolu deniyor... Operasyonlar sürmeli ve PKK’nın eylem yapacak hali kalmamalı. Aksi takdirde bir zaman sonra bölünmüş bir vatan toprağı üstünde kurulmuş Marksist bir devletin silahlı gücü olarak karşımıza çıkabilir.
Ancak sadece operasyonlar değil, anayasa çalışmaları da devam ediyor, etmeli ve yeni anayasa mutlaka hayata geçirilmelidir. Kürt sorununun çözümü için çalışmalar sürmeli; temel insan hak ve özgürlükleri güvence altına alınmalıdır. Böylece Kürt sorununu istismar eden PKK-BDP tarafının elinde artık malzeme kalmayacaktır. Sonuçta terörün Kürt sorununu istismar eden Marksist Kürtçülerin kullandığı bir yöntem olduğu ortaya çıkacaktır. Çünkü bütün bunlara rağmen onlar terörü sürdürmeye devam etmek isteyecekler... Kürt sorunu devletin yanlışları ile oluştu; şimdi ise devlet-hükümet bu konuda çok değişti... İyi işler yapıldı, halen de yapılabilir. Bunun daha da gelişmesi için huzurlu bir ortama ihtiyaç bulunmaktadır... Milletimiz asırlardır birlikte yaşadı. Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanması ile Anadolu’ya sıkıştık. Bizi daha küçük parçalara ayırmak isteyen Batılı sömürgeci güçlerin karşısında birlik ve beraberliğimizi korumalıyız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.