35 cana mal olan hadise hakkında olayın sıcaklığı ve polemiklerden arınıp gerçek bilgiler ve yapısal sorunlar üzerinden hareket etmenin zamanı geldi.

Bilindiği gibi İç Güvenlik Harekâtı, Malatya 2. Ordu Komutanlığı tarafından komuta ve koordine ediliyor.

Terör örgütü mensupları hakkında alınan istihbarat burada değerlendiriliyor ve bir harekât düzenlenecekse üst düzey planlama burada yapılıyor.

Bu planlamada terörist gruba ne zaman ve nasıl harekât yapılacağı, hedefe hangi unsurlarla (Özel kuvvetler, Hava Kuvvetleri, Kara veya Jandarma birlikleri) müdahale edileceği ve icra aşamasında koordinasyonun nasıl yapılacağı burada kararlaştırılıyor.

Ancak bütün bu kritik işlemlerin yapıldığı 2. Ordu Komutanlığı’nda Ağustos 2011 tarihinden bu yana bir gariplik yaşanıyor...

Dünyanın bütün ordularında, bir harekâta birden fazla Kuvvet katılıyorsa (Örneğin hem Kara hem de Hava Kuvvetleri), harekâtın koordine edilmesi, etkinlikle yürütülmesi ve herhangi bir hata yapılmaması için bu tür Ordu Komutanlıkları’nda harekâta katılacak kuvvetlerden uzmanların görev aldığı bir koordinasyon merkezi kuruluyor.

Örneğin Hava Kuvvetleri’ne görev verilecekse bunun adı “Hava Harekâtı Koordinasyon Merkezi” oluyor.

Bu merkez, “müşterek istihbarat merkezi”nden gelen analiz edilmiş istihbarat bilgisi doğrultusunda harekâtı planlayıp, icra ediyor.

Aynı merkez, harekatın icrasında hata yapılmaması için harekatı izleme görevini de yerine getiriyor.

Böyle bir koordinasyon merkezinde hava istihbaratından, meteorolojiden, harekâtın inceliklerinden iyi anlayan onlarca Havacı uzman komutan, subay ve astsubay görev yapıyor.

Kara ve Hava Kuvvetleri tarafından müşterek yürütülen görevlerde bu merkezin kurulmuş olması hayati önem taşıyor.

Çünkü iki Kuvvetin birlikte planlama yapmadığı, harekât esnasında izlemenin yapılmadığı, bilgi akışının sürekli olmadığı durumlarda harekâttan istenilen netice alınamazken, bazen son olayda kaçakçıların vurulmasında görüldüğü gibi siviller ve dost kuvvet birlikleri de bombalanabiliyor.

İç güvenlik harekatı bunun birçok örnekleri ile dolu...

Uludere olayında bir müşterek istihbarat merkezi olsaydı ve Batman, Diyarbakır, Malatya ve Ankara’da bulunan iç güvenlik harekatıyla ilgili istihbaratçıların ortak bir değerlendirmesi alınabilseydi sonuç farklı olabilirdi.

Peki dünyanın bütün modern ordularında “olmazsa olmaz” denilen böyle bir “Hava Harekâtı Koordinasyon Merkezi” Malatya’da neden kurulamıyor?

Aslında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yönergelerinde de bu tür Koordinasyon Merkezleri’nin kurulması öngörülüyor. Ancak hayret verici bir şekilde Malatya 2. Ordu Komutanlığı’nda böyle bir merkez aylardır kurulmuyor.

Diyarbakır 2. Hava Kuvveti Komutanı Korgeneral Veysi Ağar, 16 yıl ağır hapis cezası alan ve Osman Baydemir’in yakın arkadaşı PKK’lı yeğeni Murat Ağar’dan dolayı kasıtlı davranmayacağına göre, neden böyle bir merkezin kurulmasına karşı çıkıyor ve Malatya’da 2. Ordu’da bu merkezin kurulması yönünde yapılan girişimleri önlüyor?

Çünkü Korgeneral Ağar, Malatya’da böyle bir merkez kurulursa kendisinin terörle mücadelede görünürlüğünün azalacağından endişe ediyor.

Komutanların nazarında terörle mücadelenin tek havacı adamı olarak YAŞ’ta sorunsuz bir terfi yılı yaşamak istiyor ve dünyanın bütün modern ordularında hayati önemde görülen Hava Harekâtı Koordinasyon Merkezi’ni kişisel terfi çıkarlarına kurban ediyor.

TSK ve Hava Kuvvetleri de bu bencilliği seyrediyor.

Bu arada onlarca Havacı uzmandan oluşması gereken Hava Harekâtı Koordinasyon Merkezi’nin görevini Malatya’da kim mi yerine getiriyor?

Şike koordinatları ile gündeme gelen ve helikopterle domuz avı yaptığı için Hava Kuvvetleri’nde zor günler yaşayan bir yüzbaşı...

Böyle bir merkezin görevlerini değil geçici olarak görevlendirilecek bir subay; üç beş subayın dahi yerine getirmesi mümkün değil!

Koskoca Türk Silahlı Kuvvetleri, aylardır bir Korgeneralin kaprisini aşarak Malatya’da bir koordinasyon merkezi kuramıyor...

Bu yazım umarım Uludere olayını gerçekten konuşmak için bir kapı açar...