Belkıs İbrahimhakkıoğlu

Belkıs İbrahimhakkıoğlu

Gerçeği perdelemek

Gerçeği perdelemek

4 Şubat 1902 yılında Paris’te; Prens Sabahaddin, İttihatçı Bahaeddin Şakir Bey ve Jöntürklerin buluştuğu kongrede alınan karar bütün Avrupa hükümetlerine duyurulur. Kararda “İstanbul’daki istibdat kalesinin yıkılmasına yardımcı oldukları takdirde, iktidara gelecek olanların Berlin Andlaşması’nın 61. Maddesini derhal yürürlüğe koyacakları” ifade edilir. İstibdat kalesi denilen 2. Abdülhamit Han’dır. Bahsi geçen 61. Madde de özetle Türk-Ermeni ilişkilerini yabancı devletlerin denetimine bırakmaktadır. İstibdat kalesini yıkacak olanlar ise İttihad Terakki maceracılarıdır.

Geçen Pazar günü, Hocalı katliamını anmak üzere Taksim’de on binin üzerinde insan toplandı. Sabahın erken saatlerinde internet üzerinden karalama propagandası, daha insanlar Taksim’e gitmeden başlamıştı, “Hepimiz Ogün Samast’ız” diye yazan pankartlardan söz ediliyordu. O gün ben de Taksim’deydim, düşüncesizce, çirkin slogan atan gençlerden bazılarını azarladım. O kadar kalabalığın arasında elbette maça gider gibi gelenleri de, hırlısı, hırsızı, provokatörü de bulunacaktır. O yüzden bir tatsızlığa sebep olmamak için uyarılarım da ileriye gitmedim.

Neyi görmek ve kullanmak isterseniz kamerayı oraya zumlarsınız. Evet, zumlanan pankartlar selim akıllı insanların onaylayacağı cümleler değildi. Zaten bu tarz yersiz heyecanlar meselenin özüne gölge düşürür ve asıl provokatörlerle sinsi plâncıların işine yarar. Nitekim Hocalı’dan rahatsızlık duyanlar bunu fırsat bilip haberi manşete ve köşelerine kendi yorumlarıyla çektiler. Oysa o pankartları taşıyanların arasında, bir kadının göğsünü vahşice kesip ağlayan bebeğinin ağzına nasıl tıkadığını zevk duya duya anlatan biri yoktu. Kimse kestiği insanların organlarını boynuna kolye yapıp takmamıştı. Hocalı katliamını yapan Ermeniler yaptıkları vahşeti sadistçe bir zevkle yazdılar, anlattılar. Pankartlardaki ifadeler onların yaptıklarının yanında devede kulak kalır.

Girişteki paragrafı, geçmişte emperyalist Hıristiyan Batı’nın oyunlarına alet olan gafillerimizin bu gün de aynı rehavet içerisinde olduklarını hatırlatmak için yazdım. Namertlik, Batı emperyalizminin taktik metodudur. Batı gerçek niyetini açık etmeden emellerine hep ajanları ve piyonları aracılığıyla ulaşmaya çalışmıştır. Ermeni meselesini başından beri tarihten takip edersek maksat bal gibi Doğu Anadolu’da Ermenistan devleti kurma rüyâsıdır, soykırım yaygarası işin perdesidir. Ama bunu mertçe dile getirmezler, satır aralarına sıkıştırırlar.

Batı Dünyası’nın düşünürleri bile konu çıkar olunca fikir namusundan kolaylıkla vazgeçebilirler. Garaudy’nin, “filozofluk ona kadar düştüyse” dediği Bernard Henri Levy, Daniel Sibory, André Glucksmann meselâ, mesele Doğu ülkeleri, özellikle de Filistin olunca geniş düşünce dünyaları bir anda daralır.

Osmanlı’nın son zamanlarında millet olarak çok acı günler gördük. Önemli ölçüde okumuş bir nesli kaybettik. Yoklukla, yoksullukla boğuştuk. Yedi düvel üzerimize saldırdı. Ermeni kardeşlerimiz bu zor zamanlarda bizi sırtımızdan bıçakladı. Demek ki iyi gün dostuymuşlar. Fırsat bulunca rahatlıkla canlara işkenceyle kıyabiliyorlarmış. Harputta’ki Amerikan koleji öğretmenlerinden Miss Joyne Smith hatıralarında kasap lakabıyla namlı Antranik’ten, “ruhu sokakta gördüğü her Türk’ü öldürmeye göre ayarlanmıştı” diye bahseder. Bunlar tatlı su aydınlarını rahatsız etmez. Bunu artık görmeliyiz ve boşuna bu aleni haksızlık için sinirlerimizi yıpratmamalıyız.

İnatla gerçeği tek taraflı dile getirenlerin hesabını Allah’a bırakıp kendimize dönelim. Oyunların kurbanı olmamak için eğitim sistemimizde, gençlerimize hamaset değil bilgiye dayalı bir tarih şuuru verecek programların müfredatta yer almasını sağlamalıyız. Biz ferasetli olursak oyunlara geçit vermeyiz.



Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Belkıs İbrahimhakkıoğlu Arşivi