Keşke Türkiye’yi de böyle sevsen
Önce şu satırları okuyalım:
“Düşmanların silahıyla kendi polisine, askerine kurşun atıyorlar. Başları sıkışınca da ‘Allahu akbar’ diyerek başka bir ülkeye kaçıyorlar. Çünkü bu hain Suriyeliler sürüne sürüne yaşamaya alışmışlar. Güya Suriye’deki Alevi iktidarı Sünnilere zulüm ediyormuş. Suriye, sivil Batılı yaşam tarzını benimsemiş tek Arap ülkesi olduğu için devrilmek isteniyor. Suriye’deki serseriler, hapishane kaçkınları, yobazlar, İsrail-Amerikan ajanları da el ele vererek ülkeyi yıkmaya çalışıyor. Van’da, Muş’ta kendi insanlarımız perişan durumdayken Hükümet, Suriye’den gelen bedavacı hainlere her türlü lüksü sunuyor. Çünkü Suriyeli hainin arkasında Amerika var, Muşlu’nun arkasında Allah’tan başka kimse yok...”
Bu satırlar Rıza Zelyut’un “Suriye’nin hainleri” başlıklı yazısından...
Aidiyetlerimiz, düşüncelerimiz, ideolojilerimiz olabilir ama insanlığımız nerede...
Rıza Zelyut’un adeta gözü dönmüş.
“Hapishane kaçkını, yobaz, ajan, haydut, bedavacı hain, sürüne sürüne yaşamaya alışmış” gibi ifadelerin sebebi ne?
Kendi ülkesindeki iktidara muhalif olanlar için bile bu nitelemeleri kullanma hakkı olmaması gerekirken; Nasıl oluyor da bir Türk vatandaşı, başka bir ülkenin iktidarına muhalif olan kesimler için bu nitelemeleri kullanabiliyor?
Suriye’de hiçbir dine mezhebe baskı yokmuş...
Bunu yazabilmek için insanlığını çıkartıp vestiyere asmak gerekir.
Suriye dediğiniz ülkede Kürtlere nüfus cüzdanı vermiyorlar.
Oy hakları olmadığı gibi hiçbir sağlık güvencesinden de yararlandırılmıyorlar.
Yasal bütün denetimlerin dışına çıkartılıp, dokunulmazlık verilen Şebbiha denilen örgüt rejimi elinde tutanlar tarafından her türlü infaz ve fail-i meçhul için kullanılıyor.
Suriye’de yıllardır fail-i meçhul cinayetler işlenmekte ve bunların sayısı onbinlerle ifade edilmekte.
İşkenceye karşı yasal bir düzenleme olmadığı gibi işkencenin aşırı yaygın olduğu bilindiği halde bugüne kadar işkenceden mahkum olmuş tek güvenlik görevlisi bulunmamakta.
Medya tamamen rejimin tekeli altında ve özgür medya, özel televizyonlar, gazetelerden filan söz etmek mümkün değil.
Devletin bütün kilit makamlarına Esad ailesinin üyeleri atanmış durumda.
Belli bir mezhebi bir kenara bırakıyorum, belli birkaç küçük bölgede doğmamış olanlar güvenlik birimlerinde üst düzey yönetici asla yapılmıyorlar.
Hutbelerde hadis okumak yasak.
Hz. Muhammed’e ait hiçbir figür camilerde ön plana çıkartılamıyor.
Ders kitaplarında Türkler’i ve Osmanlı’yı karalayan onlarca müfredat mevcut.
Keşke Zelyut bir de Suriye’yi yöneten kadroların Türkler’e bakışını yıllarca Suriye’de görev yapan Yaşar Yakış’tan dinleseydi.
PKK’ya yıllarca kamp ve barınak sağlandığı gibi, devam eden süreçte de örgütün uyuşturucu akışına alenen izin verildi.
DHKP-C, TİKKO gibi yasa dışı sol örgütlerde faaliyet gösteren ve çeşitli suçlardan arananlara sığınma ve korunma verildiği gibi çok sayıda mafyatik isim de yakalanmaktan Suriye’ye sığınarak kurtuldu.
İsrail’in işgal ettiği ve bütün Suriye halkına ait olan topraklarla ilgili konunun üstü kapatıldı.
Bu konuda uluslararası girişimler yıllardır durduğu gibi yerel tek önlem alınmadı.
Kaddafi muhaliflere “fareler” diyordu, Rıza Zelyut ise Esad muhaliflerine tüm bu gerçeklere rağmen aynı şekilde hitap ediyor.
İyi de Rıza Zelyut’u aşk derecesinde başka bir ülkenin Rejimine ve Devlet Başkanı’na bağlayan şey nedir?
Keşke kendi devletimizi de böyle sevseniz...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.