İsa Gök'e bu haz yaşatılmamalı
Tutukluyken milletvekili yaptırılanlarla ilgili süreç bir kriz olarak planlanmıştı ve şimdi içinden yeni krizler üretilerek ilerletiliyor.
Yalçın Akdoğan’ın konuyla ilgili açıklamaları kayda değerdi.
AK Parti’nin muhalefetin kendisini çekmek istediği sarmala girmek istemediğini görmek önemli.
Ergenekon ve KCK tutuklularının vekil yapılmasında muhalefet partileri temel olarak üç şeyi hedefledi:
1- CHP-MHP açısından Ergenekon’a; BDP açısından KCK’ya destek vermek.
2- AK Parti’ye seçilmişlerin içeride olduğu propagandasıyla yüklenebilecek bir alan oluşturmak, kriz çıkarmak.
3- Aday gösterilen çok kritik isimleri cezaevinden kurtarmak.
Başbakan Erdoğan, seçim propagandası sırasında bu üç hedefi fark etmiş, Silivri’den ve Kandil’den Meclis’e tünel kazdırtmayacağını ifade etmişti.
Yine Erdoğan, bu krizin kasten ve bile bile tertip edildiğini defaatle dile getirmişti.
Muhalefet açısından konuya bakarsak ilk iki adımda hedefleneni elde ettiler.
Bu isimleri aday gösterip, garanti seçilecekleri yerlere ve sıralara koyarak Ergenekon ve KCK’ya destek duruşlarını ilan ettiler.
İki örgüte de güven ve umut aşıladılar.
Meclis’te yemin boykotu, oturumlara katılmamadan tutun da peş peşe açıklamalarla hatta “Başbakan’a diz çöktüreceğiz” boyutuna varan tehditlerle kriz de çıkardılar.
Ama bu krizlerin tamamı “Ankara Krizi” kategorisinde.
Yalçın Akdoğan’ın da dediği gibi halkta bir karşılığı yok.
Halkın, Ergenekon çerçevesindeki faaliyetleri, askerlerle organize ilişkileri çarşaf çarşaf yayınlanan Mehmet Haberal’ın, TSK’yı kışkırtarak darbeye zorlayan Mustafa Balbay’ın, 28 Şubat’ta ve sonrasında dindarları fişleyen-baskı altına alan Engin Alan’ın, çok sayıda suça bulaşmış, öğretmen katili KCK’lıların tahliye edilmesi gibi bir derdi yok.
Zaten Ankara Krizi’nin etkisi sadece ite kaka basında sürdürülebiliyor.
Ve her geçen gün etkisi azalıyor...
Lakin Meclis koridorlarında sürekli konuyu gündeme getirerek, TBMM Başkanlığı seviyesinde bir girişim çalışması başlatabildiklerini de kabul etmek gerekiyor.
Burada önemli nokta AK Parti’nin tutumu.
Halkın yekun çoğunluğuna rağmen davranmamak gerekiyor.
Ergenekon ve KCK yargılamalarına halk desteği araştırmalarda en kötü yüzde 60’lar düzeyinde görülüyor.
Dolayısıyla muhalefetin amaçlarından ilki gerçekleşmiş, ikincisi nispeten başarılı olmuş olsa da, burada üçüncü bir “zafer alanı” oluşturmamak gerekiyor.
Göreceksiniz, Mehmet Haberal ve Mustafa Balbay tahliye edildiği gün CHP’li İsa Gök basın toplantısı düzenleyecek ve “AK Parti’ye diz çöktüreceğim demiştim, yaptım” diyecektir.
İsa Gök’e bu hazzın yaşatılması da milletin bu denli teveccühüne mazhar olmuş AK Parti’nin bu duruma düşürülmesi de haksızlık olur.
Yalçın Akdoğan’ı devletin diliyle konuşmakla itham etmek ise çarpıtmanın dik alasıdır.
Halk Ergenekon ve KCK’nın karşısında duran AK Parti’ye, Ergenekon ve KCK’lıları aday gösteren partilerin toplamından fazla oy vermiştir.
Halkın yüzde 70’lik kısmı Ergenekon davasına tam destek vermektedir.
KCK’ya karşı bu durum yüzde 90’lara tırmanmaktadır.
Anketler de seçim sonuçları da ortada.
Başbakan Erdoğan’ın defalarca dile getirdiği gibi, bu krizin planlanmasında, sahneye konmasında ve tırmandırılmasında AK Parti sebep sonuç zincirinin hiçbir halkasında yoktur.
Esas itibariyle ortada bir kriz de yoktur.
Gerçek devletler, duruma göre yasa değişikliği yapmaz.
Tahliye edilmeyeceklerini bile bile bu isimleri aday yapanlar, sonuçlarına saygı göstermeli.
Demokrasinin gereği budur.
Darbe ve terör suçlarından yargılanan sanıkları kurtarmak için Meclis’e mesai yaptırmak ve yasaları değiştirmek, demokrasiyle izah edilemez.
Bugün bu isimler için yasa değişikliği isteyenler, surda açtıkları gedikle yarın başka isimler için yasal değişiklikleri gündeme getirecekler ve AK Parti’yi 2014’e giden süreçte yeni krizlerin içine atmaya çalışacaklardır.
Buna emin olabilirsiniz.
Bırakın bu krizcikle oynayıp dursunlar...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.