Ustanın ardından
"Kar tanelerini bekliyordu çocuk. Yere düşürmeyecekti. Avucunda toplayacaktı. Minik avucunun yüzölçümünü bilmeden. Herşey hesaplı olmamalı. Hesapsız işlerde yapmalı insan.
Kar tanelerinin tamamını tuttu. Kar ise yere düşmediği için mutsuzdu! Ama çocuk bu ya.. Yeni gibi duran bir kabir başına geldi. Çiçekler yeni ekilmiş... Renk renk. 'Ne gerek var, altında yatan kendisi çiçek.' cümlesini içinden geçirdi. Hakim Mehmet Sabri ile Kamer Hanım'ın izdivacından dünyaya gelmiş Usta'nın kabri başında duruyordu. Üşümüyordu. Alnında boncuk boncuk terlerin olduğunu fark etti. Konuşuyordu. Ya da konuşuyor gibi yapıyordu. Aşağılardan ses mi alıyordu? Gözlerini kırpmadan aşağılara bakıyordu. Bir şeyler görüyor gibi duruyordu. Savunan Adam'ın yani benim Ustamın kabri başında çocuk, yüreğini büyütüyordu. Dünyanın büyük yüreklere ihtiyacı var."
"Biliyor musun? Ben çok büyük çılgınlıklar yapabilirdim. Benim gibi onlar, yüzler, binler çılgınlıklar yapabilirdi.
Yapmadım... Yapmadılar değil, yaptırmadı.Kim? Usta..
Hatta ustaların Ustası. 'Bu dava öyle bir dava ki, yolunda ölünür, amma öldürmez. Sabrı öğrenin. Yaşatmayı öğretin. Kolaycılığa kaçmayın. Çilenin bekçileri olmaya sizi davet ediyorum' Derdi"
"Anadolu'nun unutulmuş çocuğunun elinden tutan, fikirde ideolojide, siyasette Usta'nın tabutunun arkasından yürüyorum. Diri iken de yürüdüm. Hiç arkama bakmadım. Bakmak ihtiyacı hissetmedim. Hesap yapmadım. İnandım. Hesapsız bir Usta'nın arkasında duvar örecektim. Duvar örüyordum.."
"Şimdi hepimiz Erbakan Hoca'nın yürüyüşüne ve yoldaki işaret taşlarına yeniden bakalım. İnanmışlık boyasına boyanan bir ruhun, nasıl semada kanat çırptığını göreceğiz. Parmak uçlarında yürüyen bir tabut!
Sade mütevazi.."
Konuya doğrudan girerek ve sevgili kardeşim Nejdet Külünk'ün "Köylü'nün Notları" adını verdiği son kitabından alıntılara sizi başbaşa bırakmak istedim. Bu satırlarda kendimi de bulmuş olmam belki beni böylesi bir uygulamaya itti. Kitabına niçin Köylü'nün Notları adını verdiğini bilemiyorum ama başlık ile muhteva pek uyumlu düşmemiş. Önsözünde Ekrem Kızıltaş kardeşim kitabı şu cümlelerle tanıtıyor:
"Elinizdeki esere ister Nejdet Külünk'ün günlüğü deyin, ister makaleleri ya da başka bir şey. Ancak başladığınız zaman elinizden bırakamayacağınız şeyler var içinde."
Hemen belirteyim ki çok rahat okuduğum bir kitaptı. Bir bakıma Nejdet kardeşim içinden geldiği gibi duygularını kağıda dökmüş. Kim ne der, ne düşünür gibi endişeleri bir kenara itmiş. Kısacası kitap çoğu yerde bir duygu selini andırıyor.
Bu arada Nejdet Kardeşime hem lütfedip kitabını gazetemizin Ankara Bürosu'na ulaştırmış olmasına hem de bu vesile ile uzun yıllardan beri kendisi ile temasım kesilmiş olan Mekki Yassıkaya kardeşim ile yeniden temas kurmama vesile olduğu için şükranlarımı sunuyorum. İstanbul'da bulunduğum yıllarda Külünk kardeşlerle sık temasım olurdu. Ancak, 1989'da Ankara'ya dönünce sanıyorum iki defa iftar davetlerinde beraber olma imkanı bulmuştum. Aziz kardeşim Mekki ile ise maddi ilişkimiz kesileli galiba 30 yıl oldu. Ancak, manen kalbimdeki yerini hep korudu. Çünkü, O Allah için sevdiğim kardeşlerimden birisi oldu.
Son bir not olarak Nejdet Külünk kardeşimin Köylü'nün Notları kitabı Erguvan Yayınları arasında çıkmış. Yazarın da yayınevinin de para kazanma derdi olmadığını düşünüyorum. Yapmaya çalıştığım b tanıtmanın ekonomik boyutu bulunmuyor. Benim için yıllardır kesilen ilişkilerimizin bu vesile ile yenden canlandırılması en büyük kazanç olacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.