Artık ülke sis bulutundan kurtarılmalı
Uzunca bir süredir ortalıkta dolaşan söylentiler sonunda operasyonlara dönüştü. Her operasyon bir başka operasyonun bilgilerini verdi. Neticede şu anda yaşananlara gelindi.
Şu noktada gözaltına alınanlar konusunda suçlu-suçsuz şeklinde bir yorum yapılmaması gerekiyor. Ama, olanlar bunun tam tersi. Hemen herkes aklına estiği gibi yazıyor, konuşuyor. Yani geçmişten gelen yanlış alışkanlıklar devam ediyor. Siyasetçisinden gazetecisine herkes kendine göre bir yorum yapıyor. Kimisi gözaltına alınanları hemen mahkum ediyor, kimileri de gözaltına alınanları peşin peşin kahraman ilan ediyor. Hatta daha da ileri giderek son operasyonu Atatürkçüleri ve laikçileri sindirme hareketi olarak nitelendiriyor. Kısacası, kimse savcıların ve hakimlerin kararını beklemiyor. Böyle bir ülkede adaletin tecellisi nasıl mümkün olacak? Bu arada CHPGenel Başkanı Baykal'ın ettiği laf ise başlı başına bir felaketin habercisi. Baykal, gözaltılarla ilgili açıklamasında, Ergenekon davasını, "Başbakan'ın kişisel davası" nitelendirmesi yapıyor. Bir parti genel başkanının böylesine sorumsuzca konuşabildiği bir ülkede kim kimin hakkını arayacak?
Gerçekten ülkemiz toz duman bulutu arasından kaybolup gitmiş durumda. Doğru nedir, hangi kurumun sorumluluğu nerede başlar, nerede biter? Tüm bu sorular cevapsız kalıyor.
Bu arada bazıları kendilerini Atatürkçü ilan edip ardından da toplum içinde kendilerine ayrı ve özel bir konum belirliyorlar. Bazıları ise kendilerine vatansever sıfatını uygun bulup bu sıfatla kanun tanımamazlıkları meşru göstermeye çalışıyorlar.
Kıasacası, aklın ve mantığın kabul etmeyeceği bir yığın açıklama ve savunma şekli.
Belli ki bu ülkede bir kesim devletin kurumlarına saygısını yitirmiş, kendilerine göre Atatürk'ü ve vatanı korumaya soyunmuşlar. Bir başka ifade ile hukuk ve kanun tanımazlıklarına bir gerekçe bulmuşlar.
Peki bu işin sonu nereye varır?
Böyle bir ortamda emniyet güçleri ile yargının atacağı adımlar ve
alacağı kararlar bir takım odaklar tarafından alınmak gibi bir yola sapılırsa adaleti kim neye göre dağıtacak?
Hiç kimsenin kendisini emniyet güçleri ve yargının yerine koyması normal işleyen bir sistemde mümkün değilken ülkemizde kendini güçlü sanan herkes rahatlıkla mevcut yasaları yok sayabiliyor. çoğu zaman bu yasaları yok sayanlar cezasız kalıyor. Bu durum giderek bazı kesimlerde alışkanlık oluşturmaya başladı. Ne var ki, savcılar harekete geçip yasaları hatırlatmaya kalkıştığında eski alışkanlıkların sahipleri dokunulmazlıklarına dokunulmasının hazımsızlığını sergiliyorlar.
Eski alışkanlık ve hazımsızlıklar sebebiyle normal kabul edilmesi ve hukuki seyri içinde devam etmesi ve sonuçlanması gereken olaylar bir anda ülkeyi alt-üst edebilmektedir. çünkü, hakim güçler böyle olmasını, toplumun olayların gerçek yüzünü bilmesini istemiyorlar.
İşte bu belirsizliğe bir son verilmesi gerekiyor. Son operasyon bu belirsizliğe nispeten bir açıklık kazandıracak zemini hazırlarsa elbette önemli bir adım olacaktır. Aksi halde ülke yoğun sis bulutlarının arkasında kalmaya devam edecek, herkes kendi anlayışına göre olaylarla ilgili farklı senaryolar yazacak, gerçekler bir türlü ortaya çıkmayacak, halk nelerin olup bittiğini de öğrenme imkanını bulamayacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.