Anayasa tasarısının esas meseleleri
Milletin bu derece yoğun katılımıyla oluşan ilk anayasa dünyada olmadı. Genelde anayasa hazırlıkları da kurucu veya normal meclisler tarafından yapılmıştır. Bu ilgiden tam yararlanabilmek için tasarı safhası için şöyle bir tasnif düşünmüştüm geçen yazımda. Sadece madde başlıklarını tekrarlayarak esasa girelim:
1) Anayasaya girecekler. 2) Kanun ve yönetmeliklerle halli gerekenler
İkinci kısım dörde ayrılmalı: a) Hemen kanun çalışması yapılacaklar. b) Anayasa değiştikten sonra kanunlaşacaklar. c) Hemen yönetmelikle halledilecekler. d) Anayasadan sonra yönetmelik çıkarılacaklar. Birinci kısımdaki kanun ve yönetmeliklere başlanmalı; ikinci kısım sağlıklı olabilmesi için, Yeni anayasadan sonra diye vaat etmeli ki hem emekler değerlensin, hem de yeni bir hizmet atılımı doğsun.
1- Anayasada olması gerekenleri düşünüp konuşuyoruz. Oysa olmaması gereken aklı ve vicdanı da tahrip eder. Tekamülü önler. Zulüm doğurur. Şapkasız dışarı çıkan idam edilir mi? Şapka kanunuyla ilk iki buçuk ayda 57 kişi idam edildi, yüzlerce insan hapse atıldı. Uluslararası ünlü İskilipli Atıf Hoca 25 alimle beraber idam için darağacına götürülürken Erzurumlu Şalcı Bacı da bu kanunla, Kadın şapka giye ki asıla diyerek, idamla şehid edildi. Şimdi 1982 Anayasası, bu kanun ve tatbikatın anayasaya aykırılığı iddia edilemez diyor. Mecelle, Defi mazarrat, celb-i menfaatten yeğdir der. Anayasada olmaması gerekenden olmaması gereken çok daha önemlidir. Böyle akıl ve hukuk dışı şeyler yeni anayasada kesinlikle olmamalıdır.
2- Bir madde hükmü ifade etmediği halde, sorun doğuran, birbirine zıt yorumlara neden olan, güçlünün çıkarına göre her maddeye ters tatbik imkanı kazandıran bir metin de, Başlangıç denen fazlalıktır. Siyasi bünyenin her gribinde kötü ura dönüşen bir mantıkla yorum doğurur. TBMMni toplanamaz yapan, 2/3 ekseriyet keşfi; Sezeri tekrar köşke oturtup tayin yaptırma kanunsuzluğu aklın inkarı olan bu mantıktır.
3) Anayasada ithal kavram, intihal kadar çirkin ve yanlıştır. Farklı sosyal ve siyasi bir yapıyı, milletine temel yapma gayretidir. Özellikle laiklik gibi her ülke ve devirde farklı ve yanlış tatbikat doğurmuş; İslam ülkelerinde toplumu, kendi değerleriyle savaşa, İslamofobiaya itmiş, İslami değerlere karşı kötü bir tatbikatla anlam kazanmış kavramlar anayasada yer almamalıdır. Laiklik, anayurdu Fransa dahil, birçok ülkede İslami değerlere karşı kullanıldığı ispata gerek bırakmayacak kadar açıktır. Din özgürlüğü değil, İslam karşıtlığında kullanılmıştır. Din ve vicdan özgürlüğü, yeni, doğru, efradını cami-ağyarını mani bir kavram ve tarifle anayasamızda yer almalıdır. Zaten saldırgan ve başarısız bir imparatorluk doğuran Fransa ihtilali, 21. Asrın ve insanlığın özlenen yönüne terstir.
4) Kanunlar, hüküm ifade eden açık-net; birbirini nakzetmeyen mantıklı-tutarlı bir düşünce yapısı ve tatbikat doğuran metinlerdir. Mantık dışı anayasaya giren her madde, milletin yolu üzerinde meydana gelmiş bir heyelan, istikbalini karartan ciddi bir engeldir. Toplumlar, değişen dünya şartlarına uyum sağlayarak bütünleşmek ve kalkınmak için kanun yapar. Değişmez-değiştirilemez kanun maddesi olamaz. Değişmeyen insan ve insani değerlerdir. Dünya imkan ve şartları değişir. Kanun değişenin tanzimidir. Değişen dünya şartlarının gereklerini kanunla dondurma gayreti, akıl tutulmasıdır. Değişmez değerleri yanlış yerde aramak bahtsızlıktır.
Hulasa, yeni anayasamızda insan fıtratına, aklına, vicdanına, hukuka, ahlaka aykırı hiçbir kopya ve dışarıdan ithal madde olmamalıdır. Böyle akıl almaz maddelerin geçmişte olması ve derin izler bırakması bu konuya bir kere daha önem kazandırmakta ve özel bir dikkat gerektirmektedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.