Abdullah Yıldız

Abdullah Yıldız

Günde beş kez Mîrac’a çıkmak

Günde beş kez Mîrac’a çıkmak

16 Haziran Cumartesi, 26 Receb’i 27’ye bağlayan gece inşaallah İsra ve Mîrâc’ın yaşandığı gecedir.

İsra ve Miraç hadisesinin, Peygamberimizin (s.) Medine’ye hicretinden 19 ay önce gerçekleştiği kabul edilir. Mîrâç’ta Cenab-ı Hakk, kulu ve rasûlü Muhammed’e (s.) nice âlemler ve deliller gösterip vahyedeceğini vâsıtasız vahyetmiştir. Bu mucize İsra 17/1. ve Necm 53/1-18. âyetleriyle sâbittir.

“Kulunu bir gece Mescid-i Haram’dan çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya bir kısım ayetlerimizi gösterelim diye götüren o Allah’ın şanı yücedir. Şüphesiz O, işitendir, görendir.” (İsra 17/1)

Risaletin 11. yılı Recep ayının 27. gecesi, II. Akabe görüşmesinden sonra, (Hicret’ten 17 ay önce) Peygamberimizin (s.) İsrâ ve Mîrâc mûcizesi gerçekleşti. İsrâ, gece yolculuğu/yürüyüşü; Mîrâc ise, yükseğe çıkmak ve yükselme âleti demektir. İsra mucizesi İsra 17/1. ve Necm 53/1-18. âyetlerle anılırken, Mirac olayı Kur’ân’da anılmaz, ama çok sayıdaki hadiste ayrıntılı biçimde anlatılır.

Üstad Mevdudî, Tefhimu’l-Kur’an’da, İsrâ/1.âyetin tefsiri sadedinde bu rivayetleri şöyle toparlar:

Rasûlüllah (s.) bir gece Kâbe’nin ‘Hatîm’ kısmında iken Kudüs’teki Mescid-i Aksâ’ya getirilip burada namaz kıldı. Oradan semâya yükseltildi; birçok peygamberle görüştü; sonra da Sidretü’l-Müntehâ’ya çıkarıldı. Buradan ötesi sözle anlatılması mümkün olmayan bir âlemdi. Yanında bulunan Cebrâil (a.s) buradan öteye geçemedi; “benim için burası sınırdır, parmak ucu kadar daha ilerlersem, yanarım...” dedi. Mîrâc’da Allah (c.c), kulu Muhammed’e (s.) nice âlemler gösterdi ve vahyedeceğini vahyetti.

Ve Mîrac’da beş vakit namaz emredildi; ayrıca Rasûlüllah’a (s.) cennet ve cehennem de gösterildi. Daha sonra Hz. Peygamber (s.) Mescid-i Haram’a geldi. Ertesi gün bu olayı anlattığında müşrikler onunla alay ettiler; Hz. Ebu Bekir (r.a) ise, “o söylüyorsa doğrudur” diyerek “Sıddîk” unvanını aldı.

Mîrac hakkındaki farklı görüşleri zikreden Mevdûdî, kanaatini şöyle özetler: Bazıları bunun rüyada meydana geldiği, bazıları olay sırasında Hz. Peygamber’in (s.) tamamen uyanık olduğu ve bedeni ile birlikte yolculuk ettiği, bazıları ise bunun sadece mistik bir görüntü olduğu görüşündedirler. Fakat bu âyetin başlangıç sözleri (“Kulunu... götüren o Allah yücedir”), bunun Allah’ın sınırsız gücü ile meydana gelmiş olan doğa-üstü bir olay olduğunu gösterir. Eğer olay sadece mistik bir görüntüden ibaret olsaydı ayet, bu olayı meydana getiren varlığın her tür zayıflık ve eksiklikten uzak olduğunu gösteren “subhâne” ifadesi ile başlamazdı. Yine “Kulunu bir gece... götüren” sözleri, bunun sadece bir görüntü veya rüya olmadığını, bilakis Allah’ın Peygamberi’ne (s.) ayetlerini gösterdiği fiziki ve bedeni bir yolculuk olduğunu gösterir. O halde, miracın sadece ruhsal bir deneyim olmayıp, Allah’ın Peygamber’i (s.) için hazırladığı fiziki bir yolculuk ve bir gözlem olduğu kabul edilmelidir.

Beş vakit namazla özdeşleşen bu geceyi; huşû dolu namazlarla geçirmek ve namazı bir ömür boyu ikâme etme yani dosdoğru kılma konusunda bir vesile olarak değerlendirmek ve “Namaz müminin mîracıdır” hadis-i nebevisi uyarınca her namazı bir “mîrac” yani Rab Teâlâ ile sohbet kılmak gerekir. Zira Mîrac, Rasûlüllah’ın (s.) Rabbimizle doğrudan ve aracısız konuşmasıdır. Müminin her namazı da, doğrudan Allah’ın huzuruna çıkıp O’nunla aracısız sohbet etmesi, halini O’na arzetmesidir. Tahiyyat duasında bütün salâtı, selâmı, tesbihatı, övgüleri, senaları, güzellikleri Allah’a arzeden kutlu Peygamberimize (s.), Yüce Rabbimiz, “Es-Selamü aleyke yâ eyyühe’n-Nebiyyü” diyerek cevap vermiş; Peygamberimiz de bu selamı kendisi ve salih kullar adına almıştır. Melekler de kelime-i şehadet getirerek Tevhîd inancını ebedileştirmişlerdir. İşte Müslümanlar, her namazlarında ve özellikle de Tahiyyat’ta miracı, bu anlamı ile tekrar tekrar yaşarlar. Günde beş kez Allah’ın katına yücelirler.

Kâbe’de sık sık namaz kılan Peygamberimiz, Kabe ile Mescid-i Aksa’yı aynı hizaya getirip namaza dururdu. Medine’ye gidince de Peygamberimizin yaklaşık bir buçuk yıl Kudüs’e yönelerek namaz kıldığı malumdur. İsra/1’deki “çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa” ifadesi, Rabbimizin kelimeleriyle Mescid-i Aksa ve Kudüs’ün kutsallığını, mübarekliğini tescil eder. Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevi’den sonra en mübarek yer Mescid-i Aksa’dır ve onun mübarek çevresi olan Kudüs’tür. Dolayısıyla, Müslümanlar, Kudüs’ü her türlü saldırılara karşı göz bebekleri gibi korumakla yükümlüdürler. Ama bugün Kudüs ve Mescid-i Aksa işgal altındadır. Dolayısıyla, her Mirac Gecesi, Kudüs’ün özgürlüğü için dualara ve çabalara da vesile olmalıdır.

Her namazınız mîrâc; her kıyam, rükû, secde ve Tahiyyatınız Allah’a yükselme vesilesi olsun. Amin.

TAZİYE: Abdurrahim Karakoç ağabeye Allah’tan gani gani rahmet diliyorum. Mekânı cennet olsun.

DAVET: Bugün saat 21.00’de Antalya/Kumluca Kültürhan’da Ahmet Bulut’la; Perşembe akşamı da Adapazarı/Geyve’de Hasan Hafızoğlu ile birlikte sunacağımız “Namazla Diriliş” paneline sizleri bekliyoruz.





Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdullah Yıldız Arşivi