Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Ramazanla birlikte sahiller tenhalaştı

Ramazanla birlikte sahiller tenhalaştı

Bugün Cuma (dün) ve Ramazan'ın ilk günü. Bir gün önce kılınan teravih namazı ve ardından kalkılan Sahur ile Ramazan'a girilmiş oldu.Ramazan'a bir hafta kala birden bire hava sıcaklıklarının artarak mevsim normallerinin üzerine çıkması pek çok insanı korkutmuştu. Özellikle güneş altında çalışmak durumunda olanlar kendilerince sıcaklardan korunmak için tedbirler almaya çalışmışlardı. Bu arada yaşamakta olduğum bu şirin sahil ilçesi ağırlıklı olarak Ankara ve Konya'dan gelen yazlıkçıların çoğunlukta olduğu bir yer. Ramazan'a birkaç gün kala yazlıkçıların önemli bir bölümü buraları terk etmeye başlamışlardı. Bu arada ilçenin yerlilerinin de Ramazanla birlikte Toroslara yaylalara çıktıklarını duyuyordum. Ama yazlıkçıların oluşturduğu hareketlilik yerlilerin ilçeyi terk etmelerini fazlaca belli etmiyordu.

Perşembe akşamı ilk teravih için mahalle mescidine gittiğimde gördüm ki ilçe gerçekten boşalmış. Geçmiş Ramazanlarda tıklım tıklım dolan, hatta dışarılara taşan cemaat bu defa ancak bir saf olabilmişti. Elbette bu durum insanların orucu ve namazı terk ettiği anlamına gelmiyordu. Bunaltıcı sıcaklardan biraz olsun kurtulabilmek için Toroslara yaylalara gitmişlerdi.

Kısacası Ramazanla birlikte ilçemiz yaylaya çıkamayanlar ile işleri gereği sahilde kalmak zorunda olanlara kalmıştı. Hemen belirteyim ki Ramazan öncesi yükselen hava sıcaklıkları ilk gün insanları düşündükleri kadar zorlamadı. Ancak yaylalara çıkanların sıcağın etkisinden oldukça korunduklarını söylemek de yanlış olmaz. Demek istediğim o ki, Allah her durumda inananlara yardımcı oluyor, onlara ibadetlerini yerine getirmelerinde kolaylık sağlıyor. Bu bakımdan niyet çok önemli. Kulluk şuuru ile Allah'ın rızasını kazanmayı niyet ederek yapılan ibadetler insanlar için kesinlikle zor değil.

Aslında ülkemizin hemen her köşesi bu Ramazan'a mevsim normallerinin üzerinde sıcaklıklarla girdi. Sahillerdeki ilave sıkıntı ise sıcaklıkla birlikte nem oranın çok yükselmesi, insanların bu sebeple nefes almakta zorlanmaları.

Ramazan ile birlikte bu sahil ilçesinde de hayatın diğer günlere göre farklılaştığını söylemek yanlış olmaz. Bu farklılaşma Ankara, İstanbul gibi büyükşehirlerde fazlaca belli olmuyor, olsa da fark edilmiyor. Sözgelimi burada diğer günler sabah namazının ardından açtığı büfeyi Ali Dayı Ramazan münasebetiyle öğleden sonra açıyordu.Bu arada lokantaların büyük bölümü kaplıydı.Dondurmacı ise iftardan sonra hizmet veriyordu. Kısacası bu durum çocukluk yıllarımın geçtiği memleketimi hatırlatıyordu. Memleketimde esnaf için Ramazan demek hayatın öğleden sonra başladığı günler demekti. Kısacası Ramazan demek farklılık, kendine has özelliklerin hayata hakim olduğu günler demekti. İnsanlar hayatlarını Ramazan'ın şartlarına göre düzenledikleri için ister istemez esnafta buna uyardı. Ama büyükşehirlerde bu farklılığı sokakta fazlaca hissetmek mümkün olmaz. Kısacası büyükşehirlerde başıbozukluk hakim iken küçük yerlerde toplumsal değerlere tabi olmak hakimdir. Bazıları bu ortak değerlerin etkisinden kurtulmak adına toplumsal değerlere uyum sağlamaya 'mahalle baskısı' diyerek karşı çıkıyorlar. İstiyorlar ki insanlar hiçbir ortak değere bağlı olmasın, tek başlarına nefislerinin emrine uyarak yaşayıp gitsinler; buna karşı da hiçbir kural ve düzenleme olmasın. Bu bakımdan şahsen nerede bir mahalle baskısı gürültüsü kopartılıyorsa orada başıbozukluğa çağrı yapıldığını düşünüyorum. Eğer insan denen canlı toplu halde yaşayan bir sosyal varlık ise, sosyallik birlikteliğin gereklerine uymakla mümkün olmaz mı? Hem birlikte yaşayacağız hem de ben istediğim gibi davranırım derseniz birlikte yaşamak mümkün olmaz.Bu bakımdan ortak değerlere uyulması yönündeki çevreden gelen telkinleri mahalle baskısı diyerek etkisiz kılmaya çalışmak, toplumu ortak değerlerinden koparma yönünde bir hamleden başka bir şey değildir. Bu ortak değerler etrafındaki birliktelik Ramazan günlerinde çok daha belirgin hale geliyor. Bir bakıma özümüzü toplum olarak hatırlıyor ve yaşamaya çalışıyoruz. Bundan rahatsız olanlar da var elbette. Ancak, büyük çoğunluğun yaşayışını etkilemeye ve herkesin kendilerine benzemesini sağlamaya çalışmalarının boş çaba olduğunu söylemek gerekiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi