Hasan Aksay

Hasan Aksay

Çamlıca Camii ve heyecan katan çizgiler

Çamlıca Camii ve heyecan katan çizgiler

Okurlarımın ve bütün Müslümanların Ramazan’ını tebrik ediyorum.

Her Cuma cemaati; yağmurda, güneşte sokaklara taşıyor, hanımlara doğru dürüst bir yer ayrılamıyor, buna rağmen hâl⠓Yeni camiye gerek yok” propagandasının zehirlediği atmosferden tam arınmış değiliz. Hem de bu karşıtlığın dinî eğitimden örtüye kadar İslâmî olan her konuya karşı sergilenen bir düşmanlık olduğunu bildiğimiz halde. Her sene yüz milyonlarca kurban ile insanlığa bir yakınlaşma ve kardeşlik vesilesi sunan Kurban Bayramı’na saldırmak için dahi ne fitne, ne iftiralar üretiyorlar. Cuma günü başlayan bu Ramazanımıza, ikinci bir bayram güzelliği ekleyerek, Sinan’ın hatırasına isimlendirilen muhteşem bir cami açılışıyla girdik. Arife günü açtığımız “Güzeltepe Birlik Camii” de, Üsküdar’ımızın en büyük camilerinden biri oldu. Allah’a hamd ediyoruz.


Sırada büyük müjde Çamlıca Camii.


Çamlıca Camii teşebbüsüne, gönlümle, aklımla, fikrimle katılıyor; İslâm dünyası baharı ile bütünleşmesini önemsiyor; güzelliklerle taçlanmasını Allah’tan niyaz ediyorum.


Henüz ufukta görünmezken, söylentisiyle dostta-düşmanda yankı yaptı. Zaman ve şartlar bu camiye yeni heyecanlar yüklüyor. Ümit ve gayret edelim ki, “Esen yele, yağan kara / Hak yol İslâm yazacağız” diyen yapıcı heyecan, irade, dinamizm ve hizmet kaynağı olmasını dilediğimiz bu cami, ümmet olarak vahdetimizin de sembolü olsun.


Cami, yapı ve sanat eseri olmaktan ziyade anlamdır. Asıl veçhesi Müslüman’ın maddi-manevi değerler merkezi; İslâm’ın kalplere kazınan mührü olmasıdır. Her önemli, kalıcı eser ise asıl yüzünden ibaret değildir. Zaman ve şartların eklediği heyecan, ümit, irade ve imkânlara sahiptir. Ne zamandan beri Müslümanlar, dolaylı-dolaysız manevî değerlerden yoksun din dışı bir hayata, yeşil sermayesizliğe, cehalete zorlanırken ümmet baharına yol açan silkinişin önünde Çamlıca zirvesine dikilecek cami, diriliş ışığıdır.


Tek çizgiyle önemi ve dört teklif:


Büyük atılımlar iki türlüdür. 1) Firavun türü zulümler. Bunlar, güç ifadesi olarak mezar ve heykel üretirler. Ölümsüzlük ruhtadır. Heykel ömrü Lenin ve Saddam’ınki gibidir.


Ahlâkî ve manevî değerleri öne alan, asırlarca gelişerek yaşayan büyük hareketler manevî, dinî yapılarla ebediyet kazanmışlardır. Allah Resûlü’nün hicretinde ilk iş Kuba Mescidi. Şark’ta, Garp’ta; Emevi’de, Abbasi’de; Selçuklu’da, Endülüs’de; Roma’da, Bizans’ta, Osmanlı’da yapıcı heyecan, güçlü devir ve asırları kucaklayan hayat, hep insana hitap eden, uyandıran ahlâkî, dinî yapılar olmuştur.


İstiklâl Marşı şairimiz, Süleymaniye Camii’ni yorumlarken, “Bir Süleyman yine lazım, yeniden bir de Sinan” diyor. Zamanı aşan seslerin doğurduğu eserlerde Süleyman, Sinan’dan öncedir. Eserin rüyası, tasavvuru, ufku, temel çizgileri Süleyman’dadır. Elbette Sinan da çok önemlidir. Ama Süleyman’sız Sinan yok. Süleyman eserini yakından takip ile Sinan’ıyla yardımlaşmalı; hayallerini katmalıdır. Yoksa ufkunda, asra yüklemek istenen anlam ve heyecan dalgalarında kırılmalar doğabilir. Cami birey değil, vahdettir.


2) Sakınılması gereken ikinci husus. Özellikle iki asırdan beri Müslümanlar ağır bir telkin ve baskı altında kalmıştır. Mesela, cami istemez kişi, görmeden-bilmeden peşin hükümle saldırır, “Sanat yok” veya “Sinan taklidi” diye başlar. Damdan düşen Nasreddin Hoca, doktor değil damdan düşen istemiş. Ben, Ankara Kocatepe Camii proje değişimi ve yapımında damdan düşen cami yönetiminde idim. Mimarları bizi, halkı zehirleyen son derece kirli, ağır bir atmosfer doğurdular. Herkesi, “Caminin mimari değer kazanabilmesi için mutlaka, camiye; hele-hele Osmanlı’ya, Mimar Sinan’a benzememesi şart. Benzerse taklittir, felakettir” telkiniyle bize kendi medeniyetimizle zıtlaşan bir hastalık virüsü aşılamaya çalıştılar, çalışıyorlar. Oysa kopyalamak, eserin aynısı demek olduğu gibi; esere benzetmeme gayreti da menfi kopyacılıktır. Yenilik diye insanın gözünü tepesinde yapmak sanat olmadığı gibi, caminin minaresini şadırvan ortasına koymak da sanat değildir. Sanat, benzerlik ve benzemezlikten öte ve üstün bir değerdir. Karadenizli, evin çatısını taban yapmış. Yeni diye harika bir sanat eseri mi? Hangi milletin dinî yapısı yenilik kaygısıyla, kendi kendini her asırda çarpıtarak bin bir surat haline gelmiştir?


Diğer iki teklifimi şahsi bir arzu olarak arz ediyorum:


1) Cami bütünlüğü içinde, bütün İslâm ülkelerinin katılımıyla uluslararası bir üniversitenin sadece merkez binası; kütüphane ve konferans salonu ve her ülkede çeşitli fakülteleri olmalı.


2) Bu bütünlük içinde sade bir mezarlık. İsteyen devlet başkanı ve başbakanlar ile mimarı ve bu projeye en fazla yardım eden 3-5 kişi bu mezarlığa konmalı. Dua edeceklerin çokluğu dikkate alınarak ziyaretçi alanı geniş tutulmalı.


Çamlıca Camii’nin milletimiz, ümmetimiz ve tüm insanlık için ihlas ve doğurduğu dinamizm ile asırları kucaklayan camilerimizden biri olmasını Allah’tan niyaz ediyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Hasan Aksay Arşivi