Abdullatif Şener ne diyor?
Tv haberde ayaküstü bir tavır ve “tam açıklama için henüz erken” diyen bir vücut diliyle iki şey söylediniz. On binden fazla yazımın çoğunda isim yoktur. Şimdi 4 bakımdan ihtiyaç duyuyorum:
1) Türkiye ve İslâm dünyası, tarihin ve tarihinin önemli bir geçidinde. Böyle dönemlerde en büyük ihtiyaç, sorumlu ve şahsiyetli devlet adamınadır. 2) Yarım asırdır darbelerle kökleşen ayrışma ve çöküntünün gizli yapısını her türlü zorluk ve fedakarlığa katlanarak adaletle sökmeye çalışan savcıların yolunu kesmeye yönelik haksızlıklar, günümüzü karartır, tarihimizi lekeler. 3) Konuşup-görüşmemiz, bakanlığınızda (RP), Osmaniye’de 3-5 dakika “hoş geldin” ile sınırlı ise de; millete hizmet beklenti ve ümitlerimle sizlerle uzun beraber oldum. 4) Sizden beklenen, önümüzdeki felaketin çözümüne katkınızdı.
Partiye ihtiyaç var diyorsunuz. Mecliste, sorumlu bir ana muhalefetin olmadığı, Sosyalist Enternasyonal dahil dünyadan görülmeye başlandığı bir dönemde yadırganmayabilir. Bu göreve talip olmak istiyorsun. Saygı duyulur. Ama söyledikleriniz? Savcı iddianame hazırlamamış öyle mi! Yakalanan bombalar? Sorguda ortaya çıkan felaketler? “Avukatıyım” diyen Baykal’ın avukatı olarak telaşı hiçbir şey anlatmıyor mu?
Bugün Türk savcısının yürüttüğü dava, “İtalya Temiz Elleri” ile kıyaslanamayacak kadar daha önemlidir. 1) Ortadoğu yangın alevi yüzümüzü yalıyor. 2) Ortadoğu’nun büyük ve güçlü devletiyiz. PKK ve yine suni icat Ermeni meselesinden, Samuel Huntington’un “Medeniyetler çatışması” fitne planına kadar düşmanlık kurguları doğuran bir gücüz. 3) Türkiye’deki Gladio derinliği, yarım asırdan beri her on yılda bir darbe ve darbe teşebbüsleriyle iyice derinlere kaçmış, tecrübeler edinmiş ve kökleşmiştir.
Adalet, Türkiye’nin bu dar geçidini, bir bahar iklimine taşıyabilir. Bu topraklarda yatan şehit, gazi, ecdadım ve gelecek nesillerimiz adına; “Adaleti sağlamak bana mı kaldı” demeden, adil bir netice için her türlü tehlike ve sıkıntılara katlanarak yük altına giren, savcı, hakim ve güvenlik güçlerimizi çağımızın kahramanları olarak selamlıyor, başarıları için niyaz ediyorum.
Nasıl gece yarılarına kadar çalıştıkları ortada olan savcıları, “hâlâ iddianame hazırlamadılar” gibi ithama çalışmak, Deniz Baykal’ın arkasına geçip sıraya girmektir. Anadolu insanına neden “çarıklı Erkan-ı Harp” denir? İslâmi ferasetle bakar, gördüğü maskeyi, kıvırmayı yorumlayarak değerlendirir de ondan.
Kemal Derviş, DSP’den yeni lider çıkarma görüntüsü vererek Baykal’ın arkasına geçti, milletvekili oldu. İlhan Kesici, “liderim” dedi, aynı yola düştü. Daha ufaklıklar… Saymaya gerek yok. Değdi mi? Değmez. Bugün böyle niyetin yoktur, olamaz. çünkü daha yükseğe bakıyorsun. Ama girdiğin tünel, Kesici’nin yanına götürür. çarıklı erkanı harp, işin varacağı yere bakar. Bilir ki Baykal’ın arkasına düşenden, bu millete lider olamaz. Ne olur? CHP’de geçici bir koltuk veya İş Bankası’ndan özel bir imkan. Bunlar, yanlış yolda oyalanmaktır. Kimseye yakışmaz. özellikle siyasilerin bu hali, milletiyle kavgalı duruma düşmektir. Bir evladın, anne-babasıyla kavgalı duruma gelmesi kadar çirkin ve felakettir.
Bir süredir tepeden inme bir başbakan aranırsa “Ben varım” der gibi peşrev yapanlar var galiba. TüSİAD, “Derviş” demek mi istedi? Mesut Yılmaz, hem de Avrupa’da “darbe ve parti kurma” kutuplarını nasıl bağdaştırdı? “Ne Derviş’i? Ben varım!” mı demek oldu? Böyle ucuzculukla, düşlerle devlet adamı olunmaz. Bu yollar, yol değildir. Karzai tipi makam piyangosu? Ne değeri var? Cellat ve tetikçinin ücreti ne kadar büyük ve görkemli ise vicdanı üzerine aldığı yük o kadar ağırdır. Ve sonu? Bu kadar ibret yetmiyor mu?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.