Arınçtan müjdeli haber
Önceki gün Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınçla iftar ve sofrasında 3 saati aşan bir birlikteliğimiz oldu.
Arınç, yazılı basının Ankara temsilcilerini Basın Enformasyon Genel Müdürlüğünün Balgattaki merkez binasında ağırladı.
İftar öncesi teras katta sohbet ettiğimiz Arınç, Akitin medya içerisindeki önemine vurgu yaparak, iltifatta bulundu.
İftar sofrasında ise hiçbir soruyu cevapsız bırakmayan Arınç, pek çok önemli konuya açıklık getirdi.
Fazilet döneminde Abdullah Gül ile aralarında geçen liderlik diyaloğu, AK Partinin kuruluşu, Meclis Başkanlığı dönemi, Cumhurbaşkanlığı seçimleri, Gül ve Erdoğan arasındaki kardeşlik hukuku, yerel ve genel seçimler, AK Parti tüzüğündeki üst üste 3 dönem seçilememe kuralı, komşularla ilişkiler, İran, Suriye, Uludere ve terör sohbetin ana gündem maddeleriydi.
Şemdinlide terör örgütünün tezgahladığı oyunun başarılı istihbarat çalışmaları ve operasyonlarla bozulduğunu kaydeden Arınç, Uluderenin dönüm noktası olduğunu vurgulayarak şunları söyledi: Uludereye kadar terörle mücadelede çok önemli mesafeler alınmıştı. Kim yaptıysa Allah bin kere cezasını versin.
Türk siyasetinin tecrübeli ismi Arınç sorularımızın bazılarına Rahmetli Erbakan olsa bu soruya şöyle cevap verirdi, Demirel olsa böyle cevap verirdi diyerek espriler kattı, önemli değerlendirmeler yaptı.
AK Parti içerisinde çok önemli siyasetçilerin görev yaptığını dile getiren Arınç bunu şu sözlerle ifade etti: AK Parti kadroları 10 başbakan, 20 hükümet çıkarır.
Sohbette sorduğumuz sorular ve aldığımız cevapları gazetemizin bugünkü sayısında geniş biçimde takip etme imkanı bulacaksınız.
Ancak dikkatimizi çeken bazı ayrıntılara burada yer vermek istiyorum.
Biliyorsunuz Danıştay ile ilişkiler, Basın-Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü, TRT, Anadolu Ajansı, RTÜK gibi devletin pek çok önemli kuruluşu Başbakan Yardımcısı Arınçın sorumluluk alanında...
Bir başka önemli kuruluş olan Vakıflar Genel Müdürlüğü de öyle...
Bizim gazetenin dini cemaatlere bağlı bulunan vakıf ve derneklere duyduğu hassasiyeti biliyorsunuz.
28 Şubat sürecinde İslami cemaatlerin pek çoğunun maddi varlıklarına el konularak vakıf ve derneklerinin kapılarına kilit vurulmuştu.
Onlar için süreç halen devam ediyor.
Hatırlarsanız geçtiğimiz günlerde Fener Rum Patrikhanesi Bursa Metropoliti ve Heybeliada Ruhban Okulu Başrahibi Elpidophoros Lambriniadisin, Ruhban Okulu ve kin kapısı ile ilgili sözleri tartışma konusu olmuştu.
Lambriniadis, Ruhban Okulunun açılması için artık vaktin geldiğine inanıyoruz. Kamuoyu, basın, devlet ve muhalefet buna hazır diyordu.
Aynı Lambriniadisin diğer taraftan ise, 1821deki Mora isyanı sırasında Osmanlıya destek vermek yerine Yunanlılarla işbirliği yaptığı için idam edilen Fener Rum Patriği Grigoryusun intikamını alana ve bir Türk devlet adamı aynı şekilde asılana kadar kapatma kararı aldıkları ve Kin Kapısı olarak nitelendirilen Patrikhanenin orta kapısı için ise O kapı bizim için mezar. Hiçbir insan bir mezarı açmaz demesi tepki çekmişti.
Önceki gün bu konuyla ilgili Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günaya yönelttiğim soruların benzerini yetki alanına girdiği için Başbakan Yardımcısı Arınça da sordum.
Arınç Ruhban Okuluyla ilgili görüşlerini kısaca şöyle ifade etti: Geçmişte yaşanan olayların üzerine geleceğimizi inşa edemeyiz. Geçmişte yaşanan olayları tarihçilere bırakalım tarihçiler bunu değerlendirsinler. Ben en azından vakıflardan sorumlu bir bakan olarak bugüne kadar kimsenin yapmadığı düşünmediği işleri yaptığımızı düşünüyorum. Yani gayrimenkullerden kendilerine ait olanları iade ettik. Pek çok gayrimenkul. Bunların içerisinde yetimhane, okul olmak üzere vaktiyle el konulmuştu. Biz bunları tamamen kendilerine iadesini sağladık. Ben bundan dolayı suçlanıyor olabilirim. Ama meseleye biz hak noktasından bakıyoruz. Müslümanların vakıfları ile farklı inanç gruplarının kurdukları vakıflar arasında bizim mevzuatımız açısından bir fark yok.
Daha sonra Arınçın ilk kez burada söylüyorum dediği, olağanüstü süreçte haksızlıklara uğrayan vakıfların haklarının iade edileceğini müjdelemesi güne damgasını vurdu.
İşte o sözleri:
Ben özellikle 28 Şubat sürecinde bazı vakıfların haksız yere kapatıldıklarını biliyorum. Gayrimenkullerine el konuldu. Mal varlıklarına el konuldu. Şimdi çalışıyorum. Allah kısmet ederse ekim ayında Meclis açıldığında da kanunu getireceğim. 1990 ile 2010 yılları arasında belli sebeplerle kapatılmış olan vakıfların tümünü açacağız. Gayrimenkullerini de kendilerine iade edeceğiz. Bu sadece aklınıza gelebilecek Milli Gençlik Vakfıyla veya Zehra Vakfıyla da ilgili değil. Maalesef bu vakıflar belli yerlerin fişlemeleri sonucu vakıfların müfettişlerinin el yordamıyla hazırladıkları teftiş kurulu raporlarıyla sonuçlanmış. Bu bir insanlık ayıbıdır, faciadır. Bu hükümet pek çok şeyi başardı, bunu da başaracağız inşallah.
Hadi hayırlısı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.