Necmettin Türünay

Necmettin Türünay

Yeni Ergenekon, ordusuz Ergenekon

Yeni Ergenekon, ordusuz Ergenekon

Ergenekon, Balyoz gibi davalar sona yaklaştı biliyorsunuz. Önümüzdeki bir-iki aya kalmaz biterler!.. Fakat bizim kanaatimiz, davaların lüzumundan fazla uzun tutulduğu biçimindedir. Bu tür davaların sür’atle ilerlemesi, ibreti müessire tarafının azalmaması, kaybolmaması esastır.


Fakat böyle düşünmeyenler, davaların uzun tutularak kamuoyu üzerindeki tesirinin muhafazasını esas alanlar daha fazla. Bizim kanaatimiz, delillerin toplanması ve ifadelerin alınması her ne ise, hakimlerin de bu yönde düşündüğü şeklindedir. Ancak ne olursa olsun, işte sona doğru da yaklaşmış bulunuyoruz.


Asıl söylemek istediğim şu: Bu davaların sanıklarının çok büyük ekseriyeti yüksek rütbeli askerlerden meydana gelmektedir. Bir haylisi orgeneral, bir haylisi de aynı rütbe ile ordu ve kuvvet komutanları. Tutuklamalar dolayısıyla orduda büyük boşluklar meydana geleceği iddia edilse bile, böyle bir durum doğmamış, aksine her boşalan görev yeni atamalarla doldurulmak cihetine gidilmiştir. Fakat neticede görüyoruz ki, tasfiye edilen kesimleri çok seven veya savunan çevrelerde, eski ordu muhabbetinden en ufak bir eser bile kalmamıştır.


Afyon’daki son patlama ile daha iyi farkedildi ki, eski Balyozcu, Ergenekoncu çevreleri yere göğe sığdıramayanlar, ciddi bir stratejik kırılma yaşamışlar meğer. Çünkü o çevrelerin, bilhassa Afyon’daki patlamaları vesile edinerek keskin, hınçlı bir ordu ve asker muhalefetinde karar kıldıkları anlaşılıyor. Kaldı ki bu muhalefetin ilk işaretleri, Uludere vakasında ortaya çıkmamış mıydı?


Çünkü o zamanki muhalefetin temelinde de gene askerler vardı. Fakat o sırada bu niyet fazlaca açığa vurulamamış, ağırlıklı olarak hükümete dönük eleştiriler daha bir öne çıkarılmıştı. Fakat ne olduysa oldu, Afyon’da cephaneliğin patlamasının ardından, çıplak ordu eleştirileri giderek hız kazandı. Dolayısıyla ordu veya komutanlar, aynen siyasiler gibi bol bol eleştiriliyorlar artık.


Dahası, ordu da artık alışmış mıdır, nedir? Bu eleştirilere fazlaca ses çıkarmıyor. Bir yanda PKK ile yapılan mücadelede verilen şehitler, ailelerin duyduğu derin acılar; öbür yanda da haklı veya haksız başı sonu gelmez eleştiriler!.. İşte bu ortamda Genelkurmay teknik nitelikte açıklamalarla iktifa ediyor. Eski yıllarda olduğu gibi, iki de bir öne çıkıp, açıklamalar yapmaya kalkışmıyor. Öyleyse bu yeni durumu nasıl açıklamak gerekir?


Birincisi, ordu üzerindeki Ergenekoncu vesayetin sona ermesi ile ilgili!.. Giderek artan ordu veya Genelkurmay başkanına dönük eleştirilerin artmasının altında bu tür nedenler yatıyor.


İkincisi de ordu gücünün, hükümetle içine girdiği yeni dayanışma modeli!.. Askerin devlet ve hükümet hiyerarşisi içinde yeni konumunu özümsemesi. Bu yüzden olmalı ki askerler, terör veya Suriye politikalarına ilişkin bağımsız açıklamalar yapmaktan yana da olmuyorlar.


İşte bu durum hükümetin üzerine yeni vecibeler yüklüyor. Hükümet de teröre karşı mücadele veren askerleri her seferinde savunmak, onların moralini yükseltmek yolunda açıklamalar yapıyor. Bu tabii yeni bir durumdur ve hükümetin dili bakımından da bir yenilik arz etmektedir.


Bütün bu izahların ardından bakın nereye varacağız.


Dikkat ediyor musunuz bilmem. Genelkurmay başkanına veya kurum olarak askeriyeye dönük eleştiriler, eskiden olduğu gibi iç ihtilâf üretmek maksadını gütmüyor. Yani bu eleştirilerde ne laiklik, ne de Atatürkçülük tahriklerinden bir eser var. Böyle bir dil kullanılmadığına göre, -şimdilik kaydiyle söylüyorum-, ilgili eleştiri odaklarının ordudan bir beklentileri kalmamış demektir. Yeni ordu gücü, Ergenekoncu çevrelerin bel bağladığı bir kurum intibası vermiyor artık.


İkincisi de şu!.. Çoğu çevreler eskiden, Ergenekon dediğimiz vesayetçi yapıyı hep askerle, ordu ile izah ederlerdi. Ergenekon yani derin yapıların merkez karargâhı, ordudur gibi bir anlam çıkardı o yaklaşımlardan. Belinde kılıç, dilinde sert sözlerle, sivil idareye iki de bir müdahale eden bir örgütlenme!.. Basını yönlendiren, emri vakilerde bulunan, laiklik ve Atatürkçülük konusunu iki de bir başa kakan bir yapı!..


Şimdi büyük ekseriyeti itibariyle asker böyle bir rol oynamadığına, ayrı politikalar yürütmeye de heveslenmediğine göre!..


Nedir öyleyse ortalıkta kol gezen bu olumsuz hava? Terörü ve verilen şehitleri toplumun moralini altüst edecek şekilde kullanmaktalar? Aynı şekilde hem hükümetin, hem güvenlik kuvvetlerinin terörün hakkından gelemediği, gelemeyeceği biçiminde olumsuz havalar pompalamak? Öyleyse nedir bu olumsuz hava ifrâzatındaki kademe kademe artışlar?


Demek istiyoruz ki asıl Ergenekon, işte bu atmosferi planlayan ve kurgulayan merkezlerdir. Yani o ne şimdi, ne de eskiden, ağırlıklı olarak askerlerden ibaret bir yapı değildi. Asker, böyle bir hava karşısında, kolayca tahrik edilebilen sınıflardan biri idi sadece!.. Dolayısıyla asker desteği olmadan da o merkezler, böyle havalar üretebiliyormuş demek ki!..


Belki son olarak şunu söylemek mümkün. Asıl merkezden gafil, sürekli portörlerle uğraşmak!.. Yani lâzım gelen bir stratejiyi kurmadan, taktik çıkışlarla iktifa etmek!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Necmettin Türünay Arşivi