Amerikan tuzağı/seçim tuzağı
ABD Musevilerinin İslâm dininin ve Hazreti Peygamberin imajını sarsmak ve şiddet yanlısı göstermek için başvurduğu şeytanî tahriklerin işte sonu!.. Libyadan Mısıra, Afganistandan Endonezyaya bütün İslâm dünyası, bu âdiliğe tahammül edemediği için yerleri gökleri inletiyor. Kınamaların, protestoların ardı arkası gelmiyor bu yüzden. Dolayısıyla bu şeytanî tuzak Danimarkada patlak veren karikatür krizini ya da Hintli bir soytarının kaleme aldığı Şeytan Ayetlerini hatırlatmıyor değil.
Hatırlayalım ki Şeytan Ayetleri Türkiyede, Sivas vakasına zemin hazırlamak için kullanılmıştı. İlgili kitabı protesto edenlerle Sivas olayları arasında bazıları paralellik kurmuşlar, Türkiye Müslümanlarının şiddetten başka bir yol bilmediğini, düşünmediğini ileri sürmüşlerdi. Kuşkusuz Akit, Sivasın gizli görüntülerini yayınladığı anda, o çevrelerin elleri-ayakları birbirine girmiş, ne yapacağını şaşırmışlardı. Fakat unutmayalım: O şeytan tuzağını, aradan şu kadar zaman geçtikten sonra deşifre edebiliyorduk. Eh, buna da şükür demek gerekmez mi?
İşte Türkiyede ve dünyada böylesi tuzaklar eksik olmuyor. Gerek bizdekiler, gerek dışarıdakiler devamlı oyun, desise ve şeytanlık peşinde koşuyor. Dolayısıyla Şeytan Ayetleri, Karikatür Krizi ve Sivasta kendilerinin icad ettiği katliamda olduğu gibi, bu son şeytanlığın altında yatan planın da iyi okunması gerekmektedir. Özellikle de ABD gibi bir ülkede kurulan tuzağın, küresel sonuçları olabileceğini hatırdan çıkarmamak icab eder.
Dünyada İslâmın imajı ile oynamak isteyen, Müslümanları da terörist veya fundamentalist göstermeye kalkışan iki merkez var bugün. Biri Avrupa merkezli, diğeri de ABD, özellikle de o ülkede paraya ve medyaya sahip bulunan Musevi lobileri!.. Onları politika döneminde Neo-Conlar olarak isimlendiriyoruz. İşte bilhassa bu gruplar, bir önceki ABD Başkanı Bush döneminde çok etkili hale gelmişler, neredeyse bütün İslâm dünyasını işgal etmek gibi heveslere kapılmışlardı. New Yorktaki gökdelenlerin havaya uçurulmasından tutun da, Afganistandaki Taliban kuvvetlerine kadar, hemen bütün aktivist gruplar, terörist ilân edilmekten kendini kurtaramamıştı. İsraili rahatlatmak ve İslâm dünyasının üzerine saldırtmak bunların en başat politikasını teşkil etmektedir. Nitekim bizdeki 28 Şubat darbesi de, Neo-Conların akıl hastalığı ile gerçekleştirilmemiş miydi?
İşte şimdi o Neo-con takımları, ABD seçimlerinde, Cumhuriyetçi Partinin başkan adayı Romneyin etrafında kilitlenmiş durumda. Fakat buna rağmen de Musevi yanlısı politikalardan rahatsızlık duyanlar, zencilerin çoğu, fakir fukara ABDliler hepsi bir olmuş, Demokrat Parti adayı Obamayı desteklemeye karar vermişler. Yani ağırlıklı olarak Romneyi destekleyen Neo-con gruplar, ne yapacağını şaşırmış vaziyette. Çünkü gazeteler, televizyonlar ne yazarsa yazsın durum değişmiyor. Amerikan halkı da Obamaya olan desteğini artırıyor da artırıyor!..
Bu bakımdan ABD seçimlerini Cumhuriyetçilerin kaybedeceğinin anlaşılması üzerine, o lobilerin ne edip edip bir tuzak peşine düştükleri anlaşılıyor. Dolayısıyla burada yapılan hesap şu:
Gösterime sunulan adi filmle bütün İslâm dünyasını harekete geçirmek, ABD karşıtlığını da habire körüklemek!.. Peki bu kadar mı dersiniz? Elbette hayır!.. Çünkü bu şeytanlığın daha devamı bulunuyor. Ardından tekrar ABD iç kamuoyuna dönmek, ABDye yönelik İslâm tehlikesinin ne kadar canlı ve şiddetli olduğu temasını kamuoyuna işlemek!.. İşte görüyorsunuz, Bush dönemi politikaları ne kadar haklı imiş diye, Obama karşıtı politikalara yeni bir ivme kazandırmak.
Daha devamı var:
İranı vurmak isterken, İsrail ne kadar haklı imiş? İslâm tehlikesi noktasında, İsrailin söyledikleri işte bir bir çıkıyor diye düşündürmek!.. Dahası yeni yönetimin (Obama) Irak ve Afganistandan asker çekmesini önlemek!.. Çünkü görüyorsunuz, Ortadoğuda ABDye meydan okunurken, nasıl olur da kuvvetleri geri çekersin diye sordurmak!..
Yani burada şu yatıyor: Romneyin kaybetmesi ve Obamanın kazanacağı duygusunun kesinleşir gibi olduğu şu aşamada, ABD seçimlerini dinamitlemek ve halkın nevrini döndürerek toplumsal kutuplaşmayı Cumhuriyetçilerin lehine çevirmek gibi bir arayış!.. Bir de şunu unutmayalım, ilgili planın bir takvimi de bulunuyor çünkü. O da şu:
Önümüzdeki üç ekimde ABD Başkan adayları televizyona çıkacak, saatlerce tartışacaklar. Dolayısıyla Amerikan toplumu asıl tercihini bu konuşmalara göre şekillendirecek. İşte bu konuşmalar veya tartışmalar o kadar önemli ki, seçimlerin kaderi üç ekimde netleşir gibi bir şey olacak.
Dolayısıyla üzerinde durduğumuz o şeytani planın, üç ekim tartışmalarının gündemini belirlemek üzere tezgâhlandığı ihtimali kuvvet kazanıyor. Yani dış politikada ataklığı ve saldırganlığı temsil eden Romney adına, Obamayı köşeye sıkıştırmak gibi bir deneme!..
Fakat benim bildiğim bir şey varsa o da, köşeye sıkışmış ve iyice bunalmış dünya Yahudiliğinin, uzun vadeli makro stratejiler geliştirme kabiliyetini giderek yitirdiği gerçeğidir. İşte sırf bunun için daraldıkça, bunaldıkça taktik ataklara mecbur kalıyorlar. O da sonunda bizzat kendi ellerinde patlamasın mı?
Dolayısıyla herhangi bir endişeye mahal yoktur. Çünkü büyük düşünmeyi, şimdiki halde Türkiye temsil etmektedir. İsrail ise kendi kibrinin kurbanı bir zavallılığa oynuyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.