AK Parti sancısı
Metropol Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Şirketi tarafından yapılan Eylül-2012 Türkiye Siyasal Durum Araştırmasının sonuçları üzerine basında geniş yorumlar yapılıyor. Daha doğrusu da manşetlere kadar çekilen yorumlu haberlere!.. Kimileri araştırma sonucundan hareketle doğmamış çocuğa don biçiyor, kimileri de içlerinde birikmiş kin ve nefret tohumlarını saçacak bir fırsat yakalıyor. Fakat bu yayınların ortak hedefinin, tek parti iktidarı ile yönetilen Türkiyenin iradesini kıramayan merkezlerin içine düştüğü bir çaresizlik olduğu ortadadır.
Onun için, bu tutumlar karşısında söylenebilecek tek söz şu olabilir: Lâfa bak, beri gel!.. Ya da ne bileyim, aç tavuk kendini buğday ambarında görürmüş!..
İsterseniz konuyu biraz daha açayım da, saçmalığın farkına siz de varın. Malûm şu sıralar Türkiye, PKKya karşı ciddi bir mücadele yürütüyor. Genelkurmay Başkanı Necdet Özel ve kuvvet komutanlarının bir ayağı Ankarada, diğer ayağı mücadelenin sürdürüldüğü topraklarda!.. O yörelerde yaygın bir temizlik yapılmaya çalışılıyor. Açıklanan rakamlara göre beş-altı yüz, bize göre ise çok daha fazla PKKlının bertaraf edildiği meydanda.
Nitekim mücadelenin kaydettiği mesafe ortada ki PKKnın Londra bağlantılı unsurları, daha şimdiden barış çağrılarına başvuruyor. Siz sanmayın ki bu çağrıyı PKK yapıyor!.. Hayır yapana değil, yaptırana ait olmalı bu sahte çağrılar. Hem de doğrudan doğruya İngiliz istihbaratına!.. Düğün değil bayram değilken, BBCnin kapılarının ardına kadar açmasının sebebi ne olabilir?
ABDde seçim şartlarının doğurduğu bir muzayakayı fırsat bilerek Obamayı İranın üzerine sevk etmek, aynı şekilde Suriye ve PKK üzerinden de Türkiye hükümetini zora sokmak stratejisi uygulayan İsrail ve Musevi lobilerinin gayretleri ortada iken, Türkiye bu noktalarda aslanlar gibi direnirken, sen kalk bu kervana iştirakten geri dur ve şeytanın avukatlığına soyun!.. Zurnanın zırt dediği anda da, halkın terör karşısındaki ıztırabını istismar sadedinde, buradan yağ çıkarmaya kalkış!..
Lâfa bak beri gel, deyişimiz de zaten bu yüzden. Allah aşkına bunca sorun varken, bunca bâdireli süreçlerden geçildiği bir sırada önümüze konan aşa bakın!.. Abdullah Gül mü, Tayyip Erdoğan mı cumhurbaşkanı olsun? Kaldı ki bu konuyu gündemimize almaya daha bir yıl varken!.. Önümüzde AK Parti Kongresi, başat sorun anayasa değişikliği, bir yıl sonra mahalli seçimler ve Meclis açılır açılmaz da mahalli seçimlerin öne alınması yolunda işbirliği hazırlıkları söz konusu iken!.. Nereden çıkıyor bu cumhurbaşkanlığı soruşturması? Her soruya maydanoz olunur mu muhterem bilimsel kadro?
Dolayısıyla buradaki maksat ülkenin reel gündemi ile meşgul olmak, bu noktada kamuoyunun ne düşündüğünü tesbit değil, doğrudan doğruya fitne üretmek maksatlı bir işgüzarlıktan başka bir şey değildir. Şuna bakın ki koca koca adamlar işi gücü bırakmış, PKK terörünün tavan yaptığı, ülkenin veya hükümetin aciz düştüğü duygusunun yayılmaya çalışıldığı bir sırada yemiyor, içmiyor, fırsat bu fırsat diyerek sokaklara dökülüyor:
Cumhurbaşkanı kim olsun? Terörü bu hükümet çözebilecek mi çözemeyecek mi? Ya da toplumdaki İmam-Hatip yönelimi karşısında içine ateş düşen genelde lâik, özelde muhafazakâr dershane tröstlerinin (4+4+4) rahatsızlığını açığa vuran sorular!..
Dolayısıyla içlerinde Doğu Ergil ve Zaman yazarlarından İhsan Dağ gibi isimlerin yer aldığı bu araştırmayı, toplumsal yönelimleri tesbit maksatlı düşünmek alabildiğine zorlaşmaktadır. Çünkü bu araştırmayı idare eden temel sâik, doğrudan doğruya ihtilâf üretmek, şeytanlıktan medet ummak ve bir de araştırmanın kuyruğuna eklenen (4+4+4) sorusudur. Malûm, dershanelerin ne kadar lüzumlu ve faydalı olduğu yolunda, ırmakları tersine akıtmaya çalışan pervasızlardan geçilmiyor. Bir de tabiî imam-hatiplerin çoğalması dolayısıyla, pazarımız daralıyor diye yaka paça yırtanlardan!.. İşte bu tür saçmasapan fikirlere bel bağlayarak da, hükümete karşı muhalefet gerekçesi üretilmek isteniyor.
Ayağı yere basmayan bu tür yaklaşımların sonunun serap olduğunu, sağduyulu düşünmek ve davranmak varken de, o şeytanların sanatı olan ihtilâflardan medet ummanın, sonunda kendi ayağına dolanacağını hatırlatmak isteriz.
Dolayısıyla bu araştırma ile sureti haktan bir görüntü vermeye çalışılsa da, toplum sonunda engin sağduyusu ile bu oyunların hepsini bozar ve rafa kaldırır. Herkes de kurduğu oyunları ile baş başa kalır ki sormayın!..
Burda unutulmaması gereken husus şudur: Ne Türkiye eski 28 Şubat yıllarında yaşıyor, ne de Türk toplumu bu tür şeytanlıklara prim verecek gibi gözüküyor. İkinci bir husus da, Neo-Conlarla kucak kucağa ve sarmaş dolaş yatan eski derin devlete ait bir sanatı, yeni baştan tedavüle sürmek size mi düşmeli idi bayım?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.