CHP uyanır mı?
“500 yıldan fazla mahkumiyetle davalar açıldı. 42 yıldır kesintisiz sanığım ben. Haftada 5 gün duruşmaya çıktığım günler oldu. O günler böyleydi. Nasıl olsa götürecekler diye iç çamaşırlarımı çantamı hazırlıyordum. Bazı istihbarat kaynaklarında şahsıma yönelik operasyondan söz edildi. Balyoz davasında 1 kişinin ortadan kaldırılacağı bilgisi gelmişti. Bir ay yurtdışında kaldım.”
Bu satırlar Abdurrahman Dilipak Ağabey’in dün Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu kapsamında kurulan 28 Şubat Alt Komisyonu’na verdiği ifadelerden...
Bir taraftan bu ifadeleri dinlerken diğer taraftan da Türkiye’nin normalleşmeye daha ne kadar çok muhtaç olduğunu düşündüm.
Bakmayın siz nostalji anlatanlara..
28 Şubat’ın bedelini en ağır biçimde bizim gazetemiz ödedi.
Üzerimizden silindir gibi ezip geçmek istedikleri o günlerdeki o baskıyı, o mağduriyeti sözlerle ifade etmek imkansız.
Ancak o mağduriyeti iliklerine kadar yaşayanlar anlar.
Sevindirici tarafı ise bugün normalleşme yolunda atılan ve atılmak istenen adımlar.
İntikam gibi, rövanş gibi bir derdimiz yok.
Önemli olan geri dönüşü olmayacak şekilde kalıcı reformların gerçekleştirilmesi.
Olanlardan ders çıkartılması...
Zulüm döneminin tekrar gelmemesi için yapılan işlerin kökleşmesi gerekiyor.
Bu durumdan bizden daha çok bize mağduriyet yaşatanların yararlanacağını düşünüyorum.
¥
Bu yasama dönemi çok önemli.
Türkiye’yi kritik bir süreç bekliyor.
Bugün AK Parti’nin yeni MYK’sı belirleniyor.
Yeni MYK Başbakan Erdoğan tarafından 50 kişilik Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) üyeleri arasından seçilecek.
Bir ölçüde partiyi 2023’e bu çekirdek kadro taşıyacak diyebiliriz.
Önceki gün yeni yasama döneminin ilk grup toplantılarını izlemek üzere Meclis’teydik.
AK Parti grubu öncesinde Başbakan Erdoğan’a ve MKYK’ya seçilen üyelere “hayırlı olsun” dileklerimizi ilettik.
Aynı zamanda Meclis kulisinde AK Parti’nin en önemli organı olan 12 kişilik MYK’sının nasıl şekilleneceğine dair nabız yokladık.
Bakanlar kurulunda revizyon olup olmayacağına dair kafamızdaki sorulara cevaplar bulmaya çalıştık.
Mesela AK Parti MKYK’sında yer alan Adalet Bakanı Sadullah Ergin, MYK’da kimlerin olacağını Başbakan Erdoğan’ın bildiğini ve şimdilik hiç kimseyle paylaşmadığını söyledi.
“Perşembe gününe kadar da hiç kimseyle paylaşacağını düşünmüyorum” diye ekledi.
Görüştüğümüz hiç kimse tahminin ötesinde kesin ifadeler kullanmadı diyebilirim.
Ortak görüş ise kabinede bir revizyonun yapılacağı ancak bunun küçük çaplı mı, yoksa büyük çaplı mı olacağının belli olmadığı yönündeydi.
MYK listesi ve adaylık yarışındaki şifreleri çözmek için görüştüğümüz hemen herkes tarafından dört bilinmeyenli denklemi andıran, “Şu isim MYK üyesi olursa bu isim bakanlıkta kalabilir, o isim bakanlıktan alınırsa şu isim belediye başkanı adayı olacaktır” yollu tahminler yürütüldü.
Kulislerde konuşulanlar MYK’ya kimlerin gireceğinden daha çok hangi bakanların belediye başkan adaylığına kaydırılacağı yönünde, AK Parti’nin yerel seçimlerden nasıl bir sonuçla çıkacağı yönündeydi.
AK Parti kurmayları Ege’nin, Güneydoğu’nun ve Akdeniz’in büyük şehir belediyelerinin tümünü alma üzerine plan kurup, hesap yapıyorlar.
Siyasetin doğası gereği ana muhalefetin iktidar partisini zorlaması, köşeye sıkıştırması, hesaba katılması ve ciddi bir rakip olarak görülmesi gerekmez mi?
Ancak görüştüğümüz hiçbir siyasetçinin 30 yıldır iktidar yüzü görmeyen CHP’den söz ettiğini duymadım.
Bunun içindir ki karşısına ciddi bir rakip çıkmadığı için AK Parti kendi rakibini yine kendi içinde oluşturuyor.
Siyasete yeni isimler kazandırıyor, yeni alanlar açıyor, yeni markalar üretiyor.
Örneğin kuliste gördüğüm ve bir süre sohbet ettiğim feshedilen HAS Parti’nin Ankara eski İl Başkanı AK Parti’nin yeni MKYK üyesi hukukçu kimliğiyle bilinen Abdulhamit Gül dikkatimi çekti.
Enerjisiyle gelecek vadeden, genç, hareketli bir siyasetçi olduğunu düşünerek CHP kulislerine doğru yöneldiğimde ise aksi yönde tablolarla karşılaşıyorum.
CHP’li milletvekilleri sanki ilk değil de son grup toplantısına katılıyorlar gibi, yorgun, bezgin, ümitsiz bir izlenim veriyorlar.
Pozitif enerjiden, heyecandan eser yok.
Oradan “uyan ey gözlerim gafletten uyan” diye mırıldanarak Meclis büromuza doğru hareket ediyorum.
Uyanırlar mı?
Zor dostum zor...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.