İşte Sağ Basındaki Sazanlar
TBMM 28 Şubat Alt Komisyonuna gelen medya patronları bir güzel hikayeler anlatıp gittiler.
Açıkçası komisyon üyelerinin 28 Şubatın aktörü medya patronları ve gazetecileri sıkıştırabildiklerini söylemek güç.
Darbe olduğunda siyasetçilerin nasıl sorgulandığını biliyoruz.
Komisyon özellikle Aydın Doğanın üzerine kararlılıkla gitmeliydi.
Ancak Aydın Doğan geldi, propagandasını yaptı ve gitti.
Peki bu neden böyle?
Çünkü Doğan Grubu çok uzun zamandır 28 Şubatın yargılanacağı sürece hazırlanıyor ve adım adım akıllı bir strateji uyguluyorlar.
Stratejilerinde barajı kurdukları nokta Nedim Şener ve Ahmet Şık oldu.
Ahmet Şık, Radikal gazetesinden işten çıkartılmış, merkez medyada kimsenin önemseyip iş vermediği biri normalde.
Nedim Şener de hapisten çıktıktan sonra Milliyete geri başlayamadı ve Posta gazetesinde düşük profilli bir adam olarak hayatını sürdürüyor ki; zaten böyle biriydi.
Ergenekon, Balyoz gibi yargı süreçleri başlayıp 12 Eylül yargılamasının önü referandumla açıldığında; Doğan Grubu, herkes gibi 28 Şubatın da istisna tutulmayacağını hesapladı.
Ve Nedim-Ahmet ikilisini payanda yaparak Gazetecilerin Tutuklandığı Ülke kampanyası başlattılar.
Gazetelerinde ve köşelerinde sürekli olarak yüzlerce gazetecinin tutuklu olduğunu, muhalif gazetecilerin operasyonlarla alındığını yazıp durdular.
Üyesi oldukları uluslararası kuruluşlara konuyu taşıdılar.
Normalde gözlerinde üç kuruşluk değeri olmayan Ahmet ve Nedimi Aziz gibi sundular.
Sonunda kampanya öyle bir hale geldi ki; devlet, gazeteci görünüp PKKya hizmet eden, kuryelik yapan, bomba taşıyan insanları gözaltına alırken bile çekinmeye başladı.
Doğan Grubu gazetelerinde sürekli çevrilen ve kartopu gibi büyütülen kampanya, nihayetinde Sağ Gazetecilere de sıçradı.
Bayramoğlu ve Çandargillerin tetiklediği Sağcı Gazeteciler sazan gibi oltaya atlayıp, birden Nedim-Ahmet savunucusu haline geldiler.
Onlar da gazetecilerin haksız yere tutuklandığını yazmaya, söylemeye başladılar.
Nihayetinde devlet pes etti ama Doğan Grubunun bundan pek de memnun kalmadığını, Ahmet ve Nedime şu anki davranışlarından görebiliyoruz.
Onlar, ikisinin de içeride kalmasını ve bu kampanyanın daha da büyümesini istiyorlardı.
B Planı olarak mecburen KCKlı gazetecilere sarıldılar.
Ve bütün bunların hepsi 28 Şubat soruşturmasında kendilerine dokunulamayacağı bir hava oluşması içindi.
Bu havayı oluşturmayı başardıklarını açıkça itiraf edeyim.
Çoğu; gazeteci olmayan, sarı basın kartı bulunmayan ve hiçbiri gazetecilik nedeniyle işlenmiş bir suçtan tutuklu bulunmayan bir isim listesi etrafında kopartılan fırtınanın sonunda; Türkiyede gazetecilerin tutuklandığı propagandasının uluslararası camiada alıcısı var artık.
Ahmet ve Nedim içinmiş gibi kopartılan fırtına Aydın Doğana ve tetikçilerine dokunulamasın diyeydi.
Sağ Basındaki Ahmet-Nedim Sazanları şimdi çıkıp, Doğanın verdiği ifadeye veryansın edip, 28 Şubattaki manşetleri arşivlerden çıkartıp gazetelerinde teşhir ediyorlar.
Güzel de; Sağcı Gazeteci arkadaşım, sen zokayı yuttun.
Sazan olmayacaksın...
Karşı mahalleye yaranmaya çalışırken zokayı yutar, farkına bile varamazsın.
Ahmet ve Nedim gibi nice adamı bozuk para gibi harcamış Aydın Doğan, Ertuğrul Özkök, Fatih Çekirge, Hasan Cemalin taktiksel gözyaşlarını gerçek sanırsan ve onların yanında saf tutarsan olacağı bu.
Milletvekilleri Aydın Doğana soru sormaktan çekinir hale düşer, savcı atacağı adımı atamaz hale gelir.
Sorumlusu da sensin Sağcı Gazeteci kardeşim.
Aydın Doğanın darbecilere verdiği desteğin zekatı kadar, 28 Şubat savcısına ve 28 Şubat komisyonuna destek vermedin.
Sen sazan oldukça; Aydın Bey gemisini o devirde de yüzdürür, bu devirde de...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.