Eski-yeni belediye
Uzun süredir sessizlik içinde sürdürülen çalışmaların nihayet sonuna gelindi. Bir yanda anayasa değişiklik çalışmaları, diğer yandan mahalli seçimleri bir yıl öne çekme hazırlıkları devam ededursun!.. Fakat üzerinde duracağımız Büyükşehir Belediyeleri kanun tasarısı, asgari onlar kadar mühim ve doğuracağı sonuçlar itibariyle de hayati derecede bir önemi hâiz.
Tasarıya göre, Türkiyede mevcut ondört büyükşehir belediye uygulaması, onüç ilin daha ilâvesi ile 30a yaklaşacak, bu iller kapsamında yaşayan nüfusun miktarı da otomatik olarak 56 milyona bâliğ olacak. Geriye kalan ve sayıca fazla olan illerin, genel nüfus içindeki primitisliğine varın siz dikkat edin!..
İşte şimdi 2004ten beri, İstanbul ve İzmir gibi illerde yapılan iki pilot uygulamanın sonuçları, şimdi bütün büyükşehirlere teşmil edilecek. Böylece de vilayetlerin genel il sınırları ile, büyükşehir belediyelerinin hizmet sınırları hemen hemen aynı hale gelecek. İlk bakışta insana fazla bir şey söylemeyen bu uygulama, toplumsal hayatımız bakımından öyle büyük sonuçlar doğurmaya aday ki tahmin edemezsiniz.
Nedir bu diyecek olursanız, ilk elde şunları söylemek mümkün görünmektedir: Bir defa Anadoluyu ve Balkanları fetihten sonra teşkil edilen on binlerce köy tüzel kişiliği mülga hale düşecek. Muhtarlıklar biçiminde idare olunan, eski tahrir defterlerinde kendine mahsus bölümleri bulunan köyler, bundan sonra alelâde birer mahalleye dönüşecek. Eskiden karye, mezrâ adını verdiğimiz bu küçük üniteler, yeni halde bağlı bulundukları ilçelerin birer mahallesi hüviyetine bürünecek. Gene eskiden adları ancak kanun yoluyla değiştirilebilen köyler, şimdiki halde mahalli hizmet veren yönetimlerin birer mahallesine dönüşecekleri için, onların adını sanını belediye meclisleri kolaylıkla değiştirebilecek.
Fakat bu yeni yapılanmanın getireceği hizmet biçiminin nasıl işleyeceğini de düşünmek lazımdır. Bundan böyle köy adı taşıyan müstakil idare biçimleri ortada kalmayacağına göre, buralara yönelik hizmetleri kim koordine edecek, kim uygulayacak dersiniz? Burada ilk söylenebilecek husus: Bir köye yol mu, su mu, telefon veya okul mu gerekiyor? Bunun için artık ne eski Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğüne ne de yeni şekliyle İl Özel İdaresine ihtiyaç bulunmayacak. Çünkü herhangi bir ilçe merkezi ile bitişik olmasalar bile, oraları nihayet birer mahalledirler ve bu tür hizmetlerin çoğu da doğrudan ilçe belediyelerinin omuzlarına binecek.
Dolayısıyla siz de buradan, ilçe veya il belediye başkanlarının seçimine, merkez il veya ilçe nüfusunun dışında kalan köy/mahalle sakinlerinin bütününün katılması imkânının doğduğu sonucuna ulaşabilirsiniz. Meselâ diyelim ki bir ilçenin bütünü, o ilçe belediyesinin hizmet alanına dönüşürken, bir büyükşehir de aynen İstanbul veya İzmitte olduğu gibi, ilgili ilin bütününe hizmet verir hale gelecek. Peki o zaman hangi hizmetleri büyükşehir, hangi hizmetleri ilçe belediyeleri yürütecek? İlgili detaylara şimdilik vâkıf olmasak bile, İzmit ve İstanbul uygulamasına bakarak bundan gerekli sonuçları çıkarmak zor olmamalıdır.
İkinci bir husus bu uygulama ile, nice tarihi köylerin ve köy idare geleneğinin sonu geldiği gibi, aynı şekilde Tanzimattan beri içine girdiğimiz şehir ve belediye anlayışımızın da sonu getirilmiş olacak!.. Böylece de yepyeni bir döneme daha girmiş olacağız!..
Bilindiği gibi eskiden şehir ve kasabaların merkezi idare ile ilintisi, şimdiki kadar sıkı değil, şimdiki kadar düzenli ve akışkan değildi. Uçsuz bucaksız imparatorluk topraklarında yerleşim merkezlerinin kendine mahsus kapalı birer dünyaları bulunurdu. Kendi yasaları ile değilse bile, kendilerine mahsûs örfî geleneklerle idare olunurlar, mahalli hizmetler de bir nevi imece usulü ile yürütülür giderdi. Sultan İkinci Mahmut ve bilhassa da Tanzimattan sonra gevşek dokulu bu yönetim biçimine son verilerek, şimdiki manasıyla merkezle bağları daha bir takviye edilmiş il ve ilçe yönetimlerine geçilmişti. İşte şimdi bir buçuk asır sonra, o eski yönetim anlayışına tekrar rücû eder gibi bir halimiz göze çarpıyor.
Çarpıyor dedik de, bu ne kadar doğru? Doğrusu bundan bütünüyle emin olamıyoruz.
Meselâ düşünün ki, henüz hangi hizmet türlerinin merkezden taşra idarelerine devredileceğini bilmiyoruz. Bu bir!.. Yeni mahalli idare ünitelerinin bütçe yapılanmaları nasıl olacak, gelir kaynakları nelerdir? İl yönetimi (vali) ile belediye yönetimleri arasındaki hizmet çakışmaları, ayrışmaları nasıl sağlanacak? Bilmiyoruz!.. Bir başka husus da, şimdiki halde polis, ilçelerin meskûn mahallerinde görev yaptığına göre, mevcut olan ve hizmet genişlemesi karşısında polisin ve jandarmanın durumu ne olacak? Yeni kanuna göre ortaya çıkacak bu aykırılık nasıl ve ne zaman giderilecek? Jandarma teşkilâtının lağvı nasıl ve ne zaman mümkün olabilecek?
Dolayısıyla Türk devlet geleneği ve mahalli idareler bakımından, devrim niteliğinde bir değişiklikle karşı karşıya bulunduğumuz ortadadır. Onun için bir yandan toplum bilgilendirilmeye, öbür yandan da merkezi idare muhtemel aksaklıklar açısından uyarılmaya ihtiyaç duyacaktır. Tasarının Mecliste görüşülmesi safhasında, bu bakımdan sıkı bir takip esastır.
Bilgilendirmeye başvurmadan yapılan aşırı eleştiri ve aynı şekilde mübalâğalı takdimler yerine, sağduyuyu elden bırakmayan hasbi bir tutuma olan ihtiyaç ziyadecedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.