Tel Aviv destekli kazık
Çok etkilendiğim bir haberi paylaşmak istedim. Biliyorsunuz 1989da Hillsborough Faciasında birçok Liverpool taraftarı hayatını kaybetmişti.
Geçtiğimiz günlerde polisin raporları manipüle ederek kendilerini temize çıkardığı, hatalarını örtbas ettiği ortaya çıktı ve Başbakan Cameron ve zamanın polis müdürü özür dileyerek utanç duyduklarını söylediler. Beni en çok şaşırtan ise pek ciddiyetli olmayan, bulvar gazetesi olarak bilinen The Sun gazetesi, 23 yıl önceki manşetini yayınlayarak gerçek diye attığı manşeti bu günkü gazetede asil gerçek olarak düzeltti, polisin dolduruşuna gelerek yaptıkları haberlerden utanç duyduklarını, o günkü manşetin gazete tarihindeki kara bir sayfa olduğunu söyleyerek gazetenin büyük bir bölümünü özür dilemeye ayırdı. Bugünkü gazeteyi akşam her yerde arayıp sırf saklamak için aldım. Ve merak ediyorum bir gün bizim Hürriyet de darbe öncesi ve sonrası attığı manşetler için, özellikle dindar insanlara yönelik attığı iftira manşetleri ve yaptığı üretilmiş yalan haberler için özür dileyecek mi? Yoksa hiçbir zaman bir Sun gazetesi kadar bile olamayacak mı?
Bu satırlar İngiltere/Newcastleda yaşayan Mustafa Polat isimli bir okuyucuma ait.
Gönderdiği elektronik mektupta özetle sorduğu soru şu:
Hürriyet bir Sun gazetesi kadar bile olamayacak mı?
Üzgünüm ama olamaz sevgili okuyucum...
A. Doğan, D. Bilgin, Z. Mutlu, M. Emin Karamehmet, T. Ciner, M. Ali Birand, E. Özkök, Y. Donat, F. Çekirge, A. Kırca, K. Yiğit vs. TBMM 28 Şubat Alt Komisyonunda bir güzel hikaye anlatıp gittiler.
Oysa ki gezegendeki hayal güçleri nirvanaya ulaşan bütün senaristler seferber olsa 28 Şubat zulmünün senaryosunu yazamazlardı.
Recai Kutanın ifadesiyle Atlantik ötesi güçlerin ve Tel Avivin desteklediği o süreci yaşadı bu millet.
Bir ülkeyi baştan aşağı yağmaladılar.
Kaynakları talan edilen devletimiz, memuruna maaş ödeyemez hale getirildi.
Milli kuruluşlarımız haraç mezat üç kuruşa satıldı.
Bunlar işin maddi kısmı.
Ya manevi boyutu?
Kelimelerle anlatabilir miyiz EMASYA, AYM, BÇG, MGK, DGM, YÖK vs. eliyle gerçekleştirilen o yıkımı?
S. Demirel, N. Mete Yüksel, S. Kanadoğlu, dönemin İstanbul Valisi, Sivas Valisi, STKların 5li çetesi vs. maval okuyor...
Dindarlar için 80li ve 90lı yılların Türkiyesinin durduğu nokta ve idealler belliydi.
Bu memleketin skalasını şaşırttılar, ölçüsünü değiştirdiler, kimyasını bozdular, aileyi sarstılar, gençleri yozlaştırdılar.
Geleneklerimizle, değerlerimizle oynadılar.
Bugün muhafazakarda baş gösteren kompleks 28 Şubatın eseridir.
Zalim süreç başarılı olmuştur.
Bin yıl sürecek lafı boş bir laf değildir.
İstisnaları tenzih ederim ancak günümüz başörtülüsünün, muhafazakar gencinin 15 yıl önceki nitelikte olduğunu kim söyleyebilir?
O günlerin fersah fersah gerisindeyiz...
Bugün sekülerizm iliklerimize kadar işlemiş vaziyette ve o günlerdeki idealler sadece nostaljik bir kesit olarak hafızalardaki yerini muhafaza ediyor.
Ah memleketim ah...
Şehit kanıyla sulanmış bu toprakların insanları bu iğrençlikleri hak edecek ne yapmıştı?
Yine bir hafta önce 28 Şubatla ilgili yazdığım yazının linkini bütün devlet yöneticilerine gönderdiğini söyleyen F. Hamdi Doğan adındaki bir okuyucum mektubunda şu ifadelere yer veriyor:
Veronica Guerin, sadece kamuoyunu yanılttıkları sebebiyle bugün onlarca gazetecinin tutuklu olduğu İngilterenin komşusu olan İrlandada bir gazetecidir. 1990lı yılların ortalarında uyuşturucu baronlarına karşı sorumlu bir vatandaş olarak, gerçek bir gazetecilik yapar. Ancak mafya tarafından talihsizce öldürülür. Bunun üzerine İrlandalılar ayağa kalkar. Parlamentoya yürürler. Parlamento da gelen tepki ve istek üzerine derhal anayasada bir değişiklikle, mafyanın mal varlıklarına el konulmasını kararlaştırır. Yani salt kamu cezaları ile kurtulamaz suçlular; mal varlıklarına da el konulur! Veronica Guerin örneğinden hareketle; Türkiyede de özellikle bu yeni anayasa yapım sürecinde yetkililerin dikkatine sunmak isteriz ki: Mafyanın yanında darbeciler ve darbelerin finans ve medya destekçileri, bu ülkenin yüzlerce milyar dolarını götürenler için açılan soruşturmalar ve salt kamu cezaları yetmez! Bunlar için de tıpkı Veronica Guerin örneğinde olduğu gibi, anayasaya ilave edilecek bir madde ile, bu haramilerin mal ve finans varlıklarına da tamamen el konulmalıdır.
El konulacak muazzam orandaki mal ve finans varlıkları da, özellikle darbelerin mağdur ettikleri kesimler için harcanmalıdır.
Bu haramilerin, kamu cezaları ile itibarları düşürüldüğü gibi malları da kamu adına alınarak, hâlâ süregelen kaymak yeme alışkanlıkları da yok edilmelidir. Zira bu ülkede böylesi suçlular hapislere giriyor, cezalar alıyorlar; fakat maddi hükümranlıkları devam ettiği için haklarını yedikleri, cefalar çektirdikleri, hor gördükleri millete hava basmaya hep devam ede geliyorlar. Bu çarpık düzen değişmelidir. Adalet (böylece) mülkün temelidir.
Acaba sevgili okuyucum!
Acaba yargılansalar ve devlet 28 Şubatın faillerinin bütün mal varlıklarına el koysa, tümünü ömür boyu hapse mahkum etse; hak yerini bulmuş, adalet tecelli etmiş olur mu?
28 Şubat arkasında öyle korkunç bir sonuç bıraktı ki...
Bu soruya gönül rahatlığıyla Evet diyebiliyorsak; tamam o zaman!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.